Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/152118.jpg)
Fotoğraf: Pixabay
Bir ülke düşünün, kuzuyu kurda emanet eder misali sağlık bakanları özenle hastane patronlarından seçilsin.
Dün itibarıyla aralarında eski bir sağlık bakanının hastanesi dahil sekiz özel hastanenin ruhsatı iptal edildi. Konu vahim: Ölen bebekler, rant, rüşvet, yolsuzluk...
Bu çetenin, İstanbul'da 112 Acil Çağrı Merkezinin kimi çalışanlarıyla ortak hareket ederek acil sağlık durumu olanlarla sınırlı kalmayıp, tıbbi gereklilik olmadan da bebekleri özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettiği, aileler ve SGK'den haksız kazanç bir kenara, bazı bebeklerin yoğun bakımda ölümlerine sebebiyet verdikleri iddia ediliyor.
Basına sızan telefon konuşmalarında "Satürasyonunu düşür biraz, anasından babasından para koparalım" sözü insanın tüylerini ürpertiyor. Bu iş yapılırken eski sağlık bakanının hastanesi iddiaya göre "İşin tam göbeğinde." Denetlemesi gereken dönemin İstanbul sağlık müdürü ise şimdinin sağlık bakanı...
Telefon sızdırmaları ile 'küçük failler' hedefte tutularak büyük fail gözden kaçırılıyor adeta. Unutmayalım, 2002'den bu yana tek parti ile yönetiliyoruz. 23 yaşından küçüklere, yenidoğanlar ve henüz anne karnında olanlar dahil hasılı bu "Sağlığı gasbedilmiş” nesle AKP nesli de diyebiliriz.
Bu nesil, son 20 yılda özel hastanelerin sağlık sunumu içindeki payının yüzde 23'ten yüzde 40'a ulaştığı bir süreçte doğdu. Bu sürede özel hastanelerdeki yatak artışı Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerine göre tam 6 kat daha fazlaydı. Özel hastanelerin yatak sayısı yüzde 287 arttı. Yine Sağlık Bakanlığı raporuna göre yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 56'sı özel hastanelerin kontrolünde.
Hasılı özel sektörün 565 hastane ile Türkiye sağlık ortamının üçte birini kontrol ettiği bir Türkiye'de uyandı AKP iktidarının kesintisiz 22 yılında doğan nesil. Bunun adı çürüme, bunun adı sağlıkta yıkım, bunun adı 'sağlığın gasbı'. Faili bilmeyen yok.
Bir başbakan geldi, Tansu Çiller, "Son sosyalist kaleyi yıkacağız" dedi: Konu SSK hastaneleriydi. 'Çökmek' AKP'ye nasip oldu. Cümleleri "Sağlığı tek elden yönetmek için SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığına bağlayacağız" idi. Tarih 2005. Gelinen aşamada hedeflerinin sağlığı kamuda tek elden yönetmek değil özel sektöre devretmek olduğu bir kez daha ifşa oldu.
"Yenidoğan Çetesi" meselesi sağlıkta piyasacı dönüşümün vahim sonuçlarından sadece birisi olup buz dağının görünmeyen yüzü daha büyüktür. Bunun böyle olacağı sağlık meslek örgütlerince yirmi yılı aşkındır söylenegeldi.
Şimdi 2005 yılına geri dönelim. Gazetelerden televizyonlara ana akım medya İzmir'de bir özel hastane üzerinden yedizlere gebe anneyi konuşuyordu. Derken ceninlerden birisi düştü, diğerleri sezaryen sonrası öldü. Hastane patronu ne mi yaptı? Sağ eli cebinde, sol işaret parmağı ile hastane reklamı yazan bezin üzerindeki ölen yedi bebeğin cesetlerini işaret ederek basına poz verdi. O zaman İzmir Tabip Odası başkanı idim, piyasacı sağlık ortamının geldiği son noktayı 'Kefene reklam alınmaz' diye özetlemiştim basın açıklamasında.
8 Mayıs 2005'te basıma geç saatlerde giren Hürriyet, Tercüman, Milliyet, Posta gibi gazeteler teşhir haberini ilk sayfadan sekiz sütun manşetle girmişlerdi: Tercüman "Kefene Reklam Alınmaz", Hürriyet "Reklamınız Batsın", Milliyet "Yedizler Öldü, O Şov Peşinde", Cumhuriyet "Yedizler Özelleştirme Kurbanı" diye manşete taşımıştı.
Şimdi olduğu gibi o zaman da hastane patronu AKP il yönetiminde idi. Üstelik öncesinde 2002 yılına ait bir jandarma operasyonunda göz altına alınmışlığı vardı. "Gelincik-1" isimli o operasyon Ege Tıp Fakültesi Hastanesinden çalınan tıbbi malzemelerin sahte faturalarla özel hastanelere satılmasına dairdi.
Gelelim bugüne. 2017 sonrası Türkiye sezaryen ile doğumda neden dünya birincisi şimdi anladınız mı?
Dünya Sağlık Örgütünün zorunlu gerekçeler çerçevesinde ideal sezaryen oranını yüzde 15 olarak açıkladığı bir vasatta, Türkiye'de yüzde 53'e yükselmişti 2016'da.
Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Sezaryen oranları özellikle özel hastanelerde çok yüksek. Toplam sezaryen oranları açısından özel hastanelerde yapılan doğumların 2016 yılında yüzde 71'i sezaryenle yapılmıştır" diyor ve buna devam eden özel hastanelerin kapatılacağını söylüyordu. Ne mi oldu, hiçbir hastane kapatılmadı. Aksine özel hastane patronları ardışık sağlık bakanı kılındı.
O yıl Sağlık Bakanlığı kendi sitesinde şöyle demekteydi: "Sezaryenle doğan bebeklerde alerjik hastalıklar, astım, şeker hastalığı ve bağırsak hastalıkları daha sık gözlenmektedir. Çocuklarda otizm, hiperaktivite bozuklukları, öğrenme güçlükleri gibi durumlarda sezaryen arasında ilişki kuran çalışmalar mevcuttur." Alın size AKP neslinin yani son 22 yılda doğan çocuk ve gençlerimizin iktidarın ağzından sağlıksızlık ifşaatını.
İşte böyle bir ahvalde 2023 yılında Sağlık Bakanlığı 11 milyon 875 bin 556 ameliyat yaptık diye övünüyordu. Öyle ki kendisi zincirleri olan hastane patronu. 1 yılda 1 milyar muayene neden? Sahi doluluk garantisi verdikleri şehir hastaneleri ve özel sektör bunun neresinde?
Her bebek annenin kutsalı. Aşil'den bu yana hep böyle. Gereğinde dünyaları verir onun için, gün gelir dünyaları yıkar. Türkiye'nin geleceği annelerde ve kadınlarda. Bu eril düzen elbet onların eliyle düzelecek: Sağlıkta, ülkede, hayatın her alanında...
Yenidoğan Çetesi olayı, 'sağlıkta piyasacı dönüşümün' tek kötücül örneği değil. Çözüm ise, eşit, ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli bir sağlık sistemi ile mümkün.
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et