26 Ekim 2024 04:45

Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim

Trump'ın seçim kampanyası

Fotoğraf: AA

Paylaş

Dünyayı yönete(meye)n ülke, seçim eşiğinde. Ancak seçim kampanyasında dünyayı ilgilendiren pek bir şey yok. Yanlış anlaşılmasın. Amerikan seçimleri, dünyanın neredeyse her köşesi için çok önemli. Partilerden biri (Demokratlar) Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyayı yavaş yavaş yok eden politikalarının devamını savunuyor. Rakibi (Cumhuriyetçiler) ise insanlığın toptan tükenişini hızlandıracak. Yani, Amerikan toplumu, (kendisi dahil) insanlığın kurtuluşu hakkında değil, tedrici veya hızlı tükenişi arasında bir seçim yapmak için sandığa gidiyor.

Ancak kampanyalarda, bu önemli farka dair pek bir şey tartışılmıyor. Ciddi konular oldukça yüzeysel geçiştiriliyor. İki taraf da “Kamala” sözcüğünün nasıl telaffuz edildiği, Haitililerin gerçekten köpek yiyip yemediği gibi konulara odaklanmış durumda. Bu konular tabii ki genel duruşlarıyla ilintili. Trump’ın basit bir ismi bile –standart Amerikan ismi olmadığı için– doğru telaffuz etmeyi reddetmesi, dar bir “normal” kalıbı dışında kalan her şeyi hedef alacağının bir işareti olarak okunabilir. Tabanının da gerçek haber olup olmadığını umursamadan, siyah göçmenlerin kedi-köpek yediği söylentisini yayması, düşman gördükleri herkese amansızca saldıracaklarının bir habercisi.

Yine de asıl olarak bu işaretleri ve sembolleri tartışıyor olmamız gerektiğini düşünmek ahmaklık olur.

Gözümüzün önünde olan bir gerçek var. İsrail on binlerce insanı göstere göstere katletti. Bunu Amerika’nın silahları ve onayıyla yaptı. Şu andaki Amerikan başkanı ve başkan yardımcısı bu katliamın faillerinden. Harris başkan seçilirse benzer bir siyaset sürdüreceği neredeyse kesin ama tam olarak ne yapacağı konuda bir iki soru işareti var. İşin daha yoruma ve tahmine açık kısmı, Trump’ın katliamı şiddetlendirip şiddetlendirmeyeceği.

Amerika’nın Ortadoğu’daki jeopolitik ve ekonomik çıkarları, katliamdaki ortaklığın asıl sebebi. Fakat ortaklığın nasıl bir şekil alacağı, ideoloji kadar lobiler ve kampanya bağışçıları tarafından şekillendiriliyor. Cumhuriyetçi Partide kara para daha hakim. Trump’ın büyükelçiliği Kudüs’e taşımak ve Batı Şeria’daki illegal yerleşimleri her zaman olduğu gibi el altından değil de açıktan desteklemek gibi (ABD’nin kadim politikalarıyla ters düşen) uygulamalarını, belirli bağışçılarla olan bağlantıları üzerinden açıklayanlar var. Biden’ın 7 Ekim sonrası koşulsuz desteğinin ise daha çok kendisinin Katoliklik yorumundan kaynaklandığı söyleniyor.

Harris’in, Amerika’nın genel katliamcı siyasetinden vazgeçme ihtimali sıfıra yakın. Yine de Trump’la aynı bağlantılara ve Biden’la aynı dini inanca sahip olmadığından, katliamları (son haftalarda İsrail’in şiddet dozu konusunda bazı itirazlar dile getiren) Batı Avrupa diplomatik çevrelerince daha kabul edilebilir bir rotaya yöneltme ihtimali var.

Ama liderler tüm bu detayları ve ihtimalleri gündeme getirmiyor. Eğer kendilerine bir soru yöneltilecek olursa, “Her koşulda İsrail’in yanındayız” deyip konuyu kapatıyorlar. Yani, Amerika tarihin en büyük katliamlarından birinin suç ortağı fakat toplum bunun detayları konusunda herhangi bir söz söyleme hakkına sahip değil. Seçimler bile ona bu şansı vermiyor.

Kampanyaların özenle dışında tutulan bir diğer mesele de iklim değişikliği. Demokratlara göre Cumhuriyetçiler bu konuda “aptal” ve dolayısıyla konuşacak bir şey yok. Cumhuriyetçilere göre de iklim felaketlerinin sebebi insan eylemleri değil. O halde zaten neyi tartışabiliriz ki?

Son günlerdeki fırtınalarda yüzlerce kişi öldü Amerika’da. Sayısız kişi yerinden oldu. Demokratlar topluma dönüp, “Eğer enerji politikalarımızı değiştirmezsek, ölenlerin, yerinden olanların sayısı önümüzdeki senelerde milyonlara çıkacak” diyebilirdi, hipotetik olarak.

Ama diyemezler. Çünkü Cumhuriyetçiler hemen, “İşte Demokratların sizi işlerinizden edeceğinin kanıtı” diye cevap verir o zaman. Ve bu cevap kısmen haklı da olur. Çünkü şu andaki haliyle Demokratların alternatif enerji politikalarının, doğru düzgün bir istihdam yaratma boyutu yok.

Küresel ısınma kabusunu sonlandırmanın tek yolu, çevre dostu enerjiye geçişi örgütlü taban desteğiyle yapmak. Bu da ancak yeni enerji sektörlerinde milyonlarca sendikalı, güvenlikli iş yaratmakla olabilir. Yoksa biliyoruz ki işinden olan insanların çoğu her dönemeçte doğa düşmanı partilere oy vereceklerdir.

Emek güçlerinin toplumsal dönüşüm isteyen kısmından, en az Trump ve faşizmden korktuğu kadar korkan Demokratların, böyle bir alternatifi kurmaya ne gücü ne isteği olabilir.

Dolayısıyla, Amerika’nın dünyaya verdiği zararın temel parametreleri hakkında tartışılacak, seçim yapılabilecek bir zemin hakikaten yok. Seçim, Filistin’in, Ortadoğu’nun ve doğanın hangi şiddet ve hızla yok edileceği ile ilgili. Üstelik bu bile açıktan tartışılamıyor. On gün daha, “Kamala mı, Kamilya mı” tartışmasıyla oyalanacağız.

Halkın çoğu ateşkes istiyor. Fakat iki tane savaş partisine mahkum. Halkın çoğu sendika yanlısı. Fakat iki tane sermaye partisine mahkum. Ve bunun adı “seçim.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa