31 Ekim 2024 04:43

İnsan hakları mücadelesine devam

İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi üyelerinin eylemi

İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi'nin açıklaması | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gündemi dolu dizgin değişen bir memlekette yaşamanın ağırlığı ile toplumsal dönüşümün hangi yönde ilerlediğine sakince bakabilme olanağı pek de bulamıyoruz. Geçen bir hafta içinde Bahçeli’nin sözlerinden sivillerin yaşam hakkı ihlalleri ile karşı karşıya kaldığımız silahlı ve bombalı Ankara ve sınır ötesi saldırılarla Türkiye yenidoğan katliamlarını, denetimsizliği, gecikmiş/geciktirilmiş müdahaleyi, sağlığın ticarileştirilmesini tartışmayı tümden terk etmiş görünüyor, çıkan birkaç cılız sesi saymazsak.  

 

Bütün bu toz duman arasında sorunları serinkanlılıkla ele alabilme, önümüze konanı hazmedebilme olanağından da yoksun kalıyoruz ister istemez. İnsan hakları mücadelesi içinde yer alan biri olarak üzerinden yıllar geçmiş gibi hissettiğim bir çalışmaya değinmek istiyorum bu hafta tüm bu tartışmaları bir yana koyup. İnsan Hakları Derneği ve KONDA’nın ortak çalışması eylül ayı sonunda kamuoyuyla paylaşılmıştı. İnsan hakları algısı üzerine 2012’de, 2021’de ve en son olarak 2024 temmuzunda yapılan çalışmaların sonuçları ve yıllara göre toplumsal dönüşüm hiç iç açıcı görünmüyor ne yazık ki.

 

Son 3 yılda insan hakları sorunlarının kaynağında eğitim ve hukuk sistemindeki sorunların yer aldığını düşünenlerin oranı artmış. Toplumun yarıya yakın kesimi hukuk sistemindeki sorunların, yaklaşık üçte birlik kesimi de siyasi yöneticilerin insan haklarına karşı tutumunun insan haklarının kaynağındaki sorun olduğuna işaret etmiş ve toplumun yarısından fazlası siyasetçilerin insan haklarını ihlal ettiğini düşünüyor. Dikkat çekici olan “Sizce en fazla kimler/hangi gruplar insan haklarını ihlal ediyor?” sorusuna herhangi bir yanıt vermeyenlerin oranının yıllar içinde artmış olması. Toplum artık susmayı tercih ediyor anlaşılan...

 

Toplumun yüzde 65’i hukukun ve yargının işleyişinden memnun değil. Yüzde 67’si de mahkemeye düşerse adil karar çıkmayacağından korkuyor. Üstelik bu oran yıllar içinde de yükselmiş görünüyor. Böyle olunca de susmak kabul edilebilir olmasa da anlaşılabilir bir tercih.

 

İnsan hakları üzerine yapılan bir çalışmada üzücü olan sonuç ise devletin güç ve şiddet kullanımını onaylama eğiliminin artması. Toplum geneli, en çok terör zanlıları ile kadın cinayeti zanlılarına karşı devletin kolluk kuvvetlerinin güç ve şiddet uygulayabileceğini söylüyor. Polisin ve kolluk kuvvetlerinin terör zanlılarına güç/şiddet kullanmasını kabul edilebilir görenlerin oranı son üç yıl içinde 12 puanlık bir artışla yüzde 71’e kadar yükselirken, kadın cinayeti zanlılarına seçeneği 16 puanlık bir artışla yüzde 68’e yükselmiş durumda. Eylem yapan öğrencilere, iktidar karşıtı gösteri yapan protestoculara, cezaevindeki mahkumlara şiddet uygulanabileceğini düşünenler de var, yüzde 3 ila 9 arasında değişen oranlarda.  Hiçbirisine diyenlerin oranı ise 11 puanlık bir düşüşle ne yazık, yüzde 13’e kadar gerilemiş.

Siyasi otoritenin yıllardır söylemlerinde güç kullanımını bu failler üzerinden meşrulaştırma çabası göz önünde bulundurulduğunda, bu meşrulaştırma üzerinden toplumdaki dönüşümün başarıldığını söylemek yanlış olmaz.

 

Şiddeti övmedikçe herkes fikrini istediği gibi ifade edebilmeli, bundan dolayı cezalandırılmamalıdır” cümlesini doğru bulanların oranı ise haziran 12’de yüzde 89, eylül’21’de yüzde 83’ken, geçtiğimiz ay yüzde 77 olmuş. Görünen o ki, susturuluyoruz!

 

Bu dönüştürülme sürecindeki olumsuzluğa baktığımızda toplumun sorunları özgürce ve doğru bir bakış açısıyla tartışmasının önünde çok fazla engel olduğunu söyleyebiliriz. Hiç mi olumlu bir veri yok dediğinizi duyar gibiyim. Var elbette! Toplum hâlâ insan hakları için mücadele edenlere güveniyor.  “İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi için yürüttükleri çalışmaları değerli buluyorum” yanıtını tercih edenlerin oranı yüzde 69’dan yüzde 81’e yükselmiş son üç yılda. “Ülkemin adalet ve hukuk sistemine güveniyorum. Sivil kuruluşların bununla ilgilenmesine gerek yok” yanıtını tercih edenlerin oranı ise yüzde 31’den yüzde 19’a gerilemiş durumda. Ülkenin adalet sistemiyle karşılaştırıldığındaysa insan hakları savunucularının yürüttükleri çalışmalar baskın bir şekilde değerli bulunuyor. Her 5 kişiden 4’ü insan hakları savunucularının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için yürüttükleri çalışmaların değerli olduğunu söylüyorsa, o zaman mücadeleye devam!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa