04 Ekim 2024 04:53

‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek?

Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/TCCB

Paylaş

İktidarın noteri durumuna gelen Meclis yeni yasama dönemi için açıldı. Açılışta konuşan Erdoğan yine “dış düşmanların” tehditlerinden dem vurdu, “iç cepheyi” güçlendirmekten bahsetti. Filistin, Lübnan ve İran’a canice saldıran, direniş örgütlerinin liderlerini ayrımsız katleden, kitle katliamları yapan İsrail siyonizmi ile üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı ticaretini sürdüren, petrol sevkiyatını durdurmayan, Kürecik Üssü’nden istihbarat sağlayıp, İncirlik’ten ABD kanalı ile lojistik destek veren bir yönetim kime karşı “iç cepheyi” sağlamlaştıracak acaba? Sakın bu cephe iş birlikçi büyük sermaye ve bu iktidar tarafından tarihlerinin en ağır yıkımlarına sürüklenen, buna karşı bir mücadele yükseltmek için hareketlenmeye çalışan işçi ve emekçi yığınlara karşı olmasın? İktidarın orta vadeli program adını verdiği, yenilenen ve saldırısının kapsamı sürekli genişletilen ekonomik saldırı programı işçi ve emekçi kitlelere hayatı zindan ederken emekçi cephesinin durumu ne peki?

Önce yeniden hatırlatmak gerekiyor; iktidar ve sermaye cephesinin durumu şu: İşçi sınıfı ve emekçi yığınlara karşı tarihlerinin en ağır saldırısı yürütülüyor. İşbirlikçi egemen sınıflar ve onların AKP’nin MHP destekli iktidarı ekonomik, sosyal ve siyasal alanda emekçi sınıflara karşı her alanda yaşamı çekilmez kılıyor. Yüksek enflasyona karşın açlık sınırının altındaki ücret ve maaşlar, her gün bindirilen zamlarla çekilmez duruma gelen hayat pahalılığı yetmemiş gibi “yenilenen” orta vadeli programda kıdem tazminatına, emeklilik hakkına yönelik saldırılar gündeme getiriliyor, esnek çalışmayı dayatıyor, işçi ve emekçileri bütünüyle patronların keyfine terk ediyor, tüm emekçilere, gençlere, çocuklara hayatı zindan ediyor. Yani iktidar ve patron cephesi zaten hazır ve saldırılarını sürdürüyor.

Tüm bunlara karşı ciddi bir direniş göstermeyen sendika konfederasyonları sonunda ortak bir toplantı yapmış, taleplerini 10 madde ile özetlemişlerdi. Türk-İş yetersiz de olsa 2 saatlik iş durdurma ve açıklamalar yapma kararı almış ve bunları etkisiz de olsa yerine getirmiş, DİSK ise mitingler yapma kararı almış, bunları hayata geçirmeye başlamıştı. Önümüzdeki günlerde Türk-İş başkentte bir miting yapacak. Ama bu “eylemlerden” sonra ortaya çıkan bir gerçek var ki o da bu eylemlerin sermaye ve iktidarın saldırısını püskürtme konusunda son derece yetersiz oluşudur. Eylemler dağınık, etkisiz ve emekçi kitlelerin mücadele potansiyelini harekete geçirme konusunda son derece yetersizdir. Değil karşı cephede bir gedik açmak, bir sıyrık bile atamıyor.

İşçi sınıfı ve emekçi kitleler güçlerini birleştirme, aynı hedefe birlikte vurma, tüm gövdeleri ile harekete geçme ihtiyacı duyuyorlar ve koşullarda bu olmadan sermaye saldırısını püskürtmenin olanaklı olmadığını görüp, yaşıyorlar. Sonradan dağılmış olsa da işçi sınıfının Emek Platformu gibi bir mücadele deneyimi var. İktidar bugün gündeme getirdiğine benzer bir yasayı nisan 2006’da Meclisten geçirmiş, yaygın tepkiler sonucu dönemin Cumhurbaşkanı yasayı veto etmek zorunda kalmış, iktidar yasayı aynı biçimiyle yeniden Meclis’ten geçirmiş, Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesine götürmüş, Anayasa Mahkemesi bazı maddeleri için yürütmeyi durdurma kararı almıştı.

Ama AKP iktidarı iş birlikçi sermayenin çıkarlarını savunma konusunda durmamış, aynı yasayı bir yıl sonra yeniden gündeme almış, iktidarın manevraları ve sendika bürokratlarının oyunları ile dağılma belirtileri gösteren Emek Platformu yeniden toplanmış, 13 Mart 2008’de tüm illerde basın açıklamaları yapma kararı almış, 14 Mart’ta da 2 saatlik iş bırakma gerçekleştirmişti. Emek Platformu farklı eğilimlere sahip konfederasyonların işçi sınıfının acil ve temel talepleri için ortak mücadele edebileceklerini ve buna zorunlu da oldukları pratik deneyimi ile göstermişti. Sallantılı ve tutarsızlıkları içinde barındırsa da bu ağır saldırıya karşı ortak mücadele edilebilmiş, bazı haklar korunabilmişti.

İşçi sınıfı bugün o gün olduğundan daha ağır bir saldırı ile karşı karşıya. Çünkü emeklilik ve kıdem tazminatı saldırısının kapsamı genişletilmiş, saldırı daha da boyutlanmıştır. Bugün işçi sınıfı ve emekçi yığınlar mücadeleyi birleştirecek ve ortaklaştıracak bir Emek Platformuna dün olduğundan daha fazla ihtiyaç duymaktadırlar. Ama konfederasyon üst yönetimleri işçi sınıfının enerjisini ve dikkatini dağıtan, birleşik hareketini engelleyen, mücadele birliğini parçalayan bir hatta yürümekte ısrar etmektedirler. Böyle davranmaya devam edilmesi durumunda iş birlikçi sermayenin ve onun iktidarının saldırılarının püskürtülemeyeceği görmek için kahin olmak gerekmiyor.

Ama bu süreç durdurulabilir ve tersine çevrilebilir. Bunun için mücadeleden yana sendika şube yöneticilerinin, işçi temsilcilerinin ve doğrudan her fabrika ve iş yerindeki mücadeleci işçilerin harekete geçmesi, kendi iş yerlerinden başlayarak mücadele komiteleri kurmak, yerel mücadele platformları oluşturmak için hareketlenmeyi başarması gerekiyor. Tüm bu çabalara destek olmak üzere Emek Partisi milletvekilleri mücadele içinde olan işçilerle birlikte dün Mecliste açıklama yaptı. Bu açıklamalarda hem oraya katılan işçilerin somut talepleri hem de işçi sınıfının genel olarak güncel temel ve acil talepleri dile getirildi, mücadele çağrıları yapıldı.

Bu tür müdahaleler kuşkusuz işçilerin taleplerini dile getirmeleri, mücadelelerini ortaklaştırmaları için bir zemin sunmaktadır. Dile getirilen taleplerin her fabrikaya, her iş yerine ulaştırılmasının başarılmasını kuşkusuz sınıf bilinçli ve mücadeleci işçiler üstleneceklerdir. İçinden geçilen süreç her mücadeleci işçiye, temsilciye, sendika yöneticisine kendi sınıfını harekete geçirmek üzere sorumlulukla davranma gerekliliğini dayatıyor. Bütün bu çabalar yeniden bir Emek Platformu oluşturma yönünde ileriye atılmış adımlar olacak, sendika üst yönetimlerinin buna direnmesi durumunda işçi sınıfı bir mıntıka temizliği yaparak kendi yolunda ilerleyecektir. İktidarın ve patronların cephesine karşı işçi ve emekçilerin onların saldırısını püskürtmek için mücadele cephesi. Başka bir çıkış yolu yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa