06 Ekim 2024 04:52

Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük

Gazze

Fotoğraf: AA

PAZAR
Paylaş

İngiliz Savunma Bakanı John Healey İngiliz kuvvetlerinin, İsrail’i hedef alan İran füzelerini engelleyerek Ortadoğu’da daha fazla şiddetin önlenmesine yardımcı olduğunu bildirdi… Başbakan Sir Keir Starmer, İran’ın saldırılarını kınadı ve İsrail’in kendini savunma hakkına sarsılmaz desteğini dile getirdi… Sir Keir, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısını kınayarak, ‘Bölgenin uçurumun eşiğinde olmasından derin endişe duyduğunu’ söyledi.”

Son günlerin en ilginç haberlerinden biriydi bu. “İngiltere’nin krize müdahalesi, İngiltere'nin küresel barışı korumadaki rolü…” gibi süslü cümlelerle devam eden haber, Ortadoğu’da olup bitenleri Yahudilerle Müslümanlar, İsrail’le Filistinliler arasında savaş gibi görenlerin ufkunu biraz olsun açar mı bilinmez, ama yaşamakta olduğumuz cehennemin boyutlarını göstermesi bakımından önemli.

Üstelik aynı haberde İngiltere’nin bu savaştaki rolünün, yalnızca resmi destek mesajlarından ibaret olmadığını apaçık ortaya koyan başka ayrıntılar da var. “İngiltere Savunma Bakanı, İran’ın İsrail’e balistik füze fırlatmasının ardından ülkeye destek sağlayan güçlerin İngiliz güçlerine ait olduğunu söyledi. Kıbrıs’ta askeri personeli ziyaret eden John Healey, salı günü İngiliz güçlerinin ‘Daha fazla tırmanmayı önleme girişimlerinde rol oynadığını’ söyledi ve daha sonra RAF jetlerinin İran hedefleriyle çatışmaya hazır olduğunu ancak ‘Bunu yapmalarına gerek olmadığını’ sözlerine ekledi.”

Biraz daha açık hale getirirsek haber bize şunu söylüyor: “Büyük Britanya”, Kıbrıs’taki üslerini kullanarak, İsrail’in yanında savaşa fiilen dahil olmuştur. Bundan sonrası ve daha ileri savaş koşulları için de RAF savaş jetleri hazır durumdadır!

BBC, haberi takip ediyor ve Kıbrıs’taki, İngiliz askeri gücünün potansiyelini inceleyerek şu sonuca ulaşıyor: “Nisan ayında Kıbrıs’ta konuşlu RAF Typhoon jetleri İran'a ait insansız hava araçlarını düşürdü; ancak bu uçaklar balistik füzeleri takip edip vuracak donanıma sahip değil.”

Bu, mevcut durumda İngiltere’nin fiilen savaşın içinde olduğunu gerçeğini değiştirmiyor.

Nisan ayında jet kullanma kararı önceki Muhafazakar Parti hükümeti tarafından alınmış ve o zamandan beri Sir Keir tarafından desteklenmişti. Halihazırda iktidarda olan İşçi Partisi, önceki hükümetlerin, daha doğrusu bir bütün olarak emperyalist İngiltere’nin değişmez politikalarının sadık sürdürücüsü olarak, bütün imkanlarıyla İsrail’i desteklemektedir.

ABD’nin hava ve deniz kuvvetlerinin de Akdeniz’de ve Fars Körfezi’nde önemli güç bulundurduğu biliniyor.

Bütün bunlar, İsrail’in saldırılarının “sonuna kadar” destekleneceğini, İran’ın müdahil olması halinde de savaşın İran topraklarına kadar genişletmekte tereddüt edilmeyeceğini gösteriyor.

Ukrayna kriziyle bütün dünyada konuşulmaya başlanan 3. Dünya Savaşı kâbusu yeniden gündeme geldi.

TÜRKİYE PEŞREV ÇEKİYOR

Önce haziran sonlarında Hakan Fidan, sonra da temmuz başında Recep Tayyip Erdoğan, 3. dünya savaşı riskini ciddiye aldıklarını söylemişti. Ardından, Millî Savunma Bakanlığı haftalık bilgilendirme toplantısında, “3. dünya savaşı gibi karanlık bir tabloyu başta ülkemiz olmak üzere kimse istemez, ama ordumuzun da her türlü senaryoya hazır olduğunu belirtmek gerekir” denildi.

İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırı başlattığı günlerde, Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin açılış konuşmasında, “Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır” dedi ve “İç cepheyi sağlam tutma” çağrısı yaptı.

Demek ki aşağı yukarı dört aydır Türkiye Cumhuriyeti de en tepesinden başlayarak sonunda Türkiye’yi de kapsayacak bir dünya savaşı senaryosu üzerinde kafa yoruyor.

Önümüzde ABD başkanlık seçimleri var ve adaylar şimdiden başladıkları kampanya ısınma turlarında savaş ihtimalini seçim malzemesi olarak kullanıyorlar.

Bütün dünya halkları, tepelerinde nükleer bombaların patlayacağı günlerin sayılı olduğuna inandırılmak isteniyor.

“Savaş senaryoları” her hükümet için, iç politikada kullanılacak elverişli bir ortam yaratıyor. Türk hükümeti bu meydanda kimseye kül bırakmamak kararlılığıyla esip gürlüyor. Geçtiğimiz aylarda İsrail’e ordu gönderme nutukları atılıyordu, bugün İsrail’in Türkiye’ye gelmeye hazırlandığı söyleniyor.

SİLAHLANMA YARIŞI KORKUNÇ BOYUTLARDA

Elbette bütün dünyayı saracak bir savaş olasılığı, emperyalizmin varlığı koşullarında nesnel olarak mevcut. Yaşadığımız olaylar zinciri bu maddi zeminden doğuyor. Bu yüzden, emperyalizmin savaşsız yaşayamayacağını söylemek yanlış olmaz.

II. Emperyalist Savaş sona erdiğinde, insanlığın bundan büyük bir ders çıkaracağı ve bir daha asla savaşa izin verilemeyeceği inancı hakimdi. Ancak savaşta ölen milyonlarca insanın cesedi çürümeye fırsat bulamadan; ABD Uzak Asya’da Kore savaşını başlattı. Günümüze gelinceye kadar en büyükleri Vietnam Savaşı (1955-1975), Yom Kippur Savaşı (1973 - Mısır ile Suriye’nin İsrail’e karşı savaşı), İran-Irak Savaşı (1980-1988), Körfez Savaşı (1990-1991) olmak üzere pek çok bölgesel savaş ya da iç savaş yaşandı. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki “savaşsız bir dünya” bu süre içinde hiç olmadı.

‘Dünya savaşı’ denilince genellikle Rusya - ABD veya Çin - ABD ve tarafların müttefikleri arasındaki bir savaş akla geliyor. Bunlar birbirine girmedikçe ya da Almanya, Fransa, İngiltere işin içinde yoksa, bütün dünya yansa “Dünya savaşı çıktı” diyemeyeceğiz sanki.

Adı ne olursa olsun, bugün açık olan gerçek şudur: Bütün büyük emperyalistlerin de içinde yer aldığı, karmaşık ve değişken ilişkilerin rol oynadığı, dünya çapında bir savaşın içinde yaşıyoruz. Ve bu, bir yandan yüz binlerce insanın ölümüne yol açıyor, milyarlarca insanı açlık ve sefalete sürüklüyor, milyonlarca insanın göç yollarına düşmesine sebep oluyor. Bütün dünya kapitalizmi, krizlerin içinde bata çıka yürümeye çalışıyor. Bu kadar bela ancak büyük savaş ortamlarında bir araya gelebilir.

Diğer yandan, bütün dünya ülkeleri deli gibi silahlanıyor. Savaş sanayisi yatırımları ve askeri harcamalar, olağanüstü, hiç olmadık boyutlara gelmiştir. Silah ve mühimmat, gelişmiş teknoloji, kimyasal ve nükleer silah üretmek, alıp satmak için yalnızca büyük emperyalist devler değil, Türkiye gibi ülkeler de bütün potansiyellerini heba ediyor.

İsveç merkezli Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) dünyada askeri harcamaların geçen yıl 2 trilyon 443 milyar dolara ulaştığını kaydederken, savunmaya en çok harcama yapan ülkelerin ABD, Çin ve Rusya olduğunu tespit etti. 2023’te en çok askeri harcama yapan ilk 10 ülkenin sırayla ABD, Çin, Rusya, Hindistan, Suudi Arabistan, İngiltere, Almanya, Ukrayna, Fransa ve Japonya olduğu görülüyor.

Türkiye’de iseSavunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak da dahil edildiğinde savunma ve güvenlik sektörü için 2024’te 1 trilyon 133.5 milyar lira ödenek tahsis edildiği açıklandı. “Türkiye, 2023 yılında savunma ve güvenlik bütçesine yaklaşık 16 milyar dolar ayırmıştı. Şu an için savunma bütçesi dolar bazında yaklaşık yüzde 250 artmış bulunuyor.

Öyleyse nasıl bir dünyada yaşıyoruz?

***

Yaklaşık 5. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar, bin yıl boyunca insanlığın yaşadıklarına, sonradan tarihçiler Orta Çağ adını verdiler. Bin yıl boyunca insanlar Orta Çağ’da yaşadıklarını bilmeden yaşadılar! Şimdi dünya insanlığının durumu buna benziyor: Belki her şey bittikten sonra, eğer geride tarih yazacak birileri kalmışsa, bizim yaşadığımız döneme, “örtülü dünya savaşı çağı” diyecekler.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa