19 Ekim 2024 06:56

Platformlar ve yayıncılar çevrim içi radikalleşmenin neresinde?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Internet, kitlelere erişmeye başladığı ilk yıllardan beri çift yönlü bir araç olmuştur: Bir yandan olumlu sosyalleşmeyi artırabilirken diğer yandan radikal eğilimleri de güçlendirebilmektedir. Sosyal medya, Internet’in baskın etkileşim yüzeyi haline gelene kadar, radikal söylemler çoğunlukla küçük IRC sohbet odaları ve forumlarda -Internet’in tenha sokaklarında- sıkışıp kalmıştı. Bu ara sokaklar, insanların tesadüfen rastlayabileceği yerler değildi. Belirli bir eğilimle ilgili mekanı arayıp bulan dar bir kitle, çevrim dışı bir ortamda açıkça söylendiğinde genellikle alay konusu olacak fikirlerini karşılıklı paylaşarak birbirlerini radikalleştirse de henüz ortada bir etki yaratabilecek büyüklükte bir kitle yoktu.

Internet erişiminin hızla yaygınlaşması ve sosyal medyanın kitlelerin Internet’le ana temas noktası haline gelmesi, bu denklemi çarpıcı bir şekilde değiştirdi. Artık en saçma fikirler bile geniş kitlelere kolayca ulaşabiliyordu. Dünya çapındaki politik iklimin değişmesi ve bunun sonucu olarak ırkçı, cinsiyetçi ve aşırı sağcı ideolojilerin popülerleşmesi, kaçınılmaz olarak Internet’e de yansıdı. Kimliği açık veya anonim yayıncılar, platformların kurallarını çiğnemeden yayabilecekleri en radikal fikirleri ortaya atıyordu. Bu yayıncıların etkisine kapılan kitleler, bu fikirleri daha da aşırılaştırarak yaygınlaştırıyordu. Bu kitlelerin en uç kesimleri ise Discord ve benzeri platformlarda bir araya gelerek fikirlerini daha da keskinleştiriyordu.

Yanılsama olmamalı: Sosyal medya platformlarının neyin yayımlanıp yayımlanamayacağına dair oldukça katı kuralları var. Ancak bu kurallar, “gri bölge”de yer alan pek çok içeriğin yayımlanmasını engelleyemiyor. Platformlardan atılmamak için “daha makul” seviyelerde tutulan bu tür içerikler, çevrim içi radikalleşmenin ana giriş noktalarından biri haline geliyor. Bu gri alanda yer aldığı için platformlarda var olabilen içeriklere ek olarak, içerik moderasyonu yetersizlikleri gibi sebeplerle yayından kaldırılmayan ya da gecikmeli kaldırılan “daha radikal” içerikler de mevcut.

Sosyal medya platformları, bize sesimizi duyurabileceğimiz yeni alanlar açmak için değil, kâr etmek için kurulmuş şirketlerdir. Yayıncıların ezici çoğunluğunun bu platformlarda yayın yapmasının sebebi de yine kâr etmektir. Etkileşim hem yayıncı hem de platform için kâr anlamına geldiğinden, politik veya etik sınırları olmayan ya da oldukça zayıf olan bir yayıncı kesimi, “çok satan” bu fikirlerin propagandasına yöneliyor. Platformlar ise kendilerine yönelen yoğun bir karşı tepki olmadığı sürece, bu duruma göz yummayı kolayca tercih edebiliyor.

Platformların göz yumduğu durumlara bir örnek, geçtiğimiz günlerde Asmongold’un kanalının Twitch tarafından askıya alınmasıyla yaşandı. Bilmeyenler için, “Asmongold” lakabı ile tanınan Zach Hoyt, Twitch’teki en popüler yayıncılardan biri. Asmongold’un biri 2 milyona yakın, diğeri 3.5 milyon takipçili iki kanalı bulunuyor. Son yayınlarından birinde Asmongold’un, “Filistin-İsrail savaşında ölen Filistinlilere üzülmediğini, Filistinlilerin daha aşağı bir kültürden gelen berbat insanlar olduğunu” söylemesi üzerine yükselen tepkiler sonucunda Twitch, Asmongold’un kanalını askıya aldı.

Asmongold’un ırkçı söyleminin savunulacak bir yanı zaten yok. Ancak Twitch’i biraz kullanmış olan hemen herkes, bundan daha ırkçı söylemlere ve kanallara platformda denk gelmiş ve çoğu zaman bir yaptırım uygulanmadığına tanık olmuştur. Son işten çıkarmalardan sonra çalışan sayısını 500 kişi civarına düşürmüş olan Twitch, günde 1 milyonu aşkın yayıncının 2 milyonu aşkın saat yayın yaptığı bir platform. Yayınlara dair sadece şikayet bazlı çalıştıklarını ve yayınların sadece yüzde 1’ine dair şikayet geldiğini varsayalım. Bu, günlük olarak incelenmesi gereken 20 bin saatlik yayın anlamına gelir. Twitch, mevcut çalışanlarının tümüyle izlemeye kalksa bile, bu miktar izleyebileceklerinin oldukça üzerindedir. Sırf bu iş için personel alımı yapacak olsa, mevcut çalışanlarının birkaç mislini işe alması gerekir. Daha bu hesaba atılan milyonlarca yazılı mesaj dahil değil. Geniş dil modelleriyle destekli otomatik sistemlerin ise bağlamı ne kadar anladığı -dolayısıyla neleri kaçırırken neleri hatalı yaftaladığı- ise fazlasıyla tartışmalı.

Bu kâr-zarar odaklı içerik moderasyonu yaklaşımı -popüler olana kuralların uygulandığı, dikkat çekmeyenin ise kurallardan kısmen sıyrılabildiği- sadece Twitch’e özgü değil. Yeterince büyümüş herhangi bir platforma baktığımızda benzer bir tabloyla karşılaşacağımız kesin. Şirketler de yayıncılar da kârlarından vazgeçmeyeceğinden, bu açmazdan kolay bir çıkış yolu yok. Platformlar ya da Internet tümüyle kapatılsa dahi benzer senaryo başka yayın araçlarıyla başka mecralarda sürecek. Kendisini var eden sisteme ve iklime dokunmadığımız sürece, bu açmaz bir şekilde varlığını sürdürmeye devam edecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa