17 Ekim 2024 03:30

Hak mücadeleleri

hak verilmez alınır

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Hükümet, tutarsız ve sürekli değişen ekonomi politikalarının faturasını milyonların sırtına yıkmak konusunda hiç tereddüt etmeden adımlar atmaya devam ediyor. Zamlar ve vergi artışları halkı nefes alamaz hale getirdi. Ücretli emekçilerin gelirleri yerinde sayarken, giderlerinin sürekli arttığı ve artan giderlere yetişmek için borçlanmanın tarihi seviyelere ulaştığı günlerden geçiyoruz.

Özel sektörde çalışan işçiler başta olmak üzere, ücretli emekçilerin tamamına yakını, düşük ücretler ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle geçimlerini sağlamakta büyük zorluklar yaşıyor. Asgari ücretin yıl içinde artırılmaması sonucunda, enflasyon karşısında hızla eriyen alım gücü, ücretli emekçileri daha fazla yoksullaştırırken, emekçilerin yaşam standardı hissedilir şekilde gerilemeye başladı.

Yoksulluk, işsizlik ve ekonomik belirsizlik nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta ve yaşamını sürdürmekte güçlük çeken milyonlar, en temel ihtiyaçları arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyorlar. Yıllar içinde reel kazançları düşen, gelirleri azalan geniş kitleler, zaman içinde oluşan tüketim alışkanlıklarını bireysel kredi ve kredi kartı kullanımıyla sürdürüyor. Yüksek enflasyon ve düşen alım gücü karşısında yetersiz kalan ücret artışları, halkı daha fazla borç yükü altına girmeye zorluyor.

Ekonomide yaşanan sorunların ağırlığı sadece ücretlerin düşüklüğü ile sınırlı değil. İşsizlik oranları düşüyor gibi yansıtılsa da, gerçek anlamda işsiz sayısı artmaya devam ediyor. Uzun çalışma saatleri ve sosyal güvencelerin zayıflaması gibi sorunlar ise artarak sürüyor. İşçiler, ücret zammı başta olmak üzere, işçi sağlığı ve iş güvenliği talebiyle örgütlendiklerinde ve mücadeleye atıldıklarında, karşılarında patronların direncini ve devletin kolluk kuvvetlerini buluyorlar. Yasal hakları için mücadele eden işçiler, mülki amirler, polis, jandarma ve zaman zaman din adamları ile karşı karşıya kalıyorlar. İşçiler hakları için mücadeleye atıldıklarında, devletin bütün rıza ve baskı mekanizmaları onları vazgeçirmek için devreye giriyor.

Türkiye’nin dört bir yanında işçiler, haklarını savunmak amacıyla iş bırakıyorlar veya protesto eylemleri (yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemleri vb.) düzenliyorlar. Özellikle büyük şehirlerde, belediye işçilerinden maden işçilerine kadar geniş bir yelpazede işçiler, düşük ücretler ve kötü çalışma koşullarına karşı tepkilerini gösteriyorlar ve muhatap bulamıyorlar. Yapılan işçi eylemleri, sadece ücret artışı taleplerini değil, aynı zamanda çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sosyal güvencelerin sağlanması ve iş güvenliğinin artırılması taleplerini içeriyor.

İşçi eylemlerinin artmasının arkasında, hükümetin ve patronların düşük ücret politikalarının önemli bir rol oynadığı çok açık. Enflasyonun yüksek seyrettiği bir dönemde, ücret zamlarının yetersiz kalması işçilerin satın alma gücünü belirgin şekilde düşürdü ve geçimlerini sağlamakta zorlanmalarına neden oldu. Bu durum, işçilerin ekonomik, sosyal ve psikolojik yaşamlarını olumsuz etkilerken, borçlanma oranlarının artmasına ve işçi sınıfı içinde huzursuzlukların yaygınlaşmasına yol açıyor.

İşçilerin insanca yaşayacak ücret ve güvenceli bir çalışma hayatı talebi, ülke genelinde çeşitli işçi eylemleri üzerinden kendisini gösterirken, işçilerin bu eylemlerde yalnız kalması ya da yalnız bırakılması önemli bir eksikliktir. İşçilerin hak mücadelesi, sermayenin sürekli olarak hakları geriletme çabalarına karşı verilen bir mücadele olup, her zaman yeniden savunulmak zorundadır. Düşük ücret politikasının kalıcı hale getirilmeye çalışıldığı, güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştığı ve sendikal hakların geriletildiği günümüz koşullarında, hak mücadelesi yürüten işçilerin yanında olmak ve onların mücadelelerinde yalnız olmadıklarını hissettirmek büyük önem taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa