13 Ekim 2024 04:30

Cumhur İttifakının ‘iç cephesi’ sermayenin iç güvenliğidir

Fotoğraf: ANKA

PAZAR
Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos anmasında yaptığı konuşmada kullandığı “iç cephe” ifadesini, eylül ayında sermaye temsilcileriyle buluştuğu ABD ziyaretinden sonra “İç cephe bizi biz yapan değerlerdir” şeklinde bir kez daha kullandı. Siyasette “yeni anayasa” ve “normalleşme” tartışmalarının tekrar ısıtılıp kamuoyunun önüne konduğu bir sırada kullanılan “iç cephe” ifadesi, ulusal şuuru canlandırma amacından ziyade, bölgesel dengelere ve parlamenter sistemin çıkarlarına göre toplumsal sınıfları sermaye kümesinde konumlandırma çağrısıdır.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan “İktidar ve muhalefetiyle, Meclisimizin milletimize güven, hasımlarımıza korku verecek bir atmosferde çalışması, özellikle böyle dönemde elzemdir” sözleriyle Meclis içinde tam mutabakata işaret ederek solidarizm ihtiyacını dile getirmiştir. Yeni yasama yılında yapılan iş birliği vurgusunun arkasında ulusal ve uluslararası konjonktürden kaynaklı çok sayıda faktör vardır.

DIŞ CEPHEYE KARŞI İÇ CEPHE

İsrail’in Gazze katliamının ölçeğini genişleterek ABD’yle birlikte savaşı Lübnan ve İran’a doğru yayması, bölgesel tedarik ve meta zincirlerinin güvenliğini ve sürekliliğini ilgilendiren devletler arası bir iktisadi boyuta sahiptir.

Financial Times Yazarı Martin Wolf, küresel kanıtlanmış enerji rezervlerinin yüzde 48’inin ve üretimin yüzde 33’ünün Ortadoğu’da bulunduğunu ve dünyada üretilen petrolün (günde 20 milyon varil) beşte birinin Hürmüz Boğazı üzerinden taşındığını belirtiyor. Jeopolitik gerilimler, petrol ve doğal gaz fiyatlarında artış, buna bağlı olarak enerji ithalatçısı devletlerde girdi ve maliyetlerde yükseliş anlamına gelecektir. Ekim ayı başında ICE’de Brent vadeli işlemler varil başına 73.56 dolara yükselirken, Nymex'te varil başı 70.92 dolara çıkmıştır. OPEC kaynaklarına göre İran küresel arzın yaklaşık yüzde 2’sini temsil eden petrol üretiminin yarısını ihraç etmektedir.

Cumhur İttifakı “iç cephe” çağrısını, bölgesel savaş nedeniyle tedarik ve lojistik zincirlerinin güvenliğinin ve enerji sevkiyatının tehlikeye girdiği bir dönemde yapıyor. “İç cephe”, orta vadeli program ve yeni anayasa ekseninde parlamenter muhalefetin tüm bileşenlerini kapsayacak, siyasal alandaki basıncı azaltmaya ve kontrol etmeye yönelik politika manevrasıdır. Sermayenin içerideki üretim temposunu korumak için siyasal hegemonyayı hedefleyen “iç cephe” stratejisinin somut görünümleri, orta vadeli program (OVP) aracılığıyla ekonomik zor ve işçi hareketlerinin başını ezecek siyasal zordur. Bu ikisi Cumhur İttifakının, daha doğrusu Şimşek programının kolonlarıdır.

İÇ CEPHENİN MERKEZİ: SINAİ KOMPLEKSİN İSTEKLERİ

Türkiye kapitalizminin ihracatla büyüme modeli tüm sancılarına ve çelişkilerine rağmen sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da yasama yılı açılış konuşmasında “Türkiye’yi üretim ve ihracat yoluyla büyütmeye devam edeceğiz” sözleriyle rotayı bir kez daha hatırlattı. Ne var ki, sanayi sektörü açısından sistem-içi kriz göstergeleri yoğunlaşıyor.

Son OVP’de görüldüğü üzere sanayi sektörünün GSYH’ye katkısı yılın ikinci yarısında eksilere düştü. Sanayi sektörünün katma değeri yüzde 1.8 oranında küçülerek büyümeye yüzde 0.4 puanla negatif katkı sundu. TÜİK verilerine göreyse, toplam sanayi üretimi geçen yıla göre 5.3’lük düşüş gösterdi. İhracata dönük düşük ve orta teknolojili üretim yapan, bu doğrultuda devletten aldıkları teşvik ve imtiyazlarla büyüyen imalat sermayesinin durumu da kritik. Toplam sanayi üretiminde yıllık bazda kesintisiz düşüş süreci 5 aydır devam ediyor.

İÇ CEPHENİN MERKEZİ: SANAYİYE CAN SUYU

Sanayicilerin basına verdikleri demeçlerde dile getirdikleri iflaslar ve fabrika kapatma uyarıları işçilere ve halka değil, iktidara sesleniştir. Kredi ve faiz politikalarının yeniden yapılandırılmasını, tescil, tapu, ruhsat gibi bürokratik işlerin azaltılmasını, organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri için daha fazla arazi verilmesini istiyorlar. Sanayicilerin bu talepleri, iç cephede yer almak için gereken kriter listeleridir.

Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Dünya Bankası gibi kuruluşların desteğiyle sermayenin küresel serbest dolaşımından sonuna kadar istifade eden büyük burjuvazi, üretimini başka ülkelere kaydırıyor. Örneğin Koç Holding, 110 milyon dolar yatırımla BEKO’nun 46. fabrikasını Mısır’da açarak, faaliyet gösterdiği ülke sayısını 14’e çıkardı. Holdinge ait başka bir marka olan Arçelik, yeterince kâr etmediği gerekçesiyle Polonya’daki tesisini kapatmasının ardından Bangladeş’te 78 milyon dolarlık bir yatırımla yeni bir fabrika açtı.

Türkiye’de emek ve enerji maliyetlerindeki yükselişi gerekçe gösteren Yeşim Tekstil, Tay Group, Eroğlu Giyim, Çalık, LcWaikiki, Diktaş gibi çok sayıda şirket de üretimlerini Mısır’a kaydırıyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) verilerine göre Mısır’da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin iç piyasada ciroları 1 milyar dolara ulaşmış durumda.

Görüldüğü üzere sanayicilerin fabrika kapatma uyarıları doğru ama eksiktir. Büyük sanayi burjuvazisi, öz kaynakları doğrultusunda üretim kapasitesini kopyalayarak başka ülkelere transfer edebiliyor. Türkiye’de kapattığı fabrikaları, daha ucuza işçi çalıştırabileceği ya da daha düşük enerji fiyatlarıyla kâr edebileceği ülkelere kaydırıyor. “İç cephe”, sanayi burjuvazisinin üretim kapasitesini hem ülke sınırları içerisinde, hem de “yeni anayasa” gibi siyasal projelerde Cumhur İttifakı yörüngesinde tutmayı amaçlayan bir çağrıdır.

İÇ CEPHENİN TARAFLARI

Sermaye birikiminde tıkanmadan ve değersizleşmeden orta vadede kurtulmanın yolu, düşük teknolojili üretimle-düşük ücretlerle işçi verimliliğini artırmada aranıyor. Bu strateji, OVP’deki fason vaatlere rağmen, Türkiye kapitalizminin yapısal karakterinin zorunlu sonucudur. Yüksek kâr marjını hedefleyen yüksek teknolojili üretime geçiş sancılı bir süreçtir. TÜSİAD yetkilisinin belirttiğine göre derin teknoloji yatırımları için asgari 100 milyon dolar başlangıç sermayesi, ikinci etap yatırım için en az 10 milyon dolar daha yatırım gerekmektedir. Bu tip strateji ve verimlilik arayışı tartışmalarının Türkiye’ye mahsus olmadığını belirtmek gerekiyor.

Bloomberg’de çıkan bir analizde, üretken yatırımlarda devasa artışın gerçekleşmesi için tek yol Avrupa sermayesinin kârlılığında sıçrama olmasına bağlanıyor. Ancak bu, kredi maliyetlerini ucuzlatarak değil, Avrupa’da emek sömürüsünü keskin bir şekilde artırarak ve maliyetleri düşürmek için “orta teknolojinin” “yaratıcı yıkımı”nı sağlayarak mümkün olacaktır. Düşük teknolojili üretim cehennemine dönen Türkiye’de de OVP perspektifi bundan çok uzak değildir.

Yüksek kârlılık sıçraması için daha fazla verimlilik arayışı emek sömürüsünün daha fazla yoğunlaşması demektir. Ücretlerin daha fazla baskılanması ve işçi sınıfını hareketsiz kılmak amacıyla sendikalaşmanın cezalandırılması “iç cephe”nin sınıf savaşı stratejisidir. Kuşkusuz etkiye tepki prensibi gereği baskılar işçi eylemliliklerini de artırmaktadır. Fernas Madencilik, Polonez Gıda, Akcanlar Tekstil, As Plastik, Elba Bant, Eker Süt, Befesa Silvermet, Mersen, Özel Sektör Öğretmenleri, Belediye İşçileri, TELUS İnternational, Bekaert, Tarkett Zemin Kaplama, Yemeksepeti, UNTD İnşaat, MKB Rondo, Yolbulan Metal, Tolsa, Lezita fabrikalarındaki işçi direnişleri ve grevleri “iç cephenin” hedefindedir.

İÇ CEPHE-İÇ GÜVENLİK

“İç cephe”nin siyasal biçimi, işçi sınıfına karşı olağanüstü haldir. Direnişteki işçileri jandarma veya polis copu ve kalkanlarıyla ezme, haklarında idari ve ceza soruşturmalar açma, direniş alanlarından uzaklaştırma kararı aldırma gibi tüm siyasal ve hukuki zor enstrümanlarını eş zamanlı kullanıyorlar.

Jean-Claude Paye, günümüzde devletin yüksek güvenlikli ceza hukuku politikalarının yüksek riskli gruplar üzerine odaklandığını yazar. Düşman ve suçlu ayrımının ortadan kalktığı ve hukukun askıya alındığı bu moment, emekçi sınıfların kamusal özgürlüklerinin sınırlandırılmasını içerir. Ceza hukuku varlıklı sınıflar için hukuk devletini korur.

Türkiye’nin dört bir yanındaki işçi direnişleri, “iç cephe” açısından “yüksek riskli gruplar”dır; direnişlerin kazanımla sonuçlanıp sonuçlanmaması bir yana, asıl önemlisi, işçilerin birlikte eyleme potansiyelini bastırmak, sınıf iradesini kırmaktır.

“İç cephe”, Türkiye kapitalizminin üretim temposunu korumak, büyük burjuvaziyi ve parlamenter muhalefeti OVP ve “yeni anayasa” gibi siyasal projelerde yedeklemek için sermayenin iç güvenliğini sağlama stratejisidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa