Ne kadar rezil olursak...
Fotoğraf: Abdulhamid Hoşbaş/AA
Ülkemizin futbol ortamındaki yöneticiler ve teknik direktörler yetersizliklerini dikkatlerden kaçırmak adına hakem bahanesine sığınmaktan bıkmıyor. Hakem hatalarını eleştiri sınırları içinde kalarak gündeme getirseler bu yine bir dereceye kadar anlaşılabilir, ancak özellikle “büyük” olarak anılan kulüplerin yöneticileri ve teknik direktörleri, arkalarındaki milyonlarca taraftara güvenerek, hakemlerden şikayet etme işini hakarete, aşağılamaya ve tehdide kadar götürebiliyor.
Onlardan, harcanan bunca paraya karşın takımlarının sergilediği oyunun neden vasat seviyeye ulaşmakta bile zorlandığıyla ilgili açıklamalar duymayı beklerken, onlar birtakım komplo kurgularını da işin içine katarak döktürdükleri suçlamalar ve hakaretlerle taraftarlarının nazarında itibar kazanmanın peşine düşüyorlar.
Ahlaki değerleri yok sayan bir anlayıştan itibar çıkması mümkün görünmese de fanatizmle hemhal futbol ortamımızda bu durum maalesef gerçekleşiyor.
Yüksek öz güvenleri ve öz güvenlerinden doğan pervasızlıkları, ne kadar rezilce konuşurlar ya da davranırlarsa davransınlar, arkalarında kendilerini sorgusuz sualsiz destekleyecek milyonlarca taraftar bulunduğunu bilmelerinden besleniyor. Hatta öyle ki, yarattıkları rezilliğin büyüklüğü oranında el üstünde tutuluyorlar.
Can Yücel’in, “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” dizelerinin hayata yansımış haline tanık oluyoruz adeta…
Biz sahadaki oyun hakkında konuşmalarını beklerken onlar sürekli olarak saha dışındaki oyunlardan, kendilerini engellemeye çalışan düşmanlardan söz ediyor. Ama bu düşmanların kim ya da kimler olduğuna dair hiçbir bilgi vermiyorlar. Belgesiz, kanıtsız, öznesiz soyut suçlamalar ve paranoya ürünü komplo kurgularıyla hedef saptırıp taraftarları oyalıyor ve sorumluluklarından sıyrılıyorlar…
Okan Buruk bu kibri zirveye taşırcasına açıkça hakemi tehdit ediyor. Takımı 3-0 öne geçtiği maçta 3-3 berabere kalarak 1 puanı zor kurtarmış, maçı analiz edip değerlendireceği ve mesela takımının ikinci yarıda rakip kaleyi bulan bir şutu bile olmamasının nedenlerini açıklayacağı yerde dikkatleri bu konulardan ve kendisinden uzak tutabilmek için mafya ağzıyla hakemlere yükleniyor. Olgunluğu ve bilgisi, belli ki sergilediği bayağılığı bastırmaya, engellemeye yetecek seviyede değil.
Diğer tarafta ise tam bir küstahlık abidesi Mourinho. Küstah biri olduğunu kendisi de itiraf ediyor zaten. O da, “Kibirde, şımarıklıkta geri kalmam” dercesine, saha kenarında pozisyonların tekrarını izlediği bilgisayarını getirip yayıncı kuruluşun kamerasının önüne koyuyor. VAR görüntüsüne karşın, aklınca hakemin hatalı karar verdiğini, taraflı maç yönettiğini belgeleyecek!.. Tabii ki saçmalıyor, ama kibri bunu fark etmesini önleyecek kadar baskın.
Aslında Mourinho’dan çok, ona “kraldan çok kralcı” anlayışıyla bakan yorumcuların durumu vahim.
Tüm dünya Mourinho’nun bu hareketini konuşuyormuş! Övündükleri şeye bak!..
Zaten Mourinho hep böyleymiş, İspanya’da da, İngiltere’de de, İtalya’da da benzer şeyler yapmış, o yüzden onun bu tür davranışlarına alışmamız gerekiyormuş!.. Oldu, baş üstüne!..
Diğer ülkelerde yaptığı şımarıklıklar, küstahlıklar kabul görüp sineye mi çekilmiş, yoksa türlü sorunlara mı yol açmış?
Benzer sorunları biz niye yaşamak zorunda kalalım ki?
“Futbol dahisi” etiketi yapıştırdıkları kişinin yenildikleri maçın ardından “Rakibimiz bizden daha fazla gol attığı için kazandı” şeklindeki derin(!) analizinde dahi keramet bulmayı başaranlara ne denir ki?
Böyle bir lafı, söz gelimi İsmail Kartal etmiş olsa, eleştirmek ne kelime, haftalarca alay etmeye doymazlardı.
Bu rezillikler bitmez. Çünkü çoğunluk, onurlu, erdemli mücadeleyi kapsayan ahlaki değerleri umursamıyor. Fanatizm o kadar güçlü ki bu değerlerin oyun kültüründe hakimiyet kurmasına izin vermiyor.
Ne kadar kepazece söylemlerde ve eylemlerde bulunurlarsa bulunsunlar Galatasaraylılar Okan Buruk’a, Fenerbahçeliler de Mourinho’ya toz kondurmuyor…
Kazanmak, şampiyon olmak dışında hiçbir değer, insani duyarlılık tanımayan ve hedefe ulaşmak adına her yolu kabul edilebilir gören fanatik anlayışın hüküm sürdüğü ortamda elbette gerilim, huzursuzluk, sözel ya da fiili şiddet eksik olmaz…
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26
- Hakemler ve rakipler kirli, biz tertemiziz! 19 Eylül 2024 04:21
- Kazanırsanız 'Bizim çocuklar'ımızsınız! 12 Eylül 2024 04:27
- Çarpıklıklar oyunu 05 Eylül 2024 04:40
- Avrupa ligi daha uygun 29 Ağustos 2024 04:59
- Trajik haller 22 Ağustos 2024 04:33