2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
2025 sağlık bütçesini, sağlık hizmetlerinin son hız ticarileştiği, piyasalaştığı, sağlığın metalaştığı, vatandaşın müşterileştiği ve tüm bunların tesadüfen değil, taammüden yapıldığı koşullarda konuşuyoruz.
Sağlık aynı zamanda, sosyal ve politik iyilik halidir. İyi miyiz? Yenidoğan Çetesi, Ankara saldırısında giden canlar da gösteriyor ki sağlık bütçesi salt ilgili bakanlığa ayrılan rakamlara indirgenemez.
Bebesinden dedesine sağlığın bireysel bir öykü olmadığını her birimize yaşatan travmatik bir beş yıl geride kaldı. Önce kovid 19 pandemisi, sonra ardışık depremler ile anaokulundaki çocuklar dahil, en basitinden maske ile koruyucu sağlık anlayışını, kovid 19 aşısı ile önleyici sağlık hizmetinin ne olduğunu deneyimlendik. Ya Sağlık Bakanlığı ya iktidar?
İnsan umardı ki Sağlık Bakanlığı bütçesi hazırlanırken “Yaşadıklarımızdan bir şey öğrenmiş” olsun hükümet.
2025 bütçesinden sağlığa ayrılan payın gerçeğini değil de algısını parlatma derdindeler. İktidarsever medyanın 2025 bütçesini ele alış tarzına bakmak yeterli ipucu sunuyor. Geçen hafta bu gazetelerden birisinin başlığı şöyleydi: “2025 Bütçe Kanunu Teklifi TBMM'de! Aslan payını eğitim ve sağlık alacak.” İnandınız mı? Ya da bu neyin telaşı? Örtülen gerçek ne?
Yoksulların çocuklarında ölüm oranları daha yüksek, misal “Kkalp hastalığına bağlı erken ölümlerin yüzde 45’i sosyoekonomik eşitsizlikler nedeniyle ortaya çıkmakta.” 2025 bütçesinin tümüne bakıldığında yeterli çözüm vaadi yok bu ve benzeri sağlıkta eşitsizlikleri gidermeye dair.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025 yılı merkezi yönetim bütçesi hakkında değerlendirmelerde bulunurken “Sağlık hizmetleri için 1 trilyon 106 milyar lira kaynak ayırıyoruz” diyor demesine ama algı yönetimi için gereğini de yapıyor. Bütçe ile ilgisi olmayan bir kaynağı da ilave ederek, Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak sağlık harcamalarını da ekleyip rakamı büyük gösterme derdine düşüyor: “Sağlık alanına ayrılan toplam kaynak; 2 trilyon 435 milyar liraya ulaşmaktadır” derken sanki sağlığın payı yüzde 16.52 imiş gibi bir hava yaratıyor. Tüm balonlar er ya da geç patlar, öyle değil mi? Bu aynı zamanda sağlığı tedavi edici bir başlığa indirgemelerinin dışa vurumu.
“Ortalama yaşam yoksullarda daha kısadır.” Ama işsizlerde daha da kısadır. Kronik hastalıklar, ruh sağlığı sorunları işsizlerde çalışanlara göre daha yüksek, ama güvencesiz çalışanlarda bu sorunların görülme sıklığı daha da fazla. Sağlığı tek bakanlık bütçesine hapsetmek sağlıksızlığımızın nedenlerini görmeyi zorlaştırır. Zaten Sağlık Bakanlığı bütçesi giderek bir tedavi hizmetler başlığına dönüşmedi mi?
İş güvencesi iyilik halini ve sağlığı geliştirir. İşsizlik işsiz kişinin ve ailesinin hastalık ve erken ölüm riskini artırır. Alt sosyal sınıflar sadece kısa yaşamazlar, ayrıca daha uzun yıllarını hasta olarak geçirirler. Ve yeni bütçede hiçbir çözüm yok.
“Sosyal entegrasyon, destek ve dayanışma olan toplumlarda ölümlülük daha düşüktür.” Bütçenin bu sorununuza merhem olacak hali de yok.
Miktarından bağımsız ayrılan bütçe nereye gidecek peki? Halk sorar, sormasa da nadasa bırakır soruyu: Kaynak yine dolar üzerinden yüzde 70 doluluk garantili şehir hastanesi patronlarına mı, yenidoğan çetelerine mi gidecek?
Yerli ya da yabancı ilaç ve aşı tekellerine mi yoksa? Kamusal aşı üretimi için ayrılan kaynak ne? Hükümetleri döneminde iki kamu ilaç fabrikasını ve aşı üretim tesislerini kapatan bir zihniyetin telafisine dair ipuçları da yok bütçe taslağında.
Yine, yeniden koruyucu değil de tedavi edici hekimliğe yönelik bir bütçe ile karşı karşıya olduğumuz aşikar. Bütçe bir daha emek-meslek örgütlerinin ve halkın denetiminden uzak tutuluyor.
Cumhurbaşkanlığı tarafından, merkezi yönetim bütçesinde sağlığın payı 2024 yılında yüzde 6.6 iken bu yıl yüzde 7.50. Artış geçen yıla göre yüzde birden küçük. Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesinin “Yalnızca yüzde 28’i koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılmıştı.” Yıl 2025, yeni bütçe taslağı ile değişen pek bir şey yok. Onca salgın, deprem, ateş çemberine dönen çeperimizdeki savaş ve çatışmaların yarattığı sağlık sorunlarından hiç mi ders çıkarmamışlar?
Toplumun denetleyebildiği şeffaf bir bütçe hazırlanmayışının bedelini hep birlikte ödedik, yine ödeyeceğe benziyoruz.
Yeni bütçede sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılıp, SGK ve halkın cepten harcamalarının azaltılacağına dair cümle yok. Hasılı, katkı-katılım, ilave ücret gibi farklı adlar altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmaya devam edilecek.
HPV ve grip gibi aşılar da dahil tüm aşıların parasız olacağına dair bir ibare de yok.
Yeni bütçede de sağlığa ayrılan bütçenin önemli bölümü özel sermayeye kaynak aktarımı olarak devam edecek: Bunun adı misal şehir hastaneleri.
Kovid-19 pandemisi ve Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde ülke sağlık sisteminin çöküş içinde olduğunu deneyimledik. Yaşanması olası salgın, doğal afetlere için yeterli bütçe kalemi yine yok.
Bir önceki yıla göre yüzde birin altındaki sağlık bütçesi artışı Türkiye’ye gelmesi muhtemel Lübnan ve Filistinli savaş mağduru yaralılarının giderlerini karşılar mı? Elbette hayır.
Türk TabipleriBirliğinin (TTB) de yıllardır belirttiği üzere, Sağlık Bakanlığı bütçesine ayrılan pay genel bütçenin yüzde 15’inden daha düşük olmamalıdır. Bir önceki bütçe sürecinde TTB’nin de belirttiği üzere söz konusu pay, Sağlık Bakanlığının sağlık hizmetlerinin kamusal olarak üretildiği ve sunulduğu bir sistemde, ülkede yaşayan herkesin prim dahil herhangi bir ödeme yapmaksızın sağlık hizmeti gereksinimlerinin kamusal olarak karşılanmasını sağlaması hedefiyle uyumlu olmalıdır.
Ülkeler yurttaşlarına, yurttaşlar tabi oldukları devletlere benzer bir süre sonra. Hasılı kredi kartı ile yaşayan, geliri öncesinden kredi kartı ile bir yıllığına ipotek altına giren yurttaşları gibi bir bütçe sunuyor hükümet. O silah senin bu silah dünürün ha bire silahlanma! Barış, demokrasi olmadan sağlık için bütçe bir rakamlar silsilesidir ve içinde insan yoktur. Oysa hiçbir rakam tek bir insan etmez.
Sağlıcakla kalın.
- Tamamlayıcı sağlık sigortası: Eksik olan ne? 16 Aralık 2024 04:47
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29