12 Ekim 2024 05:03

İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor

Devlet Bahçeli Dem Partililerle tokalaşıyor

Fotoğraf: AA

Paylaş

Tek adam rejimi ve Cumhur İttifakının “İç cepheyi güçlendirme” iddiasıyla attığı adımın ilk hamlesi olan MHP’nin TBMM’deki DEM Parti grubuna giderek Eş Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile DEM Parti’li vekillerin ellerini sıkıp hoşbeş etmesi medya ve siyaseti karıştırdı.

Oysa olan Bahçeli’nin Erdoğan’ın Meclisteki konuşmasında yaptığı “İç cepheyi güçlendirme” çağrısı üzerine “Bu uzattığım el rastgele uzatılmış bir el değil uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır” demesi ve Erdoğan’ın “Bahçeli’nin açıklamaları 85 milyonun kardeşliği adına çok anlamlı” demesinden; yani “Dün dündür bugün bugün” demeyi politik ahlak haline getirmiş sermaye siyasetçilerinin her yöne çekilebilir laflarından ibaret.

Siyaset ve medyada tartışmalar alevlenince Tülay Hatimoğulları DEM Parti’nin grup toplantısında bu tartışmalar ekseninde “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü” ve bu çözüme giden yolda nasıl bir yol temizliği yapılması gerektiği üstünde durarak kendi şartlarını da ucu açık biçimde de olsa ifade etti.

Ama kimin ne dediğini ne amaçla söylediğini çok umursamayan “siyaset yapıcı” gazeteciler ve yorumcular, kimi siyaset bilimciler, siyasetin eski yeni kimi temsilcileri ufak tefek itirazlar ve rezervler koyarak; “AKP+MHP+DEM Parti=Yeni Cumhur İttifakı” denklemini kurmakta bir sakınca görmedi. Kürt siyasetini ve onun en dinamik gücü olan DEM Parti üstünden siyaset alanını alabora etmek için böyle bir denklem kurulması en çok Bahçeli ve Erdoğan ile onlara bu stratejiyi kurduranları sevindiriyordur.

YANDAŞ MEDYA: CUMHUR İTTİFAKI İÇ CEPHEYİ GÜÇLENDİRMEYE ÇALIŞIYOR!

İktidarın bu girişimi, yandaş medyada “Yeni bir çözüm süreci mi?” sorusu etrafında tartışılıyor. Ve “Muhalefeti destekleme” iddiasındaki kanallardan daha farklı sonuçlar çıkarılıyor. Örneğin Ahmet Hakan; Hürriyet gazetesindeki 10 Ekim tarihli köşesinde; Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirine övgü yağdırdıkları tartışmayı “Peki ne oluyor? Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor? Yeni bir açılım politikasına mı girişilecek?” soruları etrafında tartışıyor ve soruya, “Hayır. Hayır. Denenmişin yeniden deneneceğine dair bir işaret yok burada. Peki nedir olup biten. Bölgesel kaosun alabildiğine yükseldiği şu ortamda... Cumhur İttifakı, iç cepheyi pekiştirmeye çalışıyor” diye yanıt veriyor.

Nitekim, Bahçeli’nin attığı adımın üstünden üç gün geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısı sonrası Gazeteci Hilal Köylü’nün “Sayın Cumhurbaşkanı, her türlü iş birliğine açığız dediniz ama DEM Parti’liler 'Somut adım yok' diyorlar. Somut adım bekleyelim mi?” sorusuna Erdoğan, “Bunu Rüya’ya (A Haber Muhabiri Rüya Akkuş) soralım!” diyerek yanıt verdi. Akkuş'un “Bence beklemeden siyasette ılımlı iklimi sürdürelim” sözleri üzerine Erdoğan, Hilal Köylü’ye dönüp “Cevabı verdi!” demesi bile atılacak somut adımın ciddiyetin ifadesi olduğu gibi asıl amacının “somut adım” değil yapılan girişimin siyasetin iktidar tarafından yönlendirildiği bir siyasi iklim oluşturmak olduğunu da gösterdi.

ERDOĞAN’IN ÇITASI: İÇ CEPHEYİ GÜÇLENDİRME VE KOBANÊ OLAYLARINDA ÖZ ELEŞTİRİ

14-28 Mayıs seçimini Kürt sorunu üstünden oluşturduğu, sahte videolarla üretmeye varan “terör iş birlikçiliği” kara propagandasıyla motive edip muhalefeti sindirme ve kendi içinde bölmede önemli bir dayanak yapan Erdoğan-Bahçeli ittifakı, bu sefer de tam tersine Kürt sorunu üstünden “Barış eli uzatma” ve “İç cepheyi güçlendirme” propagandasıyla muhalefet saflarında tartışma ve bölünme yaratarak tek adam rejiminin zeminini güçlendirerek hayatın her alanında çöken politikalarının üstünü örmeyi amaçlamaktadır.

Çünkü Kürt sorununun çözümü ya da Kürt sorununu çözme isteği doğrultusundaki her girişimi “bölücülük”, “teröre destek” olarak görme anlayışının siyasette “yumuşak karnı” DEM Parti ve demokrasi güçleri değildir. Tersine Kürt sorununun çözümünün adını anmayı bile siyasette “mayınlı alan” olarak gören ama bütün sorunları demokrasi, özgürlükler, insan hakları ekseninde çözeceğini iddia eden, bunu için Kürt siyasetinden ve halkından destek isteyen CHP’dir. Nitekim CHP son dönemde tek adam rejiminin DEM’li belediyelere kayyum atamalarını, Kürt partilerini kapatma, HDP ve DEM Parti’ye yönelik keyfi operasyonlar uygulamalarını eleştirmekte ama sorunun çözümüne dair bir şey söylememektedir. Kürt sorunu üstünden Cumhur İttifakının manevraları da CHP’nin “yumuşak karnı”na yöneliktir.

Bu yüzden Erdoğan ve Bahçeli’nin hamlesi bir yandan DEM Parti’yi muhalefet blokundan ayırıp en azından tarafsızlaştırmayı amaçlarken öte yandan da CHP ile olan fiiliyattaki yakınlaşmasının önünü kesmeyi amaçlamaktır. Böylece Erdoğan-Bahçeli ikilisi karşılarındaki dinamik iki muhalif odağı birbiriyle mücadele eder hale getirmeyi hesaplıyor görünmektedir.

Nitekim Erdoğan, partisinin grubunda yaptığı konuşmada çıtasının bir ucunu Bahçeli’nin DEM Parti’ye el uzatmasına öteki ucunu “Kobanê davası konusunda DEM Parti’nin öz eleştiri yapmasına koyarken “6-8 Ekim olaylarına sırf oy uğruna şaşı bakan devrin CHP yönetimi de bundan dolayı henüz nedamet getirmedi” diyerek CHP’yi de Kobanê davasında yeni ve iktidardan yana “milli ve yerli duruş” almaya çağırmaktadır.

DEM PARTİ’NİN ONURLU BARIŞ ÇITASININ BİR UCU SOMUT ADIMLARDA

Evet DEM Parti Kürt sorununun çözümünde baş aktörlerden birisi olarak görülebilir. Ama iktidarın Kürt sorununa şöyle ya da böyle yaklaşımı, DEM Parti’de iktidarın attığı yeni adım karşısında nasıl politikalar gerektiğine dair tartışmalar yaratabilir. Ama yeni Cumhur İttifakının AKP+MHP+DEM Parti ittifakı olacağına vardırılan değerlendirmeler ciddiye alınabilir değildir. Çünkü DEM Parti ve ona oy ve destek veren kesimlerin bu konuda yarım yüzyıla varan birikimleri, dahası 10 yıl önce yaşanan “çözüm süreci” deneyimi vardır. Bu yüzden de iktidarın Bahçeli üstünden attığı DEM Parti grubuna giderek vekillerin elini sıkma adımına yanıt DEM Parti’den geldi.

Çarşamba günü partisinin grubunda konuşan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları; “Onurlu bir barış için her görüşmeye açığız” dedikten sonra bir yol temizliğine ihtiyaç olduğunu söyledi, bir görüşme için atılması gereken somut adımlardan söz etti ve “onurlu barış” çıtasının bir ucunu somut adımlarla ilgili gelişmelere, bunu bir sıcak örneği olarak 3 Ekim’de yayımlanan, “5 maddenin ilk 3'ü Kürtleri nasıl daha fazla öldürürüz, döveriz üzerine endekslenmiş ve özetlenmiş” diye değerlendirdiği MGK bildirisi gibi bildirilere değil barışa doğru gidildiğini gösteren adımlara; öteki ucunu da “Türkiye'de Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Sadece Türkiye'de değil Suriye'de statü elde etmek üzere olan Kürt halkının statü hakkına dayanışmacı bir çizgiyle yaklaşılmalıdır”a koydu!

Ve tabii atılması gereken somut adımları Hatimoğulları “yol temizliği” olarak ifade etti. Hatimoğulları, Kobanê davası (Demirtaş arkadaşlarının durumu), Öcalan’ının tecridine son verilmesi, Gezi davası tutuklularının durumu… gibi sorunlarda somut adım atılmasını beklediklerini söylüyor.

Kısacası Bahçeli ve Erdoğan’ın iç cepheyi güçlendirme stratejisi Kürt sorunu ve öteki sorunları çözerek ülke içinde ve bölgede barış için adım atamaktan değil siyasi iklimi maniple etmek, muhalefeti bölüp etkisizleştirmekten geçiyor.

1 Ekim’den beri yapılan tartışmalar bunu açıkça gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa