Hoş geliyorsun faşizm…
Fotoğraf: Ekin Elif Saltık/Evrensel
Bir önemli ve zor dönülür adım daha attı AKP-MHP iktidarı.
Önce Bahçeli sahne almış, Mecliste DEM Parti sıralarına gidip elini uzatmış ve “barış eli” demişti. İstediği tam teslimiyetti. Adalete güvenecek ve “Yatacaksınız” diyordu. Ne kadar ceza keserlerse o kadar “içeride” kalmayı kabullenecek ve hiçbir şey istemeyeceklerdi. “Terörle pazarlık olmaz”dı. “Kürtler kardeş”ti ama aynı zamanda “terörist”ti. Çünkü “eşit hak” isteyen bizzat Kürtlerdi. Bahçeli el çabukluğuyla Kürtlerle örneğin Öcalan’ı karıştırıyor ya da eşitliyordu. Oysa Kürtleri temsilen mücadele edenler istek ya da talepleri formüle etmiş olsalar bile talepler sadece onların değil Kürtlerindi. Hak eşitliği isteyen Kürtlerdi. Ne bir eksik ne bir fazla Türklerinki kadar hak istiyorlardı. Eşit sayılmak, eşit olmaktı muratları.
Şimdi yarım da olsa eşitleniyorlar gibi görünüyor. Ama olumluda değil, olumsuzda eşitleniyorlar.
Eskiden sadece Kürt illerinde, Kürt partilerinin kazandıkları belediyelere kayyım atanırdı. Şimdi Türk illerindeki belediyelere de kayyımlar atanıyor artık. Gerçi hâlâ bir yarımlıktan söz edilmelidir. Bir Türk ili olan İstanbul Esenyurt’ta görevinden alınarak yerine kayyım atanan belediye başkanı da “kent uzlaşısı” çerçevesinde seçilen bir Kürt’tür çünkü.
Yine de eşitlenme yoluna girilmektedir. Eskiden Diyarbakır’la, Batman’la, Şırnak ve Hakkâri’yle… sınırlı uygulanan seçilmişin atanmışla değiştirilmesi uygulaması İstanbul’a ulaşmıştır. Ve herhalde herkes görüp bilmektedir ki sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı İmamoğlu vardır. Hakkında çoktandır açılmış bir dava yoluyla görevden alınma hazırlığı yapılmaktadır ve aylar ve yıllar öncesinden hedefe konmuştur.
Kayyım uygulaması özellikle hukukçularca ama doğal ki siyasetçe de tartışılıyor. Fazla söze gerek yok, bu uygulama ne kadar var idiyse ve ne onun da kadarı kalmışsa, halk iradesinin hiçe sayılmasıdır. Kayyımla seçme-seçilme hak ve özgürlüğü ayaklar altındadır. Ortaya konan sandıkla halk seçmekte, ardından 2,5 milyon mühürsüz/sahte oyla tek adam olmuş kişinin tamamen siyasal kararıyla yerine bir başkası konmaktadır. Bunun burjuva karakterli olsa bile demokrasiyle bir ilgisi kurulamaz. Halk seçecek, beğenmeyen tek adam, “Hayır sen doğrusunu bilmiyorsun” deyip değiştirecek! Buna da halk iradesinin üstünlüğü ve demokrasi denecek!
Acil olarak toplanan Türkiye Belediyeler Birliğinin Başkanı İmamoğlu tarafından okunan açıklamasında doğru söylenmektedir: “Demokrasi yok ediliyor”! Zaten Anayasa uygulanmayarak, yargı tamamen yürütmenin hizmetine sokulup onun sözünden çıkmaz/çıkamaz kılınarak, çıkmaya çalışan hakimler sürülerek… yok edilmeye başlanmıştı. Şimdi kalan kırıntıları yok ediliyor. Faşizm eşiği aşılmaktadır.
Kayyım atamalarının bahanesi olarak gösterilenler de baştan aşağı saçmadır. Yok 10 yıl önce şu denmiş de yok yıllar önce şu yapılmış da… Yıllardır aklınız neredeydi? Ve 10 yıl önce siz şimdi 'FETÖ' dediklerinizle el ele koyun koyunaydınız!
Ve haydi diyelim ki bir “suç” işlenmiştir. Görevden alma için, bu “suç”un belediye faaliyetleriyle ilgili olması şarttır. Yasa böyledir. Ve bu tür suçları, çok sayıda milyarlarca liralık yolsuzluk ve usulsüzlüklerle iktidar belediyeleri ve en başta kayyım olarak atananlar işlemiş ama kimse tek laf etmemiştir.
Ve yine yasa, “suç” işleyenin yerine kayyım atanmasını değil, yenisinin belediye meclislerince seçilmesini öngörmektedir.
Kayyım uygulaması bir kez daha göstermektedir ki bu iktidarın ne Anayasa taktığı var ne yasa! Bunun anlamı yasa dışı bir zemin üzerinde yürümekte olduğudur. İşine gelen neyse onu yapmanın adıysa demokrasi değildir.
Anlaşılan, sıkışmış durumdaki iktidar Bahçeli’nin çağrısı doğrultusunda görüşmeler yürütmüş ancak umulan tam elde edilemeyerek saldırıya geçilmiştir. Üstelik, bir adım ileri atıp CHP’yi de hedefe koyarak ilerlemektedir! İktidara Öcalan’la görüşmeler yürütmek dahil her şey serbesttir ama DEM Parti ile konuşması bile suç sayılarak iç tartışmaları körüklenip CHP bölünmek ve elde ettiği seçmen desteği törpülenmek istenmektedir. Saflarından gelen L. Savaş, T. Özcan ve M. Yavaş’ınki gibi aşırı milliyetçi sesler yok değildir ama CHP şimdilik dik duruyor görünmektedir.
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02