02 Kasım 2024 04:15

Uçucu bir peri masalı

Anora filminden bir sahne

Anora filminden bir sahne

Paylaş

Sean Baker, Hollywood’un aradığı ‘taze kan’lardan biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Porno endüstrisini anlattığı “Starlet” (2012), seks işçisi olarak çalışan iki trans bireyin bir gününü anlatan “Tangerine” (2012), bir kadının kızına bakabilmek için bedenini satmak zorunda kaldığı “The Florida Project” (2017) ve eski bir porno yıldızını merkeze alan “Red Rocket” (2021) filmlerindeki gibi, bu yıl Altın Palmiye kazanan “Anora”nın da odağında bir seks işçisi var.

Bir kulüpte seks işçisi olarak çalışan Ani’nin (Mikey Madison) hikayesi daha filmin başında da referans verildiği üzere bir ‘Külkedisi’ hikayesi. Kuşkusuz onun daha hınzır ve mutlu sonla bitmeyen modern versiyonundan. Öte yandan Sean Baker zanaat olarak çıtayı o kadar yükseltiyor ki, ana akım Hollywood yapımcılarına açıkça göz kırpıyor ve “Bana artık dev bütçeli yapımlar verebilirsiniz” diyor adeta. Film türler arası geçişlerin ustaca yapıldığı, dramatik yapının komediden melodrama, gerilimden kaçma-kovalamaca hikayesine hızlıca geçebildiği ve hiç açık vermediği bir zanaat gösterisi aynı zamanda yapım.

Kısa bir özet geçersek. Rusya kökenli ABD’li Ani, New York’ta bir gece kulübünde seks işçisi olarak çalışmaktadır. Bir gece babası oligark olan velet İvan kulübe gelir ve Rusça bilen birisini ister. Bu şımarık çocukla bir süre vakit geçiren Ani, bir anda kendisini onunla evlenme kararı almış bulur, evlenirler de Las Vegas’ta. Filmin bu bölümü, ‘ergenler’ dünyasında geçen “Özel Bir Kadın” (Pretty Woman, 1990) adeta. İvan, Ani’yi bir haftalığına kiralar ve parasını verir. Birlikte güzel vakit geçirir, eğlenirler. Tabii ergen oldukları için de eski filmdeki gibi rasyonel ilerlemez hayat. Evlenirler.

Bu evlilik İvan’ın anne babasını çok rahatsız eder. New York’taki elemanları Toros’tan meseleyi halletmesini, kendileri gelene kadar evliliğin iptal edilmesini emrederler. Film bu noktada bir anda tür değiştiriyor ve ‘ev istilası’na dönüşüyor. Toros adamları (Garnick ve İgor) ile genç çiftin evini basar. İvan kaçar, Ani bir tür rehin alınır. Baker, tür filmlerinde olduğu gibi gerilimi ustaca kuruyor ve aynı maharetle de dağıtıyor. Üstüne Ermeni karakterler Toros ve Garnick’in sarsak tavırlarıyla rahatlayan anlatı, İvan’ı bulmak için bu kez kaçma kovalamaca rotasına giriyor. Sabaha kadar İvan’ın peşinde New York kazan bizimkiler kepçe devam eden koşturma, şımarık zengin çocuğun bulunması, anne babanın Rusya’dan gelmesi ve masaldaki gibi kızımızın yeniden Külkedisine dönüşmesiyle nihayete eriyor.

Filmin zayıf tarafları çok aslında. Misal öngörülebilirliği. Finalin az çok nereye varacağı, İgor’un varlığının nasıl bağlanacağı, Anne babanın “Zinhar bu evlilik iptal edilmeli” motivasyonunun ikna problemi, Toros ve Garnick’in kötü insanlar olmadığının anlaşılmasıyla tehdit unsurunun ortadan kalkacağı kolayca öngörülüyor. Bu seyircideki gerilimi, beklentiyi de düşüren bir şey. Ve aslında filmi ana akıma yaklaştıran özelliği. Artık kimi klişelerin nasıl işleneceği, öngörülen beklentilerin nasıl karşılanacağına kalıyor iş. Sean Baker bütün bunların üstesinden geliyor. İvan’ın nasıl bir aşık olduğu bizim için sürpriz olmaktan çıkıyor ama onun dönüşümünü izlerken dikkatimiz dağılmıyor yine de. Anne babasına dair Hollywood’un standart yaklaşımı devreye giriyor ama bunu da İgor ile dengeleyerek onların ‘kötü ve kibirli’ yanlarını sınıfsal konumlarına vermemiz sağlanıyor. Ani’nin film boyunca kuyruğu dik tutması sağlanarak onun büyüme, dönüşme ve gerçek adı Anora’yı sahiplenme sürecine alan açılıyor. Hakkını teslim edelim Mikey Madison da filmi neredeyse tek başına sürüklüyor. Yine yönetmenin demirbaş oyuncularından Karren Karagulian’ın (Toros) yanı sıra, Yura Borisov (İgor) ve Vache Tovmasyan (Garnick) üçlüsünün filme katkısını not düşelim.

1990’larda olsa Hollywood ana akımının iyi örneklerinden birisi olarak kodlanacak “Anora”, şimdilerde “Art house ile ana akım arasında bir yerde” diye selamlanıyor. Sean Baker, ana akımda artık nadiren gördüğümüz yetişkin hikayelerinin dönüşüne bir kapı aralayacaksa, bu film özel bir yer edinecektir. Ötesi, rüzgarı arkasına aldığı için şimdilerde çok konuşulup, fırtına dinince tüketim çöplüğünde unutulma riski çok yüksek “Anora”nın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa