27 Ekim 2024 04:45

Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor?

Türk-İş'in Ankara'daki 'Zordayız, geçinemiyoruz' mitingi

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

Paylaş

Siyaset gündemi yüksek dalgalarla çalkalanıyor.

31 Mart yerel seçiminden beri Erdoğan-Bahçeli ikilisinin, Bahçeli üstünden motive ettiği siyasi iklimi, 40 yıldan beri “Kürt sorunu çözülsün” diyenlerin dilinin kesilmesini savunan bir siyasetçi olan Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin Mecliste konuşsun” çağrısıyla büyüyen siyasetteki yaratılan yüksek dalgalı çalkantı TUSAŞ’a yönelik gerçekleştirilen saldırı ile yüksek dalgaların üstüne bir de “sis” de çökertti.

Dahası Bahçeli’nin bu çağrısından sistemin “tek adamı” Erdoğan’ın bilgisinin olup olmadığı bile tartışma konusu yapılıyor. Böyle bir açık belirsizlik yaratmaktan bile fayda görülüyor olmalı ki Bahçeli’nin “Öcalan Meclise gelip konuşsun” demesinden bilgisi olup olmadığının uçaktaki bir alay gazeteci diye ülkeden ülkeye dolaştırılan vakanüvistlere bu konuya dair soru sordurulmuyor!

Demek ki siyasi ortamın sadece yüksek dalgalı değil “sisli” olmasından fayda umuluyor.

Öyle ya, atalarımız “Kurt dumanlı havayı sever” sözünü boşuna etmemişler!

Yani öyle görünüyor ki önümüzdeki günlerde, aylarda, belki de yıllarda siyaset alanı hayli yüksek dalgalarla çalkalanmaya devam etmesi için tek adam rejimi ve arkasındaki sermaye güçleri, ellerinden geleni arkalarına koymayacak.

 

‘FAİZ SEBEP ENFLASYON NETİCEDİR’DEN ‘ÜCRETLERİN YÜKSEKLİĞİ SEBEP ENFLASYON NETİCEDİR’E!

Tek adam rejimi siyasetteki çalkantıyı büyütüyor. Böylece bir yanıyla bu çalkantıda muhalefeti itibarsızlaştırıp etkisizleştirmeyi amaçlıyor ama öte yanıyla da ekonomideki açmazdan açmaza sürüklenişinin üstünü örtmeyi, halkın gerçekleri görmemesinin perdesi olarak kullanmayı amaçlıyor.

Gazetemiz emekçilerin yakın ve uzak (yüzyıllık) başlıca kazanımlarına saldırı olarak bir kampanyaya dönüştürülen Erdoğan-Şimşek programı doğrultusundaki çeşitli girişimleri her gün okurlarına aktarıyor.

Eylül ayında yayımlanan son orta vadeli program (OVP) ve 30 Ekim’den itibaren TBMM Bütçe ve Plan Komisyonunda görüşülmeye başlanacak olan 2025 yılı bütçesi bu kampanyanın dayanaklarını ortaya koymuş bulunuyor.

Sermaye ve iktidarının her iki temel belgesinde de amaç, sistemi ayakta tutabilmek için, sistemin bütün yükünü işçi sınıfı ve emekçi sınıflarını sırtına yüklemektir. Gerekçeleri ise “enflasyona karşı mücadele”dir!

“Enflasyona karşı mücadele”de ise Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” diye 2021 martında “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek öne sürdüğü enflasyonla mücadele tutumu enflasyonu yüzde 19’dan yüzde 38’e yükseltilmişti!

Erdoğan’ın bu “teorisi” 14-28 Mayıs 2023 seçiminden sonra “irrasyonel” ilan edilse de anlayış da sadece formülasyonu “Ücret ve maaşların yüksekliği sebep, enflasyon netice” biçiminde değiştirildi. Ve ekonominin “başına” Mehmet Şimşek geçirildi. TÜİK bile enflasyonun yüzde 75’e dayanmasını engelleyemedi. Şimdi de yüzde 50’ye düşürdük diye seviniyorlar! Ve tabii enflasyonun işçi sınıfı ve emekçi sınıflardan alıp en zenginlere “acı reçeteler” üstünden servet aktarmaya daha da acımasız yöntemlerle devam etmesini sağlayarak!

‘YERLİ VE MİLLİ’ GÜÇLERLE IMF EL ELE TÜM EMEKÇİLERE KARŞI!

Üstelik “irrasyonel” tutumdan vaz geçilip “rasyonel” bir enflasyona karşı mücadeleye geçildi iddiası arkasında “Faiz sebep, enflasyon netice” tezine karşı çıkan geniş bir “yerli ve milli” ekonomist ve siyaset erbabı ile IMF ve uluslararası finans merkezlerinden “Başarılar diliyoruz. Haydi maşallah” övgülerini de arkasına alarak!

Nitekim Erdoğan ve Şimşek, bu “yerli ve milli“ ekonomi konusundan memnundurlar. Ama bu “yerli milli” destekten de çok IMF ve uluslararası finans merkezlerinden gelen desteği, doğru yolda olduklarının kanıtı olarak göstermektedirler.

“Destek” konusunda tek sıkıntısı ise halkın bu programla enflasyonun yenilgiye uğratılacağına inanmamasıdır!

Bu yüzden de tek adam yönetimi adeta daha büyük bir hınçla “Siz misiniz bize inanmayan” dercesine halkın boğazını daha çok sıkan yeni vergiler ve zamlar devreye sokmak için sinekten yağ çıkaran yöntemler geliştirmektedir.

Son yıllarda dillere pelesenk edilen “tasarruf” ise sadece eğitim, sağlık, yerel yönetim hizmetleri, sosyal güvenlik… gibi kamusal hizmetlerde akla geliyor!

 

TÜM EMEKÇİLERE YÜZDE 15-20 BİLEMEDİNİZ YÜZDE 25 ZAM DAYATILACAK

 

İktidarın sözcüleri; içeride OVP’ye ücret ve maaşlara “Beklenen enflasyon oranında zam yapılacağını” yazıp işçilerin, kamu emekçilerinin ve emeklilerin kamu çalışanlarının nabzını yoklayıp onları bu oranda zamma alıştırırken uluslararası finans merkezlerinin temsilcileriyle yatıkları toplantılarda da asgari ücrete ve maaşlara yüzde 15-20 dolayında, hadi olmadı yüzde 25 düzeyinde zam yapılacağına dair sözler veriyorlar.

En son da Merkez Bankası (MB) Başkanı Fatih Karahan, 23 Ekim günü Washington’da “yatırımcılarla” yaptığı toplantıda, “Yüzde 25 civarı asgari ücret artışının 2025 enflasyon görünümüyle uyumlu olacağı”nı söylüyor.

Karahan’la aynı gün IMF Türkiye Misyonu Başkanı Jim Walsh de

“Asgari ücrette yüksek artışın bu yıl olmamasını umuyoruz” diyerek Karahan’ın açıklamasından memnuniyetini duyuruyor.

Kısacası iktidar Şimşek’ten MB Başkanı Karahan’dan patron örgütlerine, her köşedeki patron sözcülerinden IMF yetkililerine asgari ücret başta olmak üzere, emeklilere, kamu emekçilerinin maaşlarına, hatta özel kamu sektöründeki TİS’lerde yapılacak zamları yüzde 25’in altıda tutmak için seferber olmuşken, sendikalar cenahında; bu alandaki zamların insanca yaşanacak bir çizgiye çekilmesi için mücadeleye dair bir girişim gözlenmiyor.

Nitekim geçen hafta Ankara’da yüz binden den fazla işçinin katıldığı son yılların en büyük işçi mitinginde konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “İşçiler 18 bin olsun yılda iki kez  zam yapılsın dediler, aynısını ülkeyi yönetenlerin önüne koyduk. Aynısını bu sene de yapacağız” diyerek geçen yıl hiç etkisi olmayan tutumu bu yıl da sürdüreceklerini biraz da övünerek savunuyor.

 

YİNE AYNI SORUYA GELDİK: SENDİKA MERKEZLERİ NE YAPIYOR?

 

Nitekim Atalay, 9 Eylül’de Ankara’da demir yolu işçileriyle yaptığı bir toplantıdan sonra gazetecilerin asgari ücretle ilgili sordukları bir soruya; “İmkân olsa da asgari ücretlilerle de bir eylem, miting, grev yapabilsek. Ama onların yüzde 99’u bizim üyemiz değil” diyerek, hem sorunu çözecek anahtara, milyonların mücadeleye çekilmesinin önemine işaret ediyor ama aynı zamanda onların eyleme çekilebilmesi için Türk-İş’e üye olması gerektiğini söylüyor. Yani sendika yöneticilerinin çoğunun yaptığı gibi, sorunu baş aşağı çeviriyor, atları arabanın arkasına koşmakta ısrar ediyor. Yani işçileri önce mücadeleye çeken sendika olarak hareket etmek yerine işçinin gelip sendikaya üye olması ancak ondan sonra işçiyi greve, direnişe çeken sendika olma çizgisinde duruyor.

Tabii burada Evrensel okuru ve ileri işçiler Atalay’a “Peki Türk-iş, üyeleriyle gereken eylem çizgisinde duruyor mu?” sorusunu soracaktır. Ama bu sorunun yanıtı da gerçekte ayrı olmayan bir “ayrı” dert!

Türk-İş böyle de Hak-iş ve DİSK, sermayenin tüm güçlerini seferber ederek asgari ücret üstünden tüm ücret ve maaşları yüzde 25 baskısı altına alması karşısında ne yapıyor denirse verilecek yanıt hiç de iç açıcı değil.

Aslında ne zaman sendikal mücadeleyle ilgili “Sendika merkezleri ne yapıyor?” sorusuna gelsek hep aynı yanıtı vermek zorunda kalıyoruz: “Ne yazık ki hiçbir şey!”

Bu yıl içinde bu köşeden birkaç kez bu soruyu sorduk ve aynı yanıtı vermek zorunda kaldığımızı devamlı okurlarımız anımsayacaktır!

Bu yüzden de bu konuda adım atmak ileri işçiler ve mücadeleci sendikalar ve her sendikadan ve her kademeden mücadeleci sendikacıların hangi sendika, hangi iş kolundan, hatta sendikalı olup olmadığına bakmadan “insanca yaşanacak ücret ve maaş” ile “inşaca çalışma koşulları” için mücadeleye çekmek için inisiyatif almaları önümüzdeki dönemin başlıca özelliği olarak öne çıkmaktadır.

Yığınları mücadeleci bir hatta çekmeden de ”Geçinemiyoruz!”, “Bizi de dinleyin!”, yakınmaları açıkça “mutlak açlık” çığlığına dönüşecektir!

Son aylarda yaşadıklarımız bunu göstermektedir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa