08 Ekim 2024 04:45

Çin ekonomisi batıyor mu, batırıyor mu?

Maskeli yüzler (arka fonda) aşağı doğru inen bir ok, arkada rakamlar

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Geçtiğimiz hafta Çin hükümetinin duyurduğu teşvik paketi Çin ekonomisinin gidişatının kötü olduğunun teyidi olarak yorumlandı.

Öte yandan, Çin’in dış yatırımlarına bakınca tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor gibi görünüyor. Örneğin, yeni AB yönetimi Kuşak ve Yol Girişimi’ni biraz olsun dengelemek için politika ve belgeleri yayımlıyor, iç piyasada yerel sanayileri öldürmesin diye gümrük vergileri koymaya çalışıyor. ABD de seçim kampanyasında rakip adayların anlaştığı neredeyse tek konu Çin in yükselen iktisadi varlığı.

Öyleyse bu çelişki nereden geliyor?

Bu iki durum aynı madalyonun iki yüzü. Çin’i ekonomik süper güç yapan koşullar aynı zamanda ekonomisini güçsüz düşürüyor.

Bu teşvik paketi 2008 paketiyle neredeyse aynı: Emlak sektörüne ve dolayısıyla inşaat sanayisine destek var. Emlak sektörünün büyümesi yerel hükümetlerin borç batağından kurtulması için en kolay yol. 2008’de de aynı yol izlenmiş ve küresel finansal kriz Çin’i teğet geçmişti. Hem finansal krizden çokça etkilenmemek hem de inşaat sektörünün büyümesi, takip eden on yılda Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’yle yurt dışı yatırımlarının artmasını sağlamıştı. Kuşak ve Yol’un ilk dönemi inşaat sektörüne hizmet eden altyapı yatırımları ağırlıklıdır. Ancak 2008 krizi sonrası oluşan emlak balonu sonumlendikten sonra yüksek teknolojili, katma değer katan yatırımlar dönemi başladı.

Kuşak ve Yol’un bu ikinci dönemi Çin’in kendi ekonomisinde de tüketiciye değil üreticiye teşvik verilerek iktisadi yavaşlamanın durdurulması politikalarından destek gördü. Bugün AB ve diğer ekonomilerin şikayet ettiği pazarları arz fazlasıyla boğma sorunun, üreticiye verilen teşviklerle KOBİ’lerin başka türlü giremeyecekleri uluslararası pazarlara girmeleri sayesinde/yüzünden oldu.

Çin hükümetinin tüketiciye değil üreticiye teşvik vermeye meylinin bir nedeni yüksek teknoloji devrimini hızlandırmaksa bir diğer nedeni de toplumun teşviklerle bile tüketmeye çok meyilli olmaması. Bunu Asya toplumlarının kültürel bir karakteristiği olarak tanımlamaktansa niye tüketmeyi tercih etmediklerine bakmak lazım.

Yaşlanan nüfusla, çalışan orta sınıflar kendilerini hem anne babalarına hem çocuklarına bakmak yükümlülüğü arasında sıkışmış hissediyorlar ve tüketim pazarlarının büyümesini sağlayacak olan hayat tarzı harcamaları diyebileceğimiz, kendileri için olan lüks tüketim nesne ve hizmetlerine harcama yapmaktan imtina ediyorlar. Bunun arkasındaki yapısal nedense, devletin, yöneten partinin adıyla gayrimüsemma olarak(!), tüketici pazarlarına yatırımı sosyal güvenliğe yapmaktan kaçınması.

Yüksek emeklilik maaşı, yaşlı ve çocuk dahil çalışmayanları kapsayacak evrensel ücretsiz sağlık sistemi, ücretsiz kamusal yaşlı ve çocuk bakımı hizmetleri gibi sosyal politikaların refah devleti etkisi yaratacağı, bu etkinin de toplumu üretmekten alıkoyacağı gibi bir vahşi kapitalist varsayımla yeni teşvik paketi bir kez daha sosyal hizmetleri kapsamıyor. Bu hizmetleri ademimerkeziyetçi bir şekilde verebilecek yerel hükümetlerin canını kurtaracak merkezi hükümet finansal araçlarını da içermiyor. Xi Jinping dönemindeki baskı ortamına rağmen iktisatçıların da ifade etmeye cesaret ettiği gibi, bir kez daha 2008 formülüne başvurulmuş gibi görünüyor. Ama Çin’de ve dünyada ekonomi artık aynı yerde değil. Finansal piyasalar ilk etapta teşvik paketine olumlu tepki verdi ama sular durulunca tüketiciler gayrimenkul odaklı bu teşviklere tav olacaklar mı, olurlarsa bunun Çin’in küresel ekonomideki yerine etkisi ne olur, izleyip göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa