09 Ekim 2024 04:55

Doğru bilinen yanlışlar

Fotoğraf: John Jabez Edwin Mayall | Düzenleme: Evrensel

Paylaş

Yakın zamanda kaybettiğimiz saygın iktisat tarihçisi Prof. Dr. Zafer Toprak’ın “Atatürk Kurucu Felsefenin Evrimi” kitabını okudum bu yaz tatilinde fırsat buldukça. Kitap üzerine üniversitelerde ya da farklı mecralarda okumalar, tartışmalar yapıldı mı takip edemedim ama ilk okuduğum andan itibaren üzerine kısa bir şeyler yazmak istediğim, kitabın geneli ile doğrudan ilgisi olmayan ama önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta söz konusu. Önemli çünkü Prof. Toprak gibi son derece çalışkan, üretken ve titiz bir akademisyenin bile Karl Marx’a dair yaygın ama yanlış bir tespite çalışmasında yer vermiş olması, Marx hakkında ne gibi hatalara düşülüyor olabileceğine dair çok şey söyler nitelikte.  

Prof. Toprak kitabının Giriş kısmında, Rusya ve Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’nın etkilerini en derinden yaşayan ülkeler olduğunu ifade ettikten sonra şöyle bir tespitte bulunuyor: “Her ikisinde de imparatorluklar çökmüştü. Çarlık Rusya’sı sona ererken Bolşevik Parti, Marx’ın öngörülerine ters düşercesine, gerice bir ülkede sosyalizmi kurmaya girişmişti”.

Gerice bir ülkede sosyalizmin kuruluşunun Marx’ın öngörülerine ters düştüğü bilgisi Marx’a dair doğru olduğu düşünülen yaygın yanlışlardan biridir. Bunu en iyi kanıtlayan ifade 21 Ocak 1882’de Marx’ın Komünist Manifesto’nun Rusça baskısına yazdığı önsözde bulunabilir: “Eğer Rus devrimi Batı'da bir proleter devrimine ışık yakar, böylece her biri diğerini tamamlarsa, Rusya'daki hâkim komünal toprak mülkiyeti biçimi, komünist bir gelişme seyri için bir başlangıç noktası oluşturabilir”. Marcello Musto’dan alıntılarsak, “Marx’ın gözünde Rus kırsal komünü “obsçina” iki tür evrime de açıktı. Ya özel mülkiyet kolektif mülkiyete galebe çalacak ya da tam tersi. Bu tamamen kendini içinde bulduğu tarihsel çevreye bağlıdır, tarihsel gelişme sosyalist bir gelişmeyi olanaklı kılabilir”. Şüphesiz bu olasılığı ifade eden yalnızca bu alıntı da değildir. Marx ve Engels’in Rusya üzerine yazılarını derleyen ama onların ilgili analizlerini benzer nitelikli ülkeler bağlamında daha genele de teşmil etmekten kaçınmadıklarını ortaya koyan 1952 tarihli “The Russian Menace to Europe” derlemesi bu konuda bize ayrıntılı bilgi ve yeterli kanıt sunmaktadır.  

Toprak’ın yaklaşımı üzerine spekülasyon yapmak istemem ama genellikle Marx’a atfedilen, bir ülkede sosyalizmin kurulabilmesi için o ülkede gelişmiş bir kapitalizmin var olması gerektiği yaklaşımı ya da ilişkili olarak tarihin tüm dünya ülkeleri için köleci/feodal/kapitalist/sosyalist sıralaması izleyeceği düşüncesi Marx’a ait değildir. Musto’nun da işaret ettiği gibi, Marx’ı en çok kızdıran şey, Batı Avrupa’da kapitalizmin doğuşuna ilişkin geliştirdiği yaklaşımın, tarihsel koşullar ne olursa olsun tüm halklara kaçınılmaz şekilde uygulanabilecek tarihsel-felsefi bir teoriye dönüştürülmesi çabasıydı. Marx bu çabaya girişenlere alaycı bir dille: “Bu beni hem gereğinden çok onurlandırmak hem de gereğinden çok aşağılamak olur” diye cevap verir.

Marx’ın yaklaşımının üstünlüğü, pre-kapitalist coğrafyaların kapitalistleşme/sosyalistleşme süreçlerini bu ülkelerin kendilerinden menkul bir gelişme çizgisi üzerinden değil, eşitsiz ve bileşik bir küresel kapitalist gelişme olgusu bağlamında okumasıdır. Böylesi bir bakış kapitalizmin erken bir aşamasındaki bir ülkede bile uluslararası koşullarla ilişkili olarak sosyalizme geçişin mümkün olabileceğini ortaya koyar. Rusya örneğinde kapitalizmin gelişmesini atlayarak sosyalizme geçiş olasılığını reddeden yaklaşımlara karşı Marx ironik bir dille, Rusya’nın, makinelerden, buharlı motorlardan, demiryollarından vb. yararlanmak için mühendislik sanayiinde uzun bir kuluçka döneminden geçmek zorunda kalıp kalmadığını” sorar. Batının yüz yıllarca didinerek geliştirmiş olduğu tüm o mübadele mekanizmalarını (bankaları, kredi kurumlarını vb.) göz açıp kapayıncaya kadar hayata geçirmek mümkün olmamış mıydı? Musto’dan alıntıladığımız bu Marx alıntısı yukarıda ifade ettiğimiz bileşik gelişme düşüncesinin açık bir örneğidir. Dolayısıyla bu bileşik gelişme mantığı içinde “obsçinanın” sosyalist dönüşümü de Rusya’da bir sosyalizm de mümkündür. Marx’ın bu konuda bir tereddüdü yoktur. Musto’nun yakın zamanda Yordam Kitap’tan çıkan “Karl Marx’ın Son Yılları” isimli kitabında, varsa eğer tereddütleri giderecek nitelikte çok sayıda alıntı ve değerlendirme bulunabilir.                

Ülkemiz Marx tartışmaları açısından çok da mümbit bir ülke değildir. Tam da bu nedenle Marx ve onun çalışmaları çok sayıda doğru bilinen yanlışla örtülüdür. Bu örtüleri kaldıracak, tartışmaları çeşitlendirecek, yeni tartışmalar açacak okumaların da cesaretlendirilmesi gerekir. Bu haftaki yazımızın amacı da bu olsun…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa