30 Ekim 2024 04:35

Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti

Kamala Harris ve Donald Trump

Fotoğraflar: Gage Skidmore/Flickr CC BY-SA 2.0

Paylaş

2024 ABD seçimleri 5 Kasım’da tamamlanıyor. 2020’deki gibi bu seçimlerin de esas konusu Cumhuriyetçilerin Adayı Donald Trump. İki aday arasındaki yarışı esas olarak Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında gidip gelen yedi salıncak eyaletteki (swing states) seçmen belirleyecek: Pennsylvania, Wisconsin, Michigan, Kuzey Carolina, Georgia, Arizona, Nevada. Bu eyaletlerde seçmen tercihi belirsizliğini koruyor. Önceki seçimlerde salıncak eyalet sayılan Florida tahminlere göre artık Cumhuriyetçiler safına yerleşmiş durumda.

American kamu haber kuruluşu NPR durumu 2020’yle karşılaştırıp şöyle özetliyor:

“Biden şehirlerde daha büyük farkla kazandı, Trump taşrada sandık katılımını arttırarak fark attı. Biden banliyölerdeki gücü ve üniversite diplomalı beyaz seçmenin Trump döneminde Demokrat Partiye kayması sayesinde kazanabildi; Başkan Yardımcısı Harris bu başarıyı tekrarlamaya çalışıyor. Bunun tekrar gerçekleşme garantisi yok, özellikle Trump geleneksel olarak Demokratlara oy veren genç erkekler, genç siyah erkekler ve işçi ‘Latinolar’dan oy almaya çalışırken.”

Marxist Tarihçi Robert Brenner (Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles) ve Sosyolog Dylan Riley (Kaliforniya Üniversitesi Berkeley) 2022 ara seçimleri ertesinde Demokrat cephedeki sevinç havasını eleştirirken, Cumhuriyetçilerin üniversite diploması olmayan erkek seçmenin yüzde 70’ini kazandığına dikkat çekiyordu. Yazarlar 2022’nin sonuna doğru yayımladıkları ve ses getiren “Amerikan Siyaseti Üzerine Yedi Tez başlıklı makalelerinde Biden’ın ekonomi programının sol çevrelerde yarattığı umut havasını hedef alıyordu. Yazarlara göre bu umut yersizdi çünkü Amerikan siyaseti son yirmi yıldır birikim rejimindeki yapısal dönüşümden kaynaklanan tektonik bir değişim geçirmekteydi. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki büyüme dönemi seçmenin bir partiden diğerine kitlesel olarak kaydığı ve kazanan başkan adayına kongrede çoğunluk kazandığı bir siyaset şekillendirmişti. Bu siyasi manzaranın artık ortadan kalktığını tespit eden Brenner ve Riley, 1990’larda başlayan ve özellikle 2000’lerden itibaren kalıcı hale gelen yeni eğilimde Cumhuriyetçiler ve Demokratların birbirlerini ancak marjinal kazançlarla yenebildiklerine dikkat çekiyor. Bu yeni dönemde siyasi partiler artık üretimciden (productivist) ziyade mali (fiscal) koalisyonlara dönüşüyor.

Riley, nisan 2023’te Silikon Vadisi Bankasının batması üzerine kaleme aldığı “Mevduatta Boğulmak” adlı makalesinde, Brenner’in 1973-sonrası birikim rejimini tarif ederken öne sürdüğü “aşırı üretim krizi” tezine dayanarak Biden’ın Yeşil Yeni Düzen projesinin çelişkilerini kayda geçti. Brenner ve Riley’nin hedef aldığı ve Demokratik Sosyalistler içinde hakim olan Neo-Kautskyci yazarlar cevap yazmakta gecikmediler. Jacobin sayfalarında Seth Ackerman Brenner’ın aşırı üretim teorisini eleştirirken, J.W. Mason, Riley’e karşı iklim krizini ekonomik planlamayla aşmanın mümkün olduğunu öne sürerek solun Yeşil Yeni Düzen’in desteklenmesi gerektiğini savundu.

Kasım 2024’ten geriye bakınca bu tartışmada Brenner-Riley’nin ABD’deki aşırı üretim krizinin dünyaya ötelenmesi tezinin ağırlık kazandığını söylemek mümkün. Nitekim, birikim krizinin savaş, militarizm ve silahlanmayla ötelendiğini savlayan Brenner’ın yaklaşımı, Ukrayna’da ve Ortadoğu’da yükselen savaşın Amerikan siyasetiyle içsel bağlantılarını daha isabetli değerlendiriyor. Türkiye’de olduğu gibi ABD’de de enternasyonalizmden vazgeçen sol kaçınılmaz olarak ayırmak zorunda kaldığı iç siyaseti uluslararası siyasetle birlikte okuyamıyor ve nihayetinde -Dylan’ın deyimiyle- sepya tonlu 1930’lar nostaljisine mahkum oluyor.

Amerikan sosyalistlerinin arasındaki tartışmalar temelde Biden’ın koalisyonunu tahkim etmeye çalışan Harris’in önündeki çelişkiyi gözler önüne seriyor. Harris’in aylar süren Biden’ın yaşlılığı tartışmalarından sonra aday olması kendisi için bir dezavantaj. Biden’ın aday olmama kararıyla yükselen heyecan dalgası artık durulmuşa benziyor. Suikast girişimi ertesindeki yükselişi Biden’ın istifasıyla gölgelenen Trump ise jeopolitik çekişme içinde giderek etkisizleşen Biden yönetiminin sorumluluğunu paylaşan Harris’e karşı ciddi bir karşı saldırıya geçmiş durumda. Muhalefette olmanın tadını çıkarıyor.

Brenner-Riley’nin enine boyuna değerlendirdiği gibi Yeşil Yeni Düzen başından itibaren çelişkili bir transatlantik projeydi. Harris kazanırsa aynı çelişkilerle boğuşmak zorunda kalacak. Arkasında havalara zıplayan ve uzaya füzeler fırlatan Elon Musk’la sahneye çıkan Trump’ın zaferi ise Avrupa ve Ortadoğu’daki etkileriyle beraber -muhtemel etkileri belki şimdiden hissedilen- yeni jeostratejik dizilişleri beraberinde getirecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa