07 Ekim 2024 04:55

Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Koruyucu sağlık hizmetleri, halk sağlığı bilim başlıkları. Ama koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini kavramak için alim olmaya gerek yok. Daha on yaşına varmadan Covid pandemisini, depremi, savaşları kah yaşadı, kah hissetti tüm çocuklar.    

Bırakın cumhuriyet sonrası aşı üretim tesislerini, Osmanlı’nın çöküş döneminde önemimi kavrayıp açtığı aşı fabrikalarını dahi kapatan bir siyasi iktidar tarafından Covid pandemisine yakalanan ülkeyiz.

AKP koruyucu sağlık hizmetlerini bireysel ödeve evirmekle iştigal. Sigara, obezite en belirgin örnekleri. Soru şu: bu ülkede insanlar, çocuklar durup dururken mi obez ve diyabetik oldular? Anadolu coğrafyasında obezite ve diyabet artış hızı AKP’li yıllarımızda insanlık tarihinin toplam artış hızından daha fazla oldu. Varın kaç bin yıldır bu coğrafyada insan yaşamı olduğunu siz düşünün. Buradan hareketle süreci sağlıkta yıkım dönemi olarak da adlandırabiliriz. 

Temiz Hava Hakkı Platformu, “kara rapor 2024”ü yayımladı: ‘Nüfusun en az yüzde 92’si kirli hava soluyor’ AKP yönetiminde. Basit bir çıkarım mümkün buradan: Havayı kirletir/ kirletenleri adeta teşvik ederseniz daha fazla astım, KOAH hastası olur, daha fazla poliklinik sayısına ihtiyaç duyarsınız. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde sağlık ocaklarını kapatarak aile hekimlikleri oluşturan, bir anlamda kamusal muayenehanelere eviren, dolayısı ile işlevini giderek hasta muayenesine daraltan bir anlayış ile örtüşüyor bu tercih.

İlgili raporda “Temiz hava politikalarıyla 68 bin 440 kişinin hayatını kaybetmesinin önüne geçilebileceği” vurgulanıyor. Ayrıca “hava kirliliği ile meme kanseri arasındaki ilişki” dile getiriliyor. Unutmayalım, önlenebilir her ölüm cinayettir.

Ve hatırlayalım; en önemli sağlık organizasyonlarımızdan olan sağlık ocakları yirmi yıl önce kapatıldı bu ülkede.

Sağlık Bakanlığı sağlık istatistikleri yıllığı 2023 yakın zamanda yayımlandı. Bir de bakıyoruz 2023 yılı aktif hastane yatağı sayısı 266 bin 594 yani cezaevi kapasitesinden düşük. 

2023 yılı toplam hekime müracaat sayısı yaklaşık 1 milyar. Üstelik “Kişi başı hekime müracaat sayısı 11.4” yani nüfusun tamamı nerede ise ayda bir kez hekim muayenesine gidiyor: Ya toplum sağlıksız ya da sistemde bir sorun var!

Bir fabrika düşünün çalışanların ekseriyeti uzman olsun. İşler yürür mü? Elbette hayır. An itibarıyla ülkedeki hekimlerin ekseriyeti uzman. 101 bin 233 uzman hekime 54 bin 899 pratisyen hekim ve 48 bin 91 uzmanlık öğrencisi (asistan)!

Böyle bir ahvalde Sağlık Bakanlığı Aile Hekimliği Ödeme Sözleşme Yönetmeliği değişikliği yapma derdinde. Meali; TTB Aile Hekimliği Kolunun tabiri ile ‘Daha çok hasta gelsin, parayı öyle veririm’ yönetmeliği.

Hasta garantili şehir hastaneleri modeli ardından hasta garantili ASM’lere evrilmenin yollarını arıyor Sağlık Bakanlığı yeni yönetmelik taslağı ile. Buna göre “Kişinin sağlıklı olması ASM’lerde ücret kesintisi nedeni olacak.” Oysa koruyucu sağlığın amacı hastalanmamak değil miydi? Önemini beş yaşındaki çocuklar dahi pandemide maske bağlamında öğrenmedi mi! 

Bir aile hekimi hastalarını iyi tedavi ederse, koruyucu sağlık hizmetlerinin gereğini layıkıyla yaparsa zamanla hastaların muayeneye geliş nedeni azalır değil mi? Bu yönetmelik iyi hekimliği bu bağlamda cezalandırıyor. Misal “Son 6 ayda aile hekimliğine gelmeyen kişide ücreti yarıya indiriyor.”

Yine yönetmelikle “Hastalar hastaneye daha az giderse daha çok ücret verecekmiş aile hekimlerine” bakanlık. Çözüm olmaktan ziyade cezalandırıcı bir bakış ile yol alamayız.

“2023 yılında hekime müracaatın yüzde 43.3’ü birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlarına, yüzde 56.7’si ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapıldı”. Dünyada başka örneği var mı bilemedim! Ama kabahat aile hekimlerinde değil ki. 

Yönetmelik hayata geçerse bir de bakmışız aile hekimimiz bize sorulmadan değişmiş. Artık yenisi çok uzak mı olur, aile üyeleri iki üç farklı hekime mi düşer onu da siz düşünün: ASM’ler bölge tabanlı olmak yerine sayısal nüfus eşitliği ile yeniden dizayn edilecek gibi görünüyor.

Deprem bölgesi ile sınırlı olmayan birçok tabip odası ve sağlık iş kolundan sendika Adıyaman’da hafta sonu yönetmelik bağlamında ortak basın açıklaması yaptı: “20 yılda aile sağlığı merkezlerini desteklemeyen, iki yıldır içinde bulunduğumuz deprem bölgesinde bir tek aile sağlığı merkezi yapmayan bakanlığın başka bir şey yapacağını beklemiyoruz. Bu eziyet yönetmeliğini kabul etmiyoruz” diyorlardı.

TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr Sibel Uyan da Adıyaman’daydı. Nedir bu yönetmelik diye sordum: “Mesela sizin aile hekiminizi değiştirecekler sizin haberiniz olmayacak, ASM lerin cari giderlerini kesecekler, ASM daha bakımsız olacak. Ücret düşüklüğü ile aile hekiminiz istifa edecek, sağlık ihtiyacınıza göre değil Dünya Bankası ajandasına göre hizmet alacaksınız” diyordu telefonda.

Hasılı sağlık alanında bu ülkeyi çocukların deneyimlerinden süzülen gerçekliğin ihtiyaçlarına göre bile yönetemiyoruz. Bu yönetememe halinde demokratik kitle örgütlerinin, muhalefetin daha aktif tutum alması elzem. 

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa