Meydana maya çalmaya çağırıyoruz
Fotoğraf: Cemalettin Küçük
Kalp deduğun atayi zaten önemli olan oni horon etturebilmektur... (*)
2008 sonbaharı Sakarya’nın sahil kasabası Karasu’da termik santral kurulması için çeşitli işlemlerin başlatıldığına dair haber aldık. Haber verenler 1998’de Karasu’da “serbest şehir”e karşı mücadele etmişti (O dönem serbest bölgeler kuruluyor ama daha ‘prestijli’ diye serbest şehir ismi kullanılıyordu. 98 bin 500 dönümlük fındık bahçesi, ekilebilir tarla, kumsal ve orman arazisi yutulacaktı. Sakarya Nehri’nin Karasu’da Karadeniz’e döküldüğü yerden Kocaeli’nin Kefken ilçesine kadar uzanan 32 kilometre sahili halka kapatan bir girişimdi. TMMOB tarafından açılan idari dava ile işlem iptal edildi). Yurttaşlar bu kez, kumsala 1.200 MW’lık kömür yakıtlı bir termik santralin yapılmasının gündem olduğunu bildirdiler. Mahalle mahalle bilgilendirme çalışmalarıyla nasıl bir yıkımla karşılaşacağımızı konuştuk. Sıra işlemin iptaline gelmişti.
Santral kurulması için şirket ÇED (çevresel etki değerlendirme) raporu başvurusu yapmıştı ve süreç başlamıştı. O dönem ÇED raporunun bir koşulu da halkın görüşünün alınmasıydı. Bunun için toplantı yapılacak ve bilgilendirmeden sonra halkın görüşüne başvurulacaktı. 29 Ocak 2009 için toplantı ilanı yapıldı. Kasaba halkı konuyu öğrenmiş ve günde 20 bin ton kömür yakacak bu santralin başlarına nasıl bela olacağını öğrenmişti.
Konuya oldukça duyarlı olan bölge insanı bilgileri alıp görüşünü oluşturmuştu. Burada yapılacak olan şuydu: Halkın temsilcisi soracak, “Termik santral istiyor muyuz?”, yurttaş yanıtlayacak: “Hayır”…
Gün geldi, hazırlıklar tamamlandı. Bazı kişiler toplantının yapılacağı salonda şirket çalışanlarıyla karşılıklı konuyu tartışma niyetindeydiler. Sanıyorlardı ki tartışmalar, itirazlar işe yarayacak.
Halkın yasal haklarını Avukatımız Mehmet Horuş detaylıca anlatmıştı: Sadece halkın görüşü belirlenecek ve tutanağa bağlanacaktı. Toplantı günü köylere görüşmelere gittiğimizde acil arandık. Saat 14.00’te yapılacak toplantıyı 12’de başlatmaya çalışıyorlardı. Ancak toplantının olacağı salon ve etrafına insanlar sığmayacak kadar kalabalıktı. Sağanak yağmura rağmen kalabalık gittikçe de artıyordu.
Salona sığan yurttaşların protestoları arasında toplantı resmi olarak açıldı. Toplantıya şirketin Fransa merkezli temsilcisi de katılmıştı. Ancak yurttaşlar inisiyatifi ele aldılar. Toplantı salonunda ses siteminden halk temsilcisince şu soru soruldu:
- Burada termik santral kurulmasını istiyor musunuz?
Hep bir ağızdan “Hayır” diye görüş belirtildi. Bu üç kez tekrarlandı.
Ancak Çevre Müdürlüğü ve şirket çalışanları ısrarla konuşmak istiyorlardı. Hatta emniyet görevlilerinden vatandaşın susturulmasını bile isteyecek kadar da kendilerini yetkili sanıyorlardı. Tutanağı “İstenmedi” olarak tutmuyorlar, kürsü ve sahneyi terk etmiyorlardı.
Protestolar sürerken, sahnede oturan Fransız temsilci ve diğerlerine yumurta yağmuru başladı. Yine de aldırış etmiyorlardı. Sonra salondan bir slogan çıktı: “Bolivya, Bolivya, Bolivya…”
Ve birden Fransız temsilci pes etti. Çünkü Bolivya’da halkın suyuna el koyduklarında, halkın direnişine polis-jandarma zoru kullandıklarında; halk isyanı ile devrim ateşi başlamış ve Bolivya’dan kovulmuşlardı. Tutanaklar tutuldu. O gün giden firma bir daha oralara gelemedi.
Bunu neden anlattık. Sadece bir başarı öyküsü mü? Hayır! Bu direniş sonrası ÇED yönetmeliğinde değişiklik yapılarak “Halkın görüşünün alınması” yerine “halkın katılımı” denildi. Yani artık, istedin istemedin önemi yok. Toplantıya katıldın mı yeterli olacak... Bu duruma karşı da çeşitli yerde yurttaşlar toplantıları yaptırmayıp, işlemleri engelleyince; tutanaklar “Bilgilendirme istemediler” olarak düzenlenip mevzuatı aşmaya çalıştılar. Ya da şirket çalışanlarını toplantı salonuna doldurup toplantı yapılmış gibi davrandılar. Bölge halkına engeller koydular. Sinop Nükleer Güç Santrali ÇED toplantısına katılmak isteyen halkın önü, toplantı salonuna 5 kilometre kala kesilmişti. Salonda Fransızlar, Japonlar, Ruslar vardı ama Sinop halkı yoktu… Daha geçen hafta Artvin’de yıllar sonra yargı kararıyla iptal edilen projelerin parçaları için yapılan ÇED toplantısını şirket çalışanları işgal etmişti.
Geldiğimiz durumda artık tek seçenek var: Direniş! Nerede direniliyorsa orası kazanıyor. İşte bu arada Karadeniz’den çok ses çıkıyor. Çünkü Karadeniz bölgesinde her vadide, her dağda, her merada, her yaylada, her sahilde… Birkaç proje gündemde. Özellikle madencilik açısından neredeyse dokunulmayacak bir karış yer yok. Nasıl ki tulum peynirinin merkezi İliç yok olduysa, şimdi de Araklı’nın AHO peyniri ve Tanzut peynirinin üretim merkezlerine Tanzut Yaylası’na saldırı var. Direnişler de sürüyor. Ancak yerellerde iktidar yanlıları konuyu geçiştirme peşinde.
***
13 Ekim 2004’te Ordu’nun Perşembe Yaylası’nda açılmak istenen madene karşı, yaylanın 916 yıllık güreş meydanında büyük bir miting yapıldı. Konuşmacı olarak çağrılmıştım. Tüm coğrafyası maden şirketlerine peşkeş çekilirken Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Hilmi Güler’in neden orada olmadığını sordum. Bunun üzerine bir ilçe belediye başkanı ekibiyle birlikte alanı terk etti. Oysa ben Güler’in neden katılmadığını biliyorum. Katılamaz çünkü Sayın Hilmi Güler 2004’te 59. hükümetin Enerji Bakanıyken programlarında Türkiye, “AB’nin enerji köprüsü” olarak tanımlanıyordu. Birçok yerde de “Türkiye AB’nin enerji santrali, enerji koridoru, enerji terminali olacak” diye dile getirilmişti. Buradan her türlü ham maddenin, mineralin, elementin bir enerji ham maddesi olduğuna bakarsak; her alanı kapitalizmin hizmetine açacaklarının net açıklamasıydı o slogan. Bu yolda, madenciliğin önünde engel gördükleri her türlü yasayı ortadan kaldırdılar. İşte bu yüzden Hilmi Güler Perşembe Yaylası ve diğer yerlerdeki yıkımlardan sorumludur.
Biz bu sorumluları açıklamak ve gerçekliğin ne olduğunu yeniden seslendirmek üzere 26 Ekim 2024 tarihinde Trabzon’da bir bölgesel miting çağrısında bulunuyoruz. Karadeniz halkı pankartları ve sözleriyle ne istediğini özgürce Trabzon Meydanı alanında ve meydana çıkan caddelerde seslendirecektir. Karadeniz direnişi Trabzon Meydanı’nda horonlarla mayalanacaktır. Kalbimizi horon ettirmeye alanlara çıkıyoruz.
(*) Anonim
- Kim izin veriyor? 02 Ekim 2024 04:42
- Nefret öğretisi şiddet doğuruyor 18 Eylül 2024 04:45
- 'Nasıl olmayacaksa öyle olmayacak' 28 Ağustos 2024 04:11
- Renkli, temiz ürünlerimiz var(!) 21 Ağustos 2024 04:49
- Yeni güvenlik anlayışının ekolojik yükü 07 Ağustos 2024 05:21
- Karadeniz’de on binlerin yürüyüş güzergahı yıkıcıların hedefinde 24 Temmuz 2024 04:49
- Enerjide santral-terminal-koridor 10 Temmuz 2024 04:35
- Hep aynı kandırmaca 26 Haziran 2024 04:48
- Kangal Bakırtepe madeninde bilirkişi keşfi 12 Haziran 2024 04:40
- Siyanürlü madenlerin önünü kim açtı? 29 Mayıs 2024 04:31
- Siyanür felaketi bu kez Uşak Eşme için kapıda 15 Mayıs 2024 04:59
- Tetiği çeken ameliyata girerse! 01 Mayıs 2024 04:23