ABD seçimlerinin anahtarı hâlâ Gazze'de
Fotoğraf: AA
Sonda söyleyeceklerimi başta söyleyeyim. ABD başkanlık yarışını kimin kazanacağının emekçiler ve dünya halkları açısından bir farkı yok. Ama kimin kaybedeceğinin bir önemi var. Halihazırda soykırım yürüten parti ve aday kazanmamalı; İsrail’e soykırım ve işgal için bomba ve açık çek vermek kazandıran bir eylem olmamalı.
Kimin seçileceğinin farkı yok, çünkü iki aday da emperyalist; soykırım yanlısı; işçi, göçmen ve doğa düşmanı. Bu saydıklarım olmaması beklenen Kamala Harris 2016 ve 2020 seçimlerinde aday adayıyken açıkladığı hemen hemen tüm görüşlerinden döndü. Örneğin işçi ve emekçilerin en temel taleplerinden genel sağlık sigortasını savunuyordu; bugün tamamen karşı olduğunu yineleyip duruyor. Çevre ve doğal yaşam için oldukça zararlı hidrolik kırma yöntemi ile gaz çıkarmaya karşıydı; bugün hararetle savunuyor. Göçmenleri insan yerine koyacağını söylüyordu; bugün sınırda duvarları teftiş ederken poz veriyor ve “son on yılların en göçmen karşıtı yasa tasarısı”nı Kongreye getirmekle övünüyor. Polis teşkilatına harcanan devasa paraların kısılması gerek diyordu, bugün bunu bir zamanlar söylediğini bile inkar ediyor. Silahlanmaya sınır getirmekten ve bazı silahların toplatılmasından bahsediyordu, bugün “Kimsenin silahını almayacağız” diye vurgulayıp, kendisinin de silah sahibi olduğundan gururla bahsediyor. Yıllardır Demokrat Partinin temel pozisyonlarından olan idam karşıtlığından bu seçimlerde sessizce geri adım atıldı. Her fırsatta dünyanın en ölümcül ordusunu yaratmaktan bahsediyor, İran’ı ana düşman ilan ediyor, soykırım ve işgalin ortasında hâlâ “İsrail’in kendini savunma hakkı” diye nutuklar atıyor. E zaten bu gerici pozisyonlar birebir Trump’ın pozisyonları. Harris kısaca Trump ile ayni politikaları savunup “Trump gelirse faşizm gelecek bu yüzden bana oy verin” diyor.
DEMOKRAT PARTİ SEÇMENİVE ADAYI ARASINDAKİ YARIK
Bütün bunların üstüne Harris Cumhuriyetçilerin savaş yanlısı şahin kanadından (Trump ile arası bozuk olan) Liz Cheney ile birlikte mitingler düzenleyip, seçilirse Cumhuriyetçi bakanlar atayacağının sözünü veriyor. Biden yerine adaylığı kesinleşince oluşan iyimser ve heyecan verici hava da dolayısıyla gün geçtikçe dağıldı. Öyle ki Obama mitinglere katılıp Demokrat Parti tabanını heyecanlanmaya davet ediyor. Demokrat Parti seçmenlerinin çoğunluğu Biden-Harris yönetiminin İsrail ve Gazze politikalarını desteklemiyor. “Kalıcı ateşkes ve şiddetin durmasını” isteyenlerin oranı, İsrail Lübnan işgaline başlamadan önce bile yüzde 83’tü. Demokrat Parti tabanı ve elitleri arasında Gazze üzerinden yaklaşık bir yıl önce oluşan bu yarık, seçimlere 22 gün kala hâlâ bu seçimin anahtarı.
Şu anda görünen matematiğe göre Harris, Michigan eyaletini kaybederse başkanlığı da kaybedecek; Michigan, Filistin ve Lübnan kökenli Amerikalıların en yoğun yaşadığı eyalet. Son anketlere göre Michigan’daki Müslüman seçmenlerin yüzde 40’ı savaş ve soykırım karşıtı Jill Stein’a oy vereceğini söylüyor; Harris ise bu seçmenlerin sadece yüzde 12’sinin desteğine sahip. Son iki hafta yayımlanan anketlerin ortalamalarına göre iki aday da Michigan’da yüzde 47 alıyor.
Diğer kilit eyaletlerde de savaş ve soykırım karşıtları giderek Harris’in militarist, göçmen karşıtı ve soykırım yanlısı açıklamalarına tepki olarak ya oy kullanmamayı ya da üçüncü bir adaya, özellikle de Yeşil Parti Adayı Stein’a oy atmayı düşünüyor.
AMERİKA’NIN SOYKIRIMI
Trump nasıl her soruya “Kaçın göçmenler geliyor” minvalli cevaplarıyla meşhursa Harris de cevap olmayan cevaplarıyla meşhur. Katıldığı bir televizyon programında “Biden’dan farklı ne yapacaksınız ve neler aynı kalacak?” seklindeki soruya “Biden değilim, bu birinci farklılık. Trump da değilim” diye cevap veren Harris’in Biden ve Trump olmadığı için aslında seçilme şansı çok büyüktü, ancak bugün anketlerde hâlâ Trump ile başa baş gidiyor. Bunun da sebebi vadettiği başkanlığın Trump ve Biden’dan bir farkı olmaması.
Harris bugün Michigan’a gidip Biden ve Trump’tan kendisini ayırmak adına, çok değil sadece barış ve kalıcı ateşkes yanlısı bir açıklama yapsa seçimi kazanır. Ama her gün “İsrail’in kendisini savunma hakkı” diye bir saçmalığı tekrarlıyor. Başka bir şey de diyemez çünkü daha önce de bu köşede yazdığım gibi, bu soykırım Amerika’nın soykırımı. Seyyid Hasan Nasrallah’ın ifadesiyle, “İsrail bölgemiz üzerindeki Batı, Amerikan hegemonyası projesinin bir icra aracı.” İsrail’in altı da bu, üstü de bu.
- ABD emperyalizminin Suriye’ye karşı uzun savaşı 15 Aralık 2024 04:15
- ABD’de emek düşmanı bütçe: Milyarderler kemer sıkma istiyor 08 Aralık 2024 04:25
- ‘America’ mı, ‘Amerika’ mı? 24 Kasım 2024 04:36
- Emek yanlısı referandumlar ve Trump’ın soytarıları 17 Kasım 2024 04:10
- ABD seçimleri: Soykırım yürütmek kazandırmadı 06 Kasım 2024 15:22
- Seçimler soykırım karşıtı hareketi eritemedi 03 Kasım 2024 04:40
- Soğuk ve sıcak savaşlar 20 Ekim 2024 04:25
- ABD medyasının ‘değerli ve değersiz kurbanları’ 06 Ekim 2024 04:35
- İçeride faşizm dışarıda faşizm 29 Eylül 2024 04:51
- ABD medyası ve ‘tarafsız’ gazeteciliğin sınırları 22 Eylül 2024 04:49
- Harris-Trump televizyon gösterisi: Göçmen düşmanlığı ve İsrailcilikte yarıştılar 11 Eylül 2024 10:15
- İşçiler ABD seçimlerinin neresinde? 01 Eylül 2024 03:24