101. yıl: Saray siyaseti ve cumhuriyet
Fotoğraflar: Ali Fethi Okyar Arşivi (arkada), TCCB (önde)
Cumhuriyetin 101. yılına ilişkin resmi teveccüh 100. yıl kutlamalarına nazaran daha güçlü görünüyor. 2023 ve 2024 yıllarının 29 Ekim tarihleri arasında çarpıcı farklar var elbette. 2023 Ekim'i, Cumhur İttifakı’nın kazandığı seçimlerin sadece 5 ay sonrasıydı. Muhalefet yenilginin ardından parçalanmış görünüyordu.
Aslında Erdoğan 28 Mayıs 2023’teki son balkon konuşmasında, kazandıkları ‘zafer’in ne kadar kırılgan olduğunun bilincinde görünmüş, derhal ve neredeyse endişeyle 2024 yerel seçimine dikkat çekmiş, yenilenmeden söz etmişti. Ama -ekonomik itirazlardan kaçmanın ezber yolu olarak toplumu politik ikilem ve gerilimlere zorlama ihtiyacı üstün gelmiş olmalı: Erdoğan 100. yıl konuşmasını tartışmaya yol açacak şekilde Vahdettin Köşkü’nde yaptı. Vahdettin, Cumhuriyetin “kuruluşu” açısından bir negatif imgeydi; cumhuriyet Vahdettin’in yerine gelmiş, kral kaçmıştı.
Bu sembolik mesajları beğenmeyen ve Devletin cumhuriyet kutlamalarını geçiştirdiğini düşünen kalabalık yurttaş toplulukları, bir kısmını CHP’li belediyelerin organize ettiği alternatif programlara katılarak yanıt vermişti.
Beş ay sonra da Erdoğan’ın endişeyle işaret ettiği yerel seçim yapıldı. Bugün yaşadığımız, önemli bir bölümüne anlam vermekte zorlanılan cereyana da yol açan bir sonuç çıktı seçimden. “AKP’yi ekmek çarptı” diye duyurmuştuk; kentli emekçilerin yanı sıra Anadolu’nun pek çok bölgesinde halkın AKP’yi terk ettiği görüldü, seçim bir CHP zaferine dönüştü.
Seçimden sonraki 7 ay, asgari ücretlilerin, emeklilerin, kamu işçisinin, çiftçinin yer yer güçlenip geri çekilen itiraz hareketleriyle geçti. İşçi sınıfı ücret ve sendikal haklar ekseninde kıpırdamaya, koşullar sendikal bürokrasiyi zorlamaya başladı. Kadınlara yönelik şiddetin bir iç savaş bilançosuna yol açacak denli arttığı, yaygın ve sık asayiş sorunlarının yaşandığı günler yaşıyoruz. Suç çetelerinin, neoliberal Türkiye kurumları ve işletmelerinin her yerini sardığı anlaşılıyor.
2024 29 Ekim'ine de bu koşullarda giriliyor. Üstelik 1 yıl önceye kıyasla tanınmaz haldeki bölgesel koşullarda... MHP liderinin beklenmedik açıklamalarının sürüklediği, fazla aceleci görünen, fazla gizemli, fazla tekinsiz bir ‘yeni açılım’ bulutu altında…
***
1998’de, Cumhuriyet 75. yılına girerken de benzer konu ve kişiler üzerinde aynı hararette tartışmalar yaşanmış, olaylar beklenmedik şekilde hızlanmıştı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş, 16 Eylül 1998’de Suriye sınırına giderek, Abdullah Öcalan’ın Şam’dan çıkarılması için sert bir askeri nota vermiş, Türkiye’nin “savaşı göze aldığını” söylemişti. 1 Ekim’de Cumhurbaşkanı Demirel Meclis açılışında bu tutumu daha yüksek makamdan tekrarladı. Öcalan, kasım ayına gelindiğinde İtalya’da, 99 şubatında Türkiye’deydi. Ekim ayında 75. yıl kampanyaları bu gündemle köpürdü.
***
2024 1 Ekiminde Meclis’te konuşan Erdoğan’dı. Dört gün önce ABD’den dönerken söylediklerini tekrarladı. Ortadoğudaki savaş (ve İsrail) Türkiye için bir tehditti ve bunun için “iç cephe”yi sağlam tutmak gerekiyordu. Sonrası malum. Bahçeli, en genel tabirle söylersek herkesi şaşırttı ve aynı gün DEM Parti sıralarına giderek bir tokalaşma seremonisi yaptı. Sonra Öcalan’ın Meclis’te konuşmasından, umut hakkından söz etti. Ama Erdoğan örtük göndermelerle, tarihi fırsat gibi genel ifadelerle yetindi.
Bu bulanık koşullarda Erdoğan konuşmaktan kaçınıyor. Ama Mehmet Uçum gibi Saray bürokratlarının Bahçeli’ye redaksiyon yaptığını görüyoruz. Osmanlı’da Saray bürokratlarına Paşa unvanı veriliyordu. Bunlar, halka ya da halkın seçtiği bir Meclis’e karşı sorumlu olmaksızın ülkeyi yönetir, “siyaset” yapar, toplum bu işlere karışamazdı. Cumhuriyetin değiştirdiği temellerden biri buydu. Aslında bu değişim, monarşist iktidarın siyaset tekelini bir parlamento ve siyasi partiler eliyle dağıtan rejim değişimi 1908’de başlamış, çatışmalı ve 1. Dünya Savaşı felaketini yaşayan bir süreç olarak 1923’e kadar gelmişti. 1923, 1908’in işini tamamladı.
Cumhuriyet, çoğunluğunu köylü sınıfının oluşturduğu Anadolu halkının ödediği ağır bedelle kuruldu. Yeni egemen sınıfların, başta köylülük olmak üzere halk sınıflarını seferber etmesini sağlayan, tıpkı 1908’deki gibi, bu rejim değişimi oldu.
Toplumsal mücadeleler ve sınıf kavgalarının cumhuriyet sahnesindeki 101 yılı, bugünkü “Saray Paşaları” düzenine varmış durumda. Ama fiskos ve tehdit karışımıyla yürütülen “bir şeyler olacak” siyaseti, kategorik olarak cumhuriyet kalıbıyla örtüşmüyor ve bugünkü büyük gerilim biraz da bu yüzden çıkıyor.
Türkiye’nin 101. yılının iki cephesi çok net kuruldu şimdiden: Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü ve başta ücretler olmak üzere emekçi sınıflara yönelik büyük taarruzun püskürtülmesi.
- ‘Limit vergisi’ öldü, yerli milli sanayi balonu yaralı 17 Ekim 2024 05:48
- Erdoğan ‘içeri’ dönüyor: Hayal kırıklığı ve ‘ideolojik sis’le 28 Eylül 2024 05:59
- "Yol yaptı, köprü yaptı"; şimdi de demir yolu yapacak 22 Eylül 2024 04:37
- İstikrar programının ‘koalisyon’ fotoğrafı 27 Ağustos 2024 05:09
- Hem vergi, hem teşvik cenneti 08 Ağustos 2024 05:56
- OSB’ler, limanlar, demiryolları ve ‘nitelikli’ işgücü 15 Temmuz 2024 05:05
- Emekçilerin gazetesi 29 yaşında 07 Haziran 2024 03:00
- Kötü günler geride kaldı, daha kötüleri geliyor! 30 Mayıs 2024 05:55
- Sermaye ve siyasetçilerinin cephe düzeni 20 Mayıs 2024 04:26
- Erdoğan’ın mesajı: ‘Birbirimize karşı yumuşak, halka karşı sert’ 06 Mayıs 2024 09:25
- Bir başlangıç sorusu: Emekçiler kime ve niye oy verdi? 07 Nisan 2024 08:04
- Kaybettikleri yalnızca belediyeler değil 01 Nisan 2024 05:38