'Ekonomi mucizesi' Almanya'ya ne oldu?
Görsel: Pixabay
Almanya’da ekonomideki durgunluk, iflaslar, işten atmalar ve hayat pahalılığı ekseninde yaşanan tartışmalar sertleşiyor. İş başındaki SPD-Yeşiller-FDP koalisyon hükümetinin Avrupa’nın en büyük ekonomisini sürüklediği bu durum, halk arasında her geçen gün daha fazla korku ve endişeye neden oluyor. Hafta başında Avrupa’nın en büyük otomobil tekeli Volkswagen’in üç fabrikayı kapatacağı, on binlerce işçiyi işten atacağı sendika temsilcileri tarafından açıklandıktan sonra ekonomideki durumun tahmin edilenden kötü olduğu dile getirilmeye başlandı. Bir dönem, diğer Avrupa ülkelerine oranla daha fazla büyüyen Alman ekonomisi iki yıldır adeta can çekişiyor, yerinde sayıyor.
Hal böyle olunca Federal İstatistik Dairesinin iki gün önce açıkladığı bu yılın üçüncü çeyreğindeki yüzde 0.2 büyüme bile basın tarafından sevinçle karşılandı. En son 2022’nin üçüncü çeyreğinde yüzde 0.6 büyüyebilen Alman ekonomisi ondan bu yana küçülme ve durgunluk seviyesinde seyrediyor.
Bu tablonun kısa sürede değişeceğine dair ortalıkta ne bir umut ne de veri var.
IMF’nin yayımladığı tahminlere göre bu yıl içinde ABD yüzde 2.8, Avro Bölgesi yüzde 0.8 büyüyecek. Önümüzdeki yıl ise ABD’deki büyümenin yüzde 2.2’ye düşmesi, Avro Bölgesi’ndeki büyümenin ise yüzde 1.2’ye çıkması bekleniyor. Almanya için 2025’e dair yapılan büyüme tahmini ise yüzde 0.8. Ancak gerçekleşme ihtimali zayıf.
Bunu hükümet partileri de bildiği için, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesinde tabloyu değiştiriyormuş gibi görünerek puan toplamanın peşindeler. Bu da sermaye grupları ve fraksiyonları arasında farklı görüş ve tutumlara yol açıyor.
SPD’li Başbakan Olaf Scholz salı günü tekel ve sendika temsilcileriyle “sanayi zirvesi” düzenlerken, FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner buna tepki olarak kısa sürede “orta ölçekli işletmeler zirvesi” düzenleyerek, Alman basınındaki ifadeyle “alternatif zirve” gerçekleştirdi. Tabloya ve söylenenlere bakılırsa Scholz tekelci sermayenin, Lindner orta ölçekli sermayenin temsilcisi gibi görünüyor. Halbuki ilgisi yok.
Koşullar ağırlaştığı, sınıflar arası çelişkiler derinleştiği için her sermaye grubu ve katmanı kendi çıkarlarına öncelik veren bir siyasetin izlenmesini dayatıyor. “Alternatif zirve” düzenlemekle yetinmeyen FDP, aynı zamanda erken seçim tehdidinde de bulundu. Lindner’in derdi, oyu yüzde 5’in altında görünen partisini baraj üstünde tutarken aynı zamanda orta ölçekli sermayenin de pastadan pay almasının temsilciğine soyunmuş durumda. Handelsblatt gazetesinde yer alanlara bakılırsa, FDP koalisyon ortaklığını bozup erken seçimin yolunu açmak için benzer “alternatif” çıkışlar yapmaya devam edecek. Bu nedenle sonbaharın “karar mevsimi” olacağını ifade ediyorlar.
Bu zirvelerin düzenlenmesine elbette ekonomideki kötü gidişat vesile oldu. Alman Sanayi ve Ticaret Odasının (DIHK) 25 bin işletmeye sorarak yaptırdığı bir ankete göre işletmelerin yüzde 31’i durumun kötü olduğunu söylüyor. Danışmanlık firması Deloitte’nin yaptığı başka bir ankette ise ekonominin kalbi otomotiv, makine, kimya sektörünün yüzde 74’ü şimdilik yatırımı Almanya’ya yapmayı planlıyor. Ancak bu oran önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 54’e kadar düşüyor. Bu da işletmelerin yüzde 20’sinin daha yatırımları yurt dışına kaydırmaya niyetli olduğu anlamına geliyor.
Bundan güç alan Alman Otomobil Tekelleri Birliği (VDA) Başkanı Hildegard Müller, Scholz ile yaptığı görüşmeden sonra, “Acil şekilde yatırımları Almanya’ya yapacak bir politikaya ihtiyacımız var” dedi.
Bundan kasıt tekellerin desteklenmesi için devletin kaynaklarının sununa kadar açılması. Daha fazla sübvansiyon, ucuz enerji ve ücret artışlarından feragat talepler listesinin başında yer alıyor. Tekeller Almanya’nın yeniden “Standort” (üretim yeri) olması için bundan sonra da işçi sınıfına yeni saldırılar içerecek şartlar sıralayacak.
Üretilen arabaların satılması için halkın alım gücünün arttırılması ve fiyatların düşürülmesi ise gündemde değil. Otomobil tekelleri ellerini güçlendirmek için gerekli adımların atılmaması durumunda on yıl içinde 140 bin işçinin işini kaybedeceği tehdidinde de bulunuyorlar.
Bir zamanların “mucize ekonomisinin” izlenen hangi politikalar sonucu bu hale geldiği ise sermaye cephesinde pek tartışılmıyor. Kapitalizmin doğası gereği tekeller arasında sertleşen rekabet koşullarında birileri kazanırken diğerleri kaybedecek. Almanya bu süreçte bir değil birkaç yanlışı birden yaptığı için kaybedenlerin başında geliyor.
Bu yanlışların başında Ukrayna savaşının doğrudan parçası haline gelerek ve Rusya’dan ucuz enerji tedarikinden vazgeçerek başka ülkelerden daha pahalıya enerji almak var. Yanı sıra reel ücretlerdeki düşüklük, artan yoksulluk, bürokrasideki hantallık, altyapıya yeterli yatırım yapılmaması, belli alanlarda dijital döneme uyum sağlanmaması, Çin’in bir rakip olarak pek çok pazarı kapatması Alman ekonomisindeki belli başlı zayıflıklar. Son yıllarda bunlara bir de nitelikli iş gücü açığı eklendi. Ve açık önümüzdeki on yılın sorunu olmaya devam edecek.
- Almanya Rusya’ya karşı karargah oluyor 25 Ekim 2024 04:17
- Almanya-Türkiye ilişkileri: Yeni bir başlangıç mı? 18 Ekim 2024 04:50
- Biden'ın ertelenen Almanya ziyareti ve Ukrayna senaryoları 11 Ekim 2024 04:19
- Savaş döngüsü, barış umudu 04 Ekim 2024 04:32
- BM’nin mecalsiz hali, çelişkiler ve savaş planları 27 Eylül 2024 06:08
- İsrail Batı’nın desteğiyle savaşı bölgeye yayıyor 21 Eylül 2024 05:51
- Almanya'nın Orta Asya hamlesi tutar mı? 20 Eylül 2024 04:09
- Almanya'da mülteci düşmanlığı yarışı 13 Eylül 2024 05:22
- Ukrayna'da klikler savaşı mı? 06 Eylül 2024 05:35
- Terör saldırısı gölgesinde Doğu Almanya seçimleri 30 Ağustos 2024 04:46
- Almanya yeniden ABD’ye nasıl bağımlı hale geldi? 23 Ağustos 2024 03:45
- Sırbistan'daki "beyaz altın": Lityum rezervleri 16 Ağustos 2024 04:30