05 Ekim 2024 04:58

Kent-soylulaştırma-tetikçisi: Kahve mekânları

Narmanlı Hanı

Narmanlı Hanı | Fotoğraf: Gül Köksal

Paylaş

Evrensel’den kahvenin mekânsallaşmasını ele alan bir yazı daveti aldığımda, Cihan Uzunçarşılı Baysal’ın kentin çözülmesi, dönüşen kentsel mekân ve toplumsal yapı ilişkisini zincir kahve markalarıyla bağı üzerinden değerlendiren yazısını yeni okumuştum (1). Çevremde süregiden ilanları, festivalleri, yeni açılan mekânları ile kahvenin gitgide artan bir kentsel meta olduğunun farkındaydım. Ancak bu yazı için biraz araştırma yapmaya başlayınca kahve konusunun bu kadar çok akademik teze mevzu olduğunu, “kahve sosyolojisi” çalışmaları yapıldığını, ya da türlü kahve haberlerini içeren blog vb. sosyal medya hesabının olduğunu yeni öğrendim.

Metanın üretildiği kentin zaman içinde kendisinin de bir metaya dönüşmesi gibi, mevcut kentleşme politikası bağlamında, kahvenin de bu meta zincirinde mekânsallaşarak piyasaya sunulması kaçınılmaz bir süreç.

Parçası olduğum Başka Bir Atölye’de, gündelik hayatımızı rasyonalize eden, düşünce biçimimizi, deneyimlerimizi etkileyen sözcükleri kolektif bir yolla görsel bir sözlüğe dönüştüren “Gündelik Hayat Deneyimleri Sözlüğü” hazırlamıştık (2). Sözlüğe “Üçüncü Nesil Kahve” başlığı ile Deniz Buçan şunları yazmıştı (3);

“Gelişinden önce birincisi ve ikincisinin varlığından gündelik dilde pek de haberdar olunmayan en son nesle ait olduğu ifade edilen kahve tüketim şeklidir. Birinci nesilde kahve tüketicilere seri üretilen paketler halinde (suyla karıştırılarak kullanılan toz halindeki kahveler), ikinci nesilde büyük kafe zincirleri tarafından kafede oturma kültürüyle, üçüncüsünde ise kahve yapmak zanaatkarlık işi olarak görülerek çeşitli düzenekler yardımıyla hazırlanıp tüketiciye sunulmaktadır. Üretim ilişkilerinin küreselleşmesi ve kentlerin soylulaştırılması süreciyle yakından ilintilidir. Üçüncü nesil kahve tüketim yerlerinin yüksek ücretli, gelir düzeyi orta-üst sınıfın kullandığı mekânlar olması tesadüf değildir. Kahvenin nereden geldiği, nasıl hazırlandığı gibi bilgiler diğerlerine göre görünür gibi olsa da, aslında özünde pek bir fark olduğu söylenemez. Çünkü bu kez paylaşılan bilgi, meselenin tüketime servis edilen ve metalaştırılan bir nesnesi olmaktadır. Yerel ve hipster olması gibi özellikleri ifade edilse de, küresel üretim zincir ilişkilerinden bağımsız olması çok nadirdir.”

Kahvenin küresel üretim zinciri bağlamında tüketiciye servis edildiği mekânların dönüşümü, yeme-içme alışkanlıklarının değişimi ile de ilişkili. Ev/özel yaşam ve iş yaşamı gibi parçalara ayrılan gündelik hayatımızın akışında, bunların ötesinde gibi sunulan boş zaman mekânları kapsamına ele alınan, hatta “üçüncü yer” olarak da tarif edilen bu mekânların, kentsel mekânın dönüşümü ile ilişkisi hayli paralel.

Toprak değeri yüksek yerlerde, çoğunlukla da yıkılıp yeniden inşa edilen binaların zemin katlarında açılan kahve dükkanları, bir sosyal çekim alanı yaratıyor. 2. nesil denilen farklı kahve markalarının ya da 3. nesil özel kahve tüketim ortamlarının mekânsal tasarımları kendi kitlesini çekiyor, hatta aralarında sosyal kitle farkı oluşturmak yoluyla bir rekabet de doğuyor.

“Kent-soylulaştırma-tetikçisi” sıfatını yakıştırdığım kahve mekânlarının konumlandığı bir örneği biraz daha detaylı açmak istiyorum; yazının görselinde avlusundan bir kare gördüğünüz Narmanlı Hanı. Kentsel sitte, ulusal envanter listesine kayıtlı ve koruma altındaki tarihi Han, kent muhalefetine rağmen ve özgün yerinde onarılıp kullanma imkânı varken, yıkılıp yeniden inşa edildi. Fotoğrafta bir bankta oturan bir insan ve bir de kedi heykeli görüyorsunuz. Yapı içinde böyle birkaç heykel daha var. Arka fonda bir kahve dükkânı görünüyor. Avluda başka kahve dükkanları da var.

Narmanlı Hanı yıkılıp yeniden inşa edilirken, yapıyı var eden hafızasındaki tüm değerler de yıkıldı ve yerine bu heykeller gibi kopyaları konuldu. Nazım Dikbaş’ın ifadesi ile bu “zombi bina” (4) sadece eskiyi öldürüp yerine konan bir kopya değil, aynı zamanda üzerine çöktüğü toplumsal bilgiyi de çürüten, özünden/toplumsal bağlamından koparan ve hatta karikatürleştiren imajlar üretti.

Görseldeki heykel Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu taklit ediyor. Kedi de zamanında hanın avlusunda özgürce dolaşan, insanlarla sıcak ilişkiler kuran kedilerden biri. Daha doğrusu onlardan biri olduğuna inanılması bekleniyor. Yapının girişinde Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu anlatan bir tabela var, deniyor ki; “…Bedri Rahmi’ye göre sanat görüneni olduğu gibi kopya etmek… değildir”. Oysa ki yapının kopyası yetmemiş, sanatçı da, kedi de kopyalanmış.

Handa yaşayan diğer sanatçılar da aynı şekilde, kedilerle beraber “heykelleştirilmiş” -Dikbaş’ın deyişiyle “zombileştirilmiş”- ve tıpkı avludaki İllüzyon Müzesi gibi ortamda bir illüzyon yaratılmış.

Yapıda yaşamış olan eski kuşaklar ve bizler gibi yıkım öncesi yapıda zaman geçirenler, şimdi yerine konmaya çalışılan zombi kopyayı da, farklı kahve markalarının yarattığı atmosferi de başka türlü okuyoruz. Ancak fotoğraf çekmek için avluya girdiğimde görseldeki fotoğrafı çekebilmek için epey beklemem gerekti. Çünkü insanlar heykellerle türlü türlü poz veriyorlardı ve avlu çok kalabalıktı.

Narmanlı Hanı, çoktan kültürel değerin vitrinleştiği, bir dekora döndüğü meta olmuştu ve kahveyle, yemekle birlikte tüketiciye servis ediliyordu. Bu yetmiyormuş gibi, yerel yönetimler de bir kültür yolu olarak bu tür alanları kültürel değer olarak kabul ediyor ve buralardan faydalanıyor. İşte tam da bu nedenle bilinçli veya değil, böylesi mekânlarda içtiğimiz bir kahve, bu kültürel hegemonyayı besliyorsa, kendi kahvemizi başka yollarla tüketmeyi düşünmek de neden meselemiz olmasın?

 

1. https://www.birgun.net/makale/kentin-cozulmesi-donusen-kentsel-mekan-donusen-toplumsal-yapi-562643

2. https://www.baskabiratolye.com/gundelik-hayat-deneyimleri-sozlugu; https://www.baskabiratolye.com/gundelik-hayat-deneyimleri-sz-2020

3. https://www.baskabiratolye.com/_files/ugd/1e1911_88aa11f4c6e3491aade78e9315ba2537.pdf

4. https://birartibir.org/sokakta-kahir-var/

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa