18 Ekim 2024 04:50

Almanya-Türkiye ilişkileri: Yeni bir başlangıç mı?

Olaf Scholz

Fotoğraf: AA

Paylaş

ABD Başkanı Joe Biden bugün vedalaşmak üzere Berlin’de olacak. En üst düzeyde ağırlanacak ve özel devlet nişanıyla ödüllendirilecek. Hem de hiç hak etmediği halde. Almanya’nın dış politikasını sıkı bir şekilde ABD’ye bağlayan Başbakan Olaf Scholz, Biden’ı onurlandırıp yolcu ettikten sonra yarın Türkiye’ye uçacak. İstanbul’da Erdoğan ile önemli bir görüşme yapacak.

Ziyarete dair Alman ve Türk basınında yer alan haber ve yorumların çoğunda iki konu öne çıktı: Almanya’da iltica başvurusu kabul edilmeyen Türk vatandaşlarının sınır dışı edilmesi ve 40 adet Eurofighter savaş uçağının verilmesi. Mülteciler meselesi yeni bir durum değil. Zira, Almanya zaten ilticası kabul edilmeyen Türk vatandaşlarını sınır dışı ediyor, edebiliyor. Bunun için yeni bir mutabakata ihtiyaç yok. Ancak bu konunun özellikle Alman iç politikası açısından köpürtülerek verilmesi hükümetin işine yarıyor. Savaş uçağı ve silah satışını perdeliyor. Son birkaç yıldır Erdoğan ve Türkiye konusunda yapılan açıklamalar ve yayınlar ilişkileri derinleştirme bir yana normalleştirme bile “anormal” görülüyordu. Çarşamba akşamı ikinci televizyon kanal ZDF’de yayımlanan bir programda da Erdoğan’ın DAVA partisi üzerinden Alman siyasetini nasıl “Karıştırmaya çalıştığı” ayrıntılı olarak ekrana getirildi.

Scholz geçen yıl 17 Kasım’da Berlin’i ziyaret eden Erdoğan’a savaş uçakları Eurofighterler konusunda yeşil ışık yakmamıştı. 7 Ekim sonrasında denk gelen bu görüşmede Erdoğan Hamas’a, Scholz İsrail’e sahip çıktığı halde taraflar birbirlerinin ayaklarına basmadan ayrılmayı başarmıştı. Bu her iki ülkenin İsrail ve Gazze/Filistin üzerinden ilişkileri bozma niyetinde olmadığı böylece görülmüştü. Aradan geçen bir yıl içinde bölgede çok şey yaşandı. Ortada Filistin halkı için bir felaket tablosu var. Buna rağmen Almanya’nın İsrail politikasında milim değişiklik yok. Üstelik savaş bölgeye genişleme potansiyeli taşıdığı halde, Almanya’nın Eurofighterler konusunda yeşil ışık yakıp, silah satışına devam etmesi Türkiye politikasını gözden geçirmeye ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor.

Peki neden?

Almanya’nın Türkiye’ye yönelik politika değişikliğine gitmesinin nedenleri bakımından, dış politikalar konusunda çalışmalar yapan iki önemli düşünce kuruluşu Bilim ve Politika Vakfı (SWP) ve Konrad Adenauer Vakfı kısa bir süre önce yayımladığı “Yeni küresel düzende bölgesel kilit aktörler” başlıklı rapor kısmen fikir veriyor. Raporda “bölgesel kilit aktörler” olarak dört ülke mercek altına alınıyor: Hindistan, Kenya, Kolombiya ve Türkiye.

Hindistan’ın ekonomideki büyüme, nüfus ve pazar büyüklüğü nedeniyle seçildiği belli. Kenya ve Kolombiya’nın zengin yer altı kaynakları sıralanıyor. Türkiye’nin ise jeostratejik önemi var.

100 sayfalık raporda Bruno-Hamm Pütt ve Daria Isaschenko’nun kaleme aldığı 15 sayfalık Türkiye bölümünde genel olarak AB’nin özel olarak Almanya’nın izlemesi gereken strateji şu şekilde özetleniyor: “Hem Almanya ve Avrupa hem de Türkiye'nin aktör olduğu bölgelerde, ilişkilere rekabetten ziyade tamamlayıcılık açısından bakılmalı. Bunun ne ölçüde stratejik ortaklıklara dönüştürülebileceğine duruma göre karar verilmeli. Bunun ön koşulu, Almanya ve AB'nin Türkiye ile iş birliği için stratejik çıkar alanlarını belirlemesidir: Burada bağlantı, lojistik, enerji ya da Green Deal (yeşil enerji vb.) ve güvenlik politikasına öncelik verilmelidir. (...) Almanya’nın somut olarak yapması gereken 2019’da durdurulan ekonomi, enerji ve ulaştırma alanlarındaki üst düzey diyalog formatına yeniden başlamasıdır.” (Sayfa 86-87)

Yazarlar, Türkiye’nin bölgesel bir aktör olduğunu, bu nedenle AB ile var olan temel sorunlara (Kıbrıs ve AB üyelik süreci) ve işbaşındaki otoriter rejime rağmen ilişkilerin derinleştirilmesini öneriyorlar. Bunun önümüzdeki süreçte bir devlet politikası halinde işlemesi kuvvetle muhtemel.

Raporun sonuçlarının özetlendiği dört maddede, mercek altına alınan dört ülke için izlenmesi gereken politika şu şekilde özetleniyor: “Batı tanımlaması kategorik olarak, küresel düzeydeki çalkantıların daha derinlemesine anlaşılmasına pek yardımcı olmuyor. Doğasında var olan ‘bölünmüş dünya’, günümüzdeki karmaşıklığı yansıtmadığı gibi normatif olarak da aşırı yüklü ve dışlayıcı. Almanya ve AB belirsizliklere karşı daha fazla hoşgörü geliştirmeli, farklılıklara rağmen ortaklığın kapsayıcı önemine öncelik vermeli. (...) Almanya ve AB partner ülkeleri ‘bir tarafın lehine’ karar vermeye zorlamaktan kaçınmalıdır.”

Ortadoğu’daki gelişmeler “Batı” ve sadık müttefiki İsrail ile Türkiye ilişkilerinde gerilim potansiyeli taşıdığı günümüzde Scholz’un ziyareti “her şeye rağmen” ilişkilerin çıkarlar temelinde derinleştirilmesini esas alıyor. Bu durum en çok da Erdoğan’ın işine yarıyor. Emperyalistler arası çelişkilerden yararlanarak, sürekli silahlanarak, asıl olarak askeri gücüyle bölgesel bir aktör haline gelen Türkiye, Almanya’nın vereceği askeri destekle bunu bir üst seviyeye taşıyabilir. Bu nedenle tehlikeli bir hamle.

Bölgesel çıkarlar, ekonomik ilişkilerdeki yoğunluk da göz önünde bulundurulduğunda her iki ülkenin birbirinden kolay vazgeçmeyeceği anlaşılıyor. Bu nedenle, Scholz’un ziyaretine şimdiden “yeni başlangıç” misyonu biçilmeye başlandı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa