14 Ekim 2024 04:00

Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki!

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Ruh sağlığı bireysel bir başlık değil. Çözümü sosyal, siyasal iyilik halinde mümkün. Barış, özgürlük, eşitlik, adalet, iş, aş, olmazsa olmazları. Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki? Elbette değerli, hayatı bir nebze dayanılır kılıyor. Elbette psikiyatr ve psikologlara, sosyal hizmet uzmanlarına ve tıbba müteşekkiriz. Ama bizi onlara giderek daha fazla muhtaç kılan ne?

İşi, aşı, dünü, yarını düşünürüz ama sıra ruh sağlığımıza geldiğinde düşünmekten ziyade yaşarız: Misal, ‘Bugünlerde pek keyfim yok’ cümlesinin ötesine pek geçmeyiz…

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü idi. Diğer sağlığa dair özel günler gibi, bu kez ruh sağlığı üzerinde gereksinimleri ve atılması gereken adımları düşünmeye dair bir fırsat sundu. 

Ruh ve beden sağlığı bir bütün. Salt bedenimiz değil yaşamlarımızın her alanı ruh sağlığı ile ilintili, yakın bir etkileşim içinde. İşte, okulda, aile ortamında, ülkede, dünyada hasılı her nerede soluk alıp veriyorsak olumlu ve olumsuz yaşanmışlıklar ruh sağlığımızda iz düşüm yaratıyor. Tersi de geçerli.

“Hiçbirimiz bir ada değiliz.” Ruh sağlığının sosyal belirleyenleri ruh sağlığımızın zeminini oluşturur. Son beş yıl bu boyutu ile ülkemiz insanları ardışık travmalar ile hemhal. Pandemi bağlamında izolasyon, ekonomik kriz, işsizlik, deprem, yakın çeperde savaş ve çatışmalar, göç, mülteci krizleri, ekolojik sorunlar, ‘askıda’ demokrasi başa çıkılması hiç de kolay olmayan sosyal belirleyenler. Türkiye Psikiyatri Derneğinin de vurguladığı üzere “Bunların tetiklediği ekonomik kriz ve yarattığı derin yoksulluk ve eşitsizlikler toplumsal stres faktörleri olarak tüm toplumu ama bazı kırılgan kesimleri çok daha fazla etkiliyor.”

Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu (WFMH & DRSF) ruh sağlığı bağlamında yılın temasını beliriyor. 2024 yılı teması “İş yerinde ruh sağlığına öncelik verme zamanı” olarak belirlenmiş. 

Geçmiş yıl temaları ise 2023’de “Ruh sağlığı evrensel bir insan hakkıdır”, 2022 yılında “Ruh sağlığını ve ruhsal iyilik halini küresel bir öncelik haline getirelim”, 2021’de “Eşitliğin olmadığı dünyada ruh sağlığı” olarak belirlenmişti.

DRSF, “Çalışan yetişkinler gün içinde uyanık olduğu saatlerin çoğunu çalışarak geçirmektedirler. Yapılan iş çok çeşitli şekillerde ve en iyi haliyle bir geçim kaynağı sağlayabilir; anlam, amaç ve mutluluk kaynağı olabilir. Ancak, birçok insan için iş, bu potansiyelin çok gerisinde kalmakta, hayatımızı iyileştirmek yerine ruh sağlığımızı ve iyi oluşumuzu olumsuz etkileyerek aşırı stres ve ruhsal sağlık sorunlarına yol açmaktadır.” demekte. Ya işsizler…

Salt bizde değil tüm dünyada iş yerlerinde depresyon ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunları yaygın olup, “Verimliliği, katılımı ve genel performansı olumsuz etkiliyor. “Tedavi edilmediğinde, “Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre bu durumun ekonomik maliyeti yıllık bir trilyon ABD doları.”

2023 teması “Ruh sağlığı evrensel bir insan hakkıdır” olarak belirlenirken kapsamı “Ruh sağlığı risklerinden korunma hakkı, mevcut, erişilebilir, kabul edilebilir ve kaliteli bakım hakkı ve özgürlük, bağımsızlık ve topluma dahil olma hakkı” olarak belirlenmişti. Soru şu : Ne kadar özgürüz, topluma dahil olma hakkımız ne oranda hayata geçebiliyor?

2021 yılı teması ise hala önemini koruyor: “Eşitliğin olmadığı dünyada ruh sağlığı”. Türkiye Psikiyatri Derneği o yıl “Kutuplaşmanın giderek arttığı, gelir dağılımının giderek daha dengesizleştiği bir dünyada eşitsizlikler de giderek artmakta ve bu her geçen gün daha fazla soruna neden olmaktadır. Eşitsizlik kuşkusuz ki ruhsal problemlerin ortaya çıkmasında, şiddetlenmesinde veya yinelemesinde önemli bir faktördür. Eşitsizlik aynı zamanda ruh sağlığı hizmetlerine erişim konusunda da kişiler ve gruplar arasında önemli düzeyde farklılıklara neden olmaktadır.” demekteydi.  Hâlâ değişen bir şey yok.

Hepimizin bildiği bir gerçek: Çevremizde hayatının bir döneminde antidepresan kullanmayan var mı? Bakkallar misali eczaneler de en çok sattığı ürünleri en yakına yerleştirir. Hiç fark ettiniz mi; son yıllarda psikiyatri ilaçları ağrı kesicilerin hemen yanında yani en çok satanlar arasında.

Sağlık Bakanlığının verileri, 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 arttığını gösteriyordu. Varın 2024’ü siz düşünün: “2009 yılında 1000 kişi başına günlük 29 antideprasan ilacı düşerken, bu oran 2020’de 49’a çıkmıştı”.

Bir başka veri gençlere dair: “2019-2023 döneminde, 12-25 yaş arası gençlerin antidepresan kullanımı her 1000 kişide yüzde 55 artarken, 26-60 yaş arası bireylerde bu oran yüzde 8”. Gençler gelecekten umutsuz…

Böyle giderse “Önümüzdeki 10 yıl içinde nüfusun yarısı antidepresan kullanabilir” diyor uzmanlar.

En başta da söylediğim üzere ruh sağlığı bireysel bir başlık değil. Çözümü sosyal, siyasal iyilik halinde mümkün. Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki?

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa