03 Ekim 2024 04:42

Borç batağında çırpınanlar

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Etkisini her geçen gün artıran ekonomik sorunlar, milyonlarca emekçinin çalışma ve yaşam koşulları üzerinde olumsuz etkiler yaratmayı sürdürüyor. Uzun süredir sabit olan gelirlerin sürekli artan giderler karşısında yetersiz kaldığı ve hayat pahalılığının hızla arttığı bu dönemde, özellikle gıda ve barınma gibi temel ihtiyaç kalemlerindeki fiyat artışları, emekçilerin bütçelerindeki en büyük gider kalemini oluşturmayı sürdürüyor.

Ücret borç ilişkisi daha önce hiç olmadığı kadar iç içe geçerken, özellikle işçiler açısından kaçınılmaz hale gelen borçlanma, emeğin patronlar ve bankalar tarafından tahakküm altına alınmasına neden oldu. Mevcut ekonomik politikalar bir taraftan emeği adım adım değersizleştirip sermayeye daha da bağımlı hale getirirken, diğer taraftan sermayenin önündeki ‘yasal’ görünümlü engellerin fiilen kaldırılması (Sendikal örgütlenme hakkının engellenmesi, sendikalaşan işçilerin işten çıkarılması vb.) ile emekçilerin örgütlü mücadelesini ciddi anlamda baskı altına alıyor.

Tek adam rejiminin ekonominin temel gerçekleriyle uyuşmayan politika ve uygulamaları ile halkın yaşadığı ağır ekonomik sorunlar arasındaki uçurum giderek derinleşiyor. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle halkın satın alma gücünde yaşanan azalma, nüfusun büyük bölümü tarafından yoğun şekilde hissediliyor.

Emekçilerin büyük çoğunluğu, ay sonunu getirebilmek için kredi kartlarına ve banka kredilerine başvuruyor ve milyonlarca insan adeta borçla hayatta kalmaya çalışıyor. Maaş günü borçlarını ödemeye çalışan, ayın geri kalanını borçlanarak geçiren devasa bir kitle yaratıldı. Bu ağır ekonomik tablo, sadece hane halkı borçlarını artırmakla kalmıyor. Aynı zamanda emekçilerin sosyal yaşamlarını da olumsuz etkiliyor. Eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlere erişim giderek zorlaşmaya başladı. Birçok aile çocuklarının temel eğitim, beslenme ve sağlık giderlerini karşılayamaz hale geldi. Özellikle mesleki eğitim merkezleri (MESEM) uygulamaları sonrasında artış gösteren çocuk işçiliği sorunu, mevcut ekonomik koşullarda daha da yaygınlaştı ve aileler çocuklarını okula gönderemeyecek hale geldiler.

İhtiyaçları karşılayamayan ücret ve maaşlar, temel yaşam giderlerini bile karşılamaya yetmezken; kredi kartı borçları, banka kredileri ve tüketici kredileri halkın omzunda ağır bir yük olarak birikiyor. İşsizlik oranları artış eğilimine girdi ve kayıt dışı istihdamda artış gözleniyor. Güvencesiz çalışma koşulları, emekçilerin geleceğe yönelik kaygılarını artırıyor ve ekonomik belirsizlikle başa çıkmalarını zorlaştırıyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) açıkladığı son verilere göre, 20 Eylül itibarıyla bireysel kredi kartı borçları, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 70 artışla 1 trilyon 578 milyon liraya; ihtiyaç kredileri ise yüzde 40 artışla 1 trilyon 266 milyon liraya ulaşmış. Yılın ilk 8 ayında kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı ise yüzde 70 artışla745 bine çıkmış. Tek başına bu veriler bile, milyonların yaşamlarını sürdürebilmek adına borçlanmaya mecbur bırakıldıklarını gösteriyor. Örneğin, asgari ücretle geçinmeye çalışan bir aile, kira, fatura ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken; bu yükün altına bir de yüksek kredi kartı faiz oranları ve bankalara olan kredi borçları ekleniyor. Türkiye’de hane halklarının borçlanma oranı, ekonomik baskıların artmasıyla birlikte hızla yükselmiş, kredi kartı borçluları sayısı 40 milyonu geçti.

Bir ekonomik toplumsal sistemde emekçiler ne kadar fazla borçlandırılırsa sermayenin emek üzerindeki baskı ve denetiminin o kadar artması kaçınılmaz. Emekçileri borçla yaşamaya zorlayan, hatta mecbur bırakan mevcut ekonomi politikaları tamamen terk edilmediği sürece sömürü ilişkilerinin emekçiler aleyhine daha fazla derinleşmesinin ve milyonların borç batağında çırpınmasının önüne geçilemeyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa