Çeteler kol geziyor
Fotoğraf: Evrensel
Tam 18 ay önce CİMER’e başvuru yapılmış, İstanbul’da çok sayıda bebeğin, aralarında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da olduğu bir çete tarafından tıbbi gereklilik olmadığı halde anlaşma yapılmış özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönlendirildiğine, bu sayede Sosyal Güvenlik Kurumundan ve ailelerden haksız gelir elde edildiğine ve daha vahimi bebeklerin bir kısmının yoğun bakım takipleri sırasında hayatını kaybettiğine dair. Bizler ne zaman haberdar olduk derseniz, geçen hafta. Duruşma maratonu arasında fark etmemişim, troller hem Türk Tabipleri Birliğini hem de algı yaratmanın pervasızlığıyla hâlâ başkanıymışım gibi beni sorgulama konusunda emeklerini esirgememişler. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi hemen bir açıklama yaptığı gibi, başkan, ikinci başkan kendilerine mikrofon uzatan her yayın organıyla görüşmüş. İşlenen suçların ağırlığı, hem de özel hastanelerin ve buralarda açılmış yenidoğan yoğun bakımlarının kamusal alanı katlayan sayısı İstanbul’da olunca, Konsey üyeleri İstanbul’a gelip Tabip Odası yönetimiyle ortak açıklama da yapmış. Ama olsun! Çetenin as elemanlarından birinin daha önce PKK bağlantısıyla hapis yattığı iddialarıyla benim kimyasal silah söyleşim de tüm trollemelere dahil edilivermiş.
TTB’de bu dönem seçilmiş kurullarda bir görev üstlenmesem de yalandan kim ölmüş. Olay 18 ay öncesinin ihbarıyla siyasi otorite ve ilgili kurumları tarafından öğrenilmiş olunca, TTB’ye o dönemde başvuru yapılmış mı diye araştırmak gerekir düşüncesiyle elektronik ortamda o dönem Merkez Konseyine iletilen ve arşivlediğim başvuru ve yanıtları taradım merakla. Yok, bize başvuru olmamış ne yazık ki. Peki ihbarın iletildiği kurumlar 18 ay boyunca izleme gibi polisiye tedbirler dışında geçen haftaya kadar neden herhangi bir girişimde bulunmamış da ancak haberler patlayınca adım atmış, soran yok.
Kamuoyunun böylesi ahlaksızlığın ve kötülüğün ayyuka çıktığı bir çete faaliyeti ile öldürülen bebekler karşısında duyduğu infial çok yerinde ancak aklımızda bulundurmamız gereken önemli bir boyutu var olayın. Hem denetimsizliğin sorumlusu olarak hem de 18 ay önce öğrenip gereken önlemleri almadıkları ve dolayısıyla önleyemedikleri bu ölümlerin her biri sağlık müdürlüğünden ilgili bakanlara ve oradan da CİMER şikayetiyle başlayan süreçte Cumhurbaşkanına uzanan sorumlular itibarıyla yaşam hakkı ihlali niteliğindedir ve her sorumlunun bu minvalde yargılanması elzemdir. Adaletin bir insan isminden öte anlamı kalmadığı koşullarda bu yargılama nasıl yapılır, birlikte düşünelim. Toplumun kurumlarla güven ilişkisini tahrip eden bunca kötülük içinde yargının rolünü asla unutmamak gerekiyor.
“Yenidoğan Çetesi” adıyla anılarak yeni doğan bebeklerin adını da kirleten bu çete yoktan var olmadı, çok iyi biliyoruz. Sağlığı bir tüketim nesnesi kılan sağlıkta dönüşüm programı yaşamlarımızı elimizden aldığı gibi hepimizi kirletiyor. Öncesi tüm siyasi otoritelerin çabasını göz ardı etmeden ama AKP’nin var gücüyle ve iştahla uyguladığı kapitalist neoliberal ekonomik politikalar insani değerlerimizi çürütüyor, bizi de suç ortağı kılmaya çalışıyor. Toplum olarak tüm kamusal alanları geri almadan, elbette sağlığı da toplumsallaştırmadan taşeronlarla prekarya kılınan sağlık emekçilerini, mesleki özerkliği elinden alınan hekimleri her gün yenisi çıkacak çetelerin elinden kurtarabilme olanağımız olmayacak.
Bu kötülük haberi iliklerimizi dondururken, aynı günlerde bundan beş ay önce kamuoyunun tepkisine neden olduğu için geri çekilen bir torba yasa teklifi sessiz sedasız yeniden Meclis gündemine getirildi. Adı, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 18 Ekim 2024 tarihinde Meclis Başkanlığına verilen bu teklif çok tanıdık ve içinde beş ay öncesine ait maddeler bulunan bir torba kanun olma özelliğini taşıyor. “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyon talimatıyla işlenen fiillerin suç olarak tanımlanarak yaptırıma bağlanması” Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) değişiklik yapıyor, konu ise “etki ajanlığı” meselesi. Siyasi otoritenin 18 ay bebeklerin ölümüne seyirci kaldığı, trollerin ise sorumluluğu bana yükleyip asılmamı talep ettiği günlerde bu “etki ajanlığı” düzenlemesinin sessizce gündeme getirilmesi kendileri adına “mutlu!” bir tesadüften ibaret olsa gerek!
- Bir ödülün hikayesi 26 Aralık 2024 06:25
- Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı... 19 Aralık 2024 04:45
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43