20 Ekim 2024 04:25

Soğuk ve sıcak savaşlar

ABD'nin THAAD füze savunma bataryası İsrail'e gönderiliyor

Fotoğraf: ABD Savunma Bakanlığı

PAZAR
Paylaş

ABD geçtiğimiz nisan ayında yardım iskelesi kuruyoruz bahanesiyle Gazze’ye asker yollamış, bu iskeleden ise yardım tırı süsü verilmiş ölüm ve katliamdan başka bir şey geçmemişti. Geçtiğimiz hafta da ABD elindeki en nadide, en gelişmiş füze savunma sistemi olarak pazarladığı THAAD (Yüksek İrtifa Saha Savunması) sistemlerini 100 asker ile birlikte İsrail’e yolladı. İsrail savunmasız şehirlere ve çadırlara uçaklardan bomba atmaktaki maharetini sahada Hizbullah’a, havada İran’a karşı gösteremeyince ABD, İngiltere, Almanya giderek artan dozda bu soykırım, işgal ve saldırıların içine çizmeleriyle girmeye başladı.

Bir yıldır kırmızı çizgilerini sürekli biraz daha öteye koyan Washington, Gazze’ye yiyecek ve yardım sokmadığı haberleri üstüne İsrail’e 30 gün, yani seçimlere kadar süre verip “İnsani yardıma izin vermezseniz silah satmam” dedi. Herkes biliyor ki kim kazanırsa kazansın seçimden sonra kimse bir şey yapmayacak. Zaten bu göstermelik mektubun medyaya verildiği günlerde THAAD sistemi ve ABD askerleri İsrail’e varmak için yola çıkmıştı. Ertesi gün ABD’nin elindeki en pahalı uçak olan B-2 bombardıman uçakları Yemen’i bombaladı. Perşembe günü de Alman donanması Lübnan’ın güneyinde işgale karşı mücadele eden Lübnan Hizbullah’ına ait bir insansız hava aracını düşürdü. Yani denazifikasyon sürecini ABD sayesinde hiçbir zaman tamamlayamamış olan Almanya da ABD ve İsrail’in yanında Lübnan işgaline katılmış oldu. Aynı saatlerde ise Hamas Lideri Yahya Sinvar bizzat sahada en ileri hatta, İsrail askerleriyle çatışırken öldü.

Yayımladığı bir metinle Sinvar’ın öldürülmesini kutlayan Biden, aynı metinde Amerikan özel harekat birliklerinin ve istihbaratçıların İsrailli meslektaşlarıyla uzun süredir “yan yana” çalıştığını ve Hamas liderlerini birlikte “kovaladıklarını” da itiraf etti. Görünen o ki ne Sinvar’ın öldürülmesi ne de Gazze’nin dümdüz edilmesi ateşkes getirecek. ABD direnen Filistinlilerin yok edilmesinin yanında Lübnan’da rejim değişikliği ve İran’ın belinin kırılmasını istiyor. THAAD füze savunma sistemlerinin İsrail’e konuşlandırılmasının sebebi de yaklaşan İsrail-İran savaşı. Bu en ileri sistemlerin sıcak çatışma alanına konuşlandırılmasının yankısı tabii Rusya ve Çin’de de duyuluyor.

Bugüne kadar sadece testlerde kullanılmış olan sistem, her türlü balistik füzeyi 150-200 km uzaklıkta, atmosferin içinde ya da dışında, neredeyse mükemmele yakın isabet oranıyla vurabiliyor. Daha önce geçici bir süre İsrail’e ve halihazırda Güney Kore ve Guam’a konuşlandırılmış bu sistemlerin alametifarikası devasa radar sistemleri. Füzeyi inişe geçmeden vurabilen bu sistemlerin radarları çok büyük bir alanın röntgenini çekebilen büyük casusluk şebekeleri aynı zamanda. Çin uzun süredir bu radarlardan şikayetçi. Rusya Ukrayna’ya da THAAD’lar gelir mi diye bekliyor.

ABD füze savunma sistemleri denince akla gelen amiral gemisi Patriotlar. Ancak Patriotların radarlarını Rusya, Ukrayna’da tam isabetle vurabiliyor. İran da İsrail’in Demir Kubbesi’ni ve ABD-İsrail ortak yapım RAFAEL savunma sistemlerini delebileceğini gösterdi. THAAD ise hem Patriotlarla hem de ABD donanma gemileri ile ortak çalışabiliyor. Yine de THAAD’ların sahada ne yapabileceği, bu sistemlerin nasıl atlatılabileceği şimdilik Rusya, Çin ve İran için muamma. İsrail İran’a saldırırsa İran karşılık verecek. Rusya ve Çin de bu sistemlerin İran’ın, İsrail’in füze savunma sistemlerinin iflahını kesecek kadar çok füze atabildiği bir sahada test edilmesini pür dikkat bekliyorlardır.

Bir televizyon röportajında Harris, “Tayvan’ın kendini savunma hakkı var” deyiverdi. Bir yıldır İsrail’in soykırımını desteklemek için kullanılan bu nakarat ilk kez Tayvan için de kullanılmış oldu. Nedense, örneğin geçen sene Filistinlilerin kendini savunma hakkı yok; Lübnan’ın, İran’ın yok. Ama İsrail ve Tayvan’ın var. Mao 1965’te “İsrail ve Tayvan emperyalizmin Asya’daki operasyon üsleridir” demişti: “Araplar için İsrail’i, bizim için Tayvan’ı yarattılar.” 

2019 yılından beri Trump’la başlayıp Biden ile devam eden, Rusya ve Çin’e karşı ikinci soğuk savaş, ya da dönemin Savunma Bakanı James Mattis’in deyimiyle “büyük güç rekabeti” süreci, yerini hemen herkesin bir şekilde sıcak savaşlarda taraf olduğu bir çağa bırakıyor. Aydın Çubukçu’nun iki hafta önceki yazısında belki de ilerde bugüne baktığımızda ‘örtülü’ bir dünya savaşı göreceğiz dediği bir dönemin içerisindeyiz. Aynı zamanda direnişin de bütün olmazlıklara, duvarlara rağmen yükseldiği, ölmekle tükenmediği zamanlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa