Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler
Fotoğraf: ANKA
Devlet Bahçeli’nin beklenmedik çağrısı siyasal ortamı altüst etti. “Umut hakkı” kavramının hatırlanması ve Öcalan’a yıllar sonra görüş yaptırılması yeni bir çözüm sürecinin başlatılmış olduğu yolundaki tahminleri güçlendirmişti. Ancak, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp belediyeye kayyım atanması “barış ve çözüm” konusunda verilmiş olan sinyallerin Erdoğan rejiminin siyasal çıkarını gözettiği yönündeki şüpheleri güçlendirdi.
* * *
Kolombiya Cumhuriyeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu (FARC-EP) arasında 2012 eylülünde başlayıp 24 Ağustos 2016’da sonuçlanan barış görüşmeleri, silahlı çatışmaların müzakere yoluyla çözümü konusunda önemli bir örnek oluşturdu. Anlaşma 2 Ekim 2016 tarihinde yapılan referandumda yüzde 50.2’lik bir oranla reddedildiyse de, yapılan eleştiriler doğrultusunda revize edilmiş olan yasa kasım 2016’da kabul edilerek yürürlüğe girdi.
Çoğunluğu Havana’da yürütülen barış görüşmeleri, iyi hazırlanmış ve kapsamlı bir süreç tasarımının müzakereyi nasıl başarıya ulaştıracağını kanıtlıyor. Tarafların sürece meşruiyet kazandırmak, muhtemel tıkanma noktalarını önceden bertaraf etmek ve karşılıklı güveni artırmak için hazırladıkları zemin ve aldıkları önlemler, iyi niyet kadar sürecin mekaniğinin de kritik bir öneme sahip oluğunu gösteriyor.
Norveç Çatışma Çözümü Merkezinde (NOREF) görev yapan ve Kolombiya barış görüşmelerine katılarak yıllarca emek vermiş Dag Nylander, Rita Sandberg ve Idun Tvedt tarafından hazırlanan “Barışı Tasarlamak: Kolombiya Barış Süreci - Designing Peace: The Colombian Peace Process ” başlıklı rapordan öğrendiğimize göre süreç aşağıdaki noktalara özen göstererek tasarlanan bir görüşme akışı içinde yürütüldü:
- Ortak bir zemin oluşturmak için gizli bir başlangıç aşamasıyla işe başlandı.
- Kısa ve gerçekçi bir gündeme sadık kalındı.
- Hedef “Çatışmayı sona erdirmek” şeklinde, sınırlı bir biçimde tanımlandı.
- Sahadaki çatışma ve gelişmelerin görüşmeleri engellememesine karar verildi.
- Sürecin güvenliğini sağlamak için görüşmeler Kolombiya dışında sürdürüldü.
- Görüşmelerin gizliliğini düzenleyen kurallar getirildi.
- “Her şey üzerinde anlaşmaya varılana kadar hiçbir şey üzerinde anlaşmaya varılamaz” ilkesi kabul edildi.
- Sürekliliği sağlamak için müzakere toplantıları sık aralıklarla yapıldı.
- Görüşmeler resmi bir ara bulucu olmaksızın, garantör (Küba, Norveç) ve eşlik eden (Venezuela, Şili) ülkelerin üçüncü taraf desteği ve kolaylaştırıcılığı ile yürütüldü.
- Birleşmiş Milletler dahil olmak üzere uluslararası kuruluşların sürece katılım biçimi dikkatle tasarlandı.
- Hem ülkedeki hem de Havana'daki görüşmelerde sivil toplumu dahil edecek mekanizmalar oluşturuldu.
- Mağdurların müzakere masasına doğrudan katılımı sağlandı.
- FARC üyelerinin Kolombiya'ya giriş ve çıkışları için güvenli mekanizmalar hazırlandı.
- Kadınların katılımının sağlanması ve barış sürecinde toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanılması konusuna özen gösterildi.
- Geniş ve temsil kapasitesi yüksek delegasyonlar oluşturuldu.
- Müzakere masasında ve ikili görüşmelerde uzmanlardan kapsamlı bir biçimde yararlanıldı
- Güven arttırıcı tedbirler uygulandı.
* * *
Başlangıcı 1960’ların başına kadar giden çatışmaların sonlandırılması için ilk adımlar 1990’ların başında atılmıştı ve çözüme uzun, sancılı yıllardan sonra ulaşıldı. Bu tarihten başlayarak yapılan görüşmelerin ardından FARC dışındaki gerilla örgütlerinden birkaçı silah bıraktı. FARC ile ciddi bir barış arayışı ise 1999-2002 yılları arasında yaşandı. Ancak ilk aşamada müzakerelerden bir sonuç çıkmadı; şiddet yoğunlaştı ve binlerce insan hayatını kaybetti.
Yaşanan hayal kırıklığı ortamında gerilla faaliyetlerine karşı sert önlemler alınması gerektiğini savunan Alvaro Uribe, 2002 mayısında cumhurbaşkanı seçildi. Uribe döneminde uygulanan sert politikalar yanında, silah bırakanlara yönelik af düzenlemeleri de yapıldı. Atılan adımlar FARC’ın askeri kapasitesinde ve etkinlik alanında ciddi gerilemelere neden oldu ve yapılan yasal düzenlemelerle Uribe 2006’da tekrar seçildi. FARC, yediği darbelere rağmen askeri olarak ayakta kalmayı ve kent merkezlerinde gerçekleştirdiği sansasyonel eylemlerle bunu kitlelere göstermeyi başardı. Şiddet ve ölü sayısının zirve yaptığı Uribe döneminde, resmi bir barış süreci başlatılmamış olsa da, gayriresmi temaslar gizlice yürütülüyordu.
2010 yılında savunma bakanıyken aday olan Juan Manuel Santos, Uribe'nin sert politikalarını sürdüreceği vaadiyle cumhurbaşkanlığına seçildi. Göreve geldikten sonra FARC’a vurulan büyük bir darbeye; Komutan Mono Jojoy'un (Victor Juilo Suarez Rojas) öldürülmesine imza attı. Seçilmesinden sonra yaptığı ilk konuşmada diyalog ve barışın gerekliliğine vurgu yapmış olan Santos, güvenlikçi politikaların prim yaptığı bir dönemde ve şahin bir politik kimliğe sahip olmasına rağmen 2011 baharında başlayan ön toplantıların yolunu açtı.
Kolombiya’da ‘barış’a inişli çıkışlı aşamalardan geçilerek ulaşıldı. Pek çok zeki ve cesaretli adımla hedefe giden yolun açık kalması sağlandı. Güven verici bir jest olarak Cumhurbaşkanı Santos’un gazeteci kardeşi Enrique Santos ilk teması kuran ve üç kişiden oluşan görüşmeci gruba atandı. FARC ise ilk görüşmelerden sadece birkaç ay sonra kasım 2011’de Lideri Alfonso Cano’nun (Guillermo Leon Saenz Vargas) öldürülmesine rağmen, Alfonso Cano’nun vasiyeti doğrultusunda toplantılara devam edeceğini açıkladı.
* * *
2024 bahar aylarından bu yana Abdullah Öcalan ile sürdürülmekte olan temasın devlet katında bir ‘başlangıç aşaması’ olarak tanımlanıp tanımlanmadığını, görüşme gündemine nelerin girdiğini, sahadaki çatışmaların görüşmeleri engellememesi yolunda karar verilip verilmediğini, müzakere masasına kimlerin oturacağını, görüşmelerin nerede sürdürüleceğini, ‘üçüncü taraf desteği’ öngörüldüyse hangi ülkelerin sürece katılacağını, kadın katılımına özen gösterilip gösterilmediğini, konunun uzmanlarından yardım alınıp alınmadığını bilmiyoruz. Barış süreçlerinin doğası gereği bunları şimdilik bilmememiz normal olsa da, önemini hatırlatmak boynumuzun borcu.
Devlet Bahçeli kadar şahin Juan Manuel Santos yönetimi altında ve bizim yaşadığımız kadar çetin bir çatışma sürecinde ulaşılan Kolombiya barışı cesaret veriyor. Ancak Kolombiya deneyiminde ne DEM Parti’ye yönelik “Köprüden önceki son çıkış” tehdidine ne de Ahmet Özer’in tutuklanmasına benzer akıl dışılıklar yer almıyor. Halkların ikna edilmesinin barış süreçlerinin kritik bir parçası olduğunun ve zayıflamış siyasal iktidarların ayakta kalmaları için bir manevra alanı olmadığının unutulmaması gerekiyor.
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07