16 Ekim 2024 04:56

Sineğe övgü…

Düzenleme: Evrensel

Paylaş

“Gerçek bir yazar olup da yeri geldiğinde ona bir şiir, bir sayfa, bir paragraf, bir satır adamamış yoktur” diyor Augusto Monterroso Devridaim kitabında… “Üç konu var: Aşk, ölüm ve sinekler. İnsanoğlu var olduğundan beri bu duygu, bu korku, bu varlıklar ona daima eşlik etti. İlk ikisiyle başkaları meşgul olsun. Beni sinekler ilgilendiriyor.” 

Gerek kapitalizmin uluslararası işleyişini düzenlemekle görevli uluslararası kurumların gerekse de ulusal ölçekte ekonomiye yön vermeye çalışan unsurların, sistemin mutlak ya da göreli kaybedenleri ile kurduğu ilişkiyi iyi özetleyen iki gelişme oldu bu hafta. İlki IMF ile ilgili.    

IMF her ne kadar kendisine sürdürülebilir büyüme ve refah için finansal istikrarı sağlamak görevini biçmiş görünüyorsa da bugüne kadarki tarihi bu konuda çok da başarılı olmadığını ortaya koyar nitelikte. IMF kredileri ise en azından son elli yılın en tartışmalı başlıklarından biri. Kredilerle birlikte gelen “politika tavsiyeleri” ülkelerin ekonomik rotalarını dönüştürmüş, neoliberal/kemer sıkma politikaların önde gelen motivasyon unsuru olmuştur. Ama mesele burada da bitmiyor. IMF bir de ek ücret ödemesi politikası ile zor durumdaki ülkelerden kâr elde etmektedir.  

Kısaca IMF ek ücretleri, ülkelerin bu kuruma yüksek düzeyde veya uzun vadeli borcu varsa, düzenli faiz ödemeleri ve diğer ücretler yanı sıra Fon'a ödemek zorunda oldukları ek ödemeler olarak tanımlanabilir. Yani alınan borca ödenen faiz ve diğer ücretlere ek olarak IMF bir “ekin eki” ödeme daha talep etmektedir zor durumda olan ülkelerden. Küresel ekonomik kriz, pandemi, savaş vb. güçlüklerin vurduğu kimi ülkeler IMF kredilerine yaptıkları faiz vb. ödemeye ek bir de tutar ve vade ile ilişkili olarak ciddi rakamlara ulaşan bir ek ücret de ödüyorlar.

Birkaç gün önce, uluslararası ölçekte yaygın tanınırlığa sahip olan çok sayıda iktisatçı IMF Yönetim Kurulu’na yönelik açık bir mektup yayımladı. Mektup kabaca IMF’nin, borçları belirli büyüklük ve zaman eşiklerini aşan ülkelerden “ek ücret” alma politikasının gözden geçirilmesini talep ediyor. Aslında son birkaç yıldır bu konu ara ara gündeme geliyor, bu ek ücret uygulamasının şeffaflığı, sorunları, boyutu tartışılıyor, hatta Stiglitz gibi kimi isimler bu ek ücret uygulamasının kaldırılmasını talep eden yazılar yazıyorlardı.

IMF’nin “ek ücret” politikasının üzerinden sis perdesi kalktıkça, bunların mali desteğe ihtiyaç duyan zor durumdaki ülkelere büyük yük getiren bir ücret sistemi olduğu daha fazla görünür oldu.

Stiglitz vd. geçenlerde mali açıdan sıkıntıda olan 22 ülkeden oluşan bir grubun, son yıllarda IMF’nin en büyük net gelir kaynağı haline geldiğini yazdı. Aralık 2021 tarihli başka bir çalışma ek ücretlerden etkilenen 14 ülke belirlemiş ve bu ülkelerin tahmini faiz ödemesinin 2021-2028 dönemi için 12.9 milyar dolar olduğu bunun da 7.9 milyar dolarının (%61) söz konusu bu ek ücretlerden kaynaklandığını vurguluyor. Yine aynı çalışma bu ek ücretlerin IMF’den borçlanmanın maliyetini önemli ölçüde artırdığını tespit ediyor. Söz konusu 14 ülkenin ortalama borçlanma maliyetlerindeki artışın %64.1 olduğu ifade ediliyor. Örneğin Ekvador için bu oran %148’e kadar çıkabiliyor. Bu rakamların boyutunu anlayabilmek için şu tespit oldukça önemli görünüyor: Ek ücretlerden etkilenen ülkelerin IMF’ye yapacakları ödeme, ABD, AB, İngiltere ve Japonya tarafından IMF “Felaket Önleme Yardım Fonu” aracılığıyla düşük gelirli ülkelere borç ödeme sorunları için sağlanan 851 milyon dolarlık kaynağın yaklaşık on katı kadar.

11 Ekim’de IMF Yönetim Kurulu toplandı. Ek ücretlere yönelik eleştiriler onlara küçük de olsa bir geri adım attırdı. Ek ücret ödeme koşullarında kimi düzenlemeler yapıldı. Ancak ek ücretlerin tamamen kaldırılması talebi beklendiği gibi yerine getirilmedi. O halde açıkça görülmektedir ki IMF kredi verdiği ülkelerden kâr etmeye devam edecek.      

Tam bu gelişmeleri izlerken gündeme bir haber daha düştü. TBMM’ye kredi kartı limitinden fon katılım payı ödemesi yapılmasını da içeren bir kanun teklifi verildi. Ayrıntıları biliyorsunuz. Yeniden yazmaya gerek yok. Bu madde ile Hükümet harcamadan değil, mal ve hizmetten değil, bir iktisadi faaliyetten değil, gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin bir harcama potansiyelinden, bir harcama ihtimalinden, bir harcama olanağından yani aslında “var olandan” değil olmayandan, belki de hiç olmayacaktan, bir anlamda “yokluktan” fona bir aktarım yapmayı planlıyor. Hem de az buz bir aktarım değil.

Yaşadığımız iktisadi bunalım ortadadır. İnsanlar geçim derdinde iken hükümet geçtik onların harcamalarından vergi almayı azaltmayı, harcamamalarından, yokluktan bile pay almak istemektedir.

Bir yandan zor durumda olan ülkelerden IMF’nin “ek ücret” talebi, bir yandan zor durumda olan yurttaştan “yokluk ücreti” talebi ekonominin küresel ve ulusal düzeyde nasıl yönetildiğini iyi gösteriyor. Halk deyişiyle sinekten yağ çıkarmayı çok iyi biliyorlar…

Augusto Monterroso’ya tekrar dönersek “[ama] sinekler cezalandırıcıdırlar, neyin intikamını aldıkları muammadır… gözleri üzerimizdedir… sıkıştırırlar adamı. Takip ederler. Gözetlerler. Sonunda, vaden dolduğunda, bocalayan zavallı ruhunu alıp kim bilir nereye götürmek için -hazin ama- muhtemelen bir sinek yeter.”

Ne diyelim anlayana sivrisinek saz…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa