Samimiyetinizi sevsinler!
Fotoğraf: MA
Siyaseti bir anlamda kötü malını alıcıya yutturmaya çalışan esnafa benzetirim. Sanki iyi bir siyasetçi olmak için inandırıcı yalan söylemek, karşısındakini kandırmak önemli niteliklerden biriymiş gibi. Gençtik bir zamanlar. Kayınpederim dönemin usta politikacılarından biriydi. Bir öğüt fısıldadı kulağıma hâlâ unutmam. Şöyle diyordu: “Kimliği hiç önemli değil, birisiyle konuşuyorsan, bir meseleyi tartışıyorsan karşındaki en az kendin kadar akıllı diye düşün, hata yapmazsın.” Bu öğüdü ömrüm boyunca kullanmaya çalıştım. Şimdi bakıyorum siyasetçilerin çoğu halkı saf yerine koyuyorlar. Durduk yerde insan kandırmakta üzerlerine yok. Geçenlerde MHP Genel Başkanı Bahçeli, Kürtlere el uzatıyorum dedi ve ortalık karıştı. Kürt sorunu çözümüne önerisi Bahçeli’den gelecekse ‘Vay geldi başımıza’ dedim içimden. Ama sonra bir baktım aklı başında bildiğimiz solcusu, sağcısıyla pek çok siyasetçi bir o kadar siyaset yorumcusu bir o kadar da akademisyen, Bahçeli’nin çağrısına destek çıktı. Herhalde tuhaflık bende dedim. Sesimi kestim. Sonra aradan bir hafta geçmeden Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer bir oldubittiyle görevinden alındı. Yerine kayyım atandı. Kayyımın atanışı da ilginç, Beyoğlu kaymakamı bir gecede önce vali yardımcılığına, sabah da Esenyurt Belediye Başkanlığına kayyIm olarak atandı. Yetmedi, birkaç gün sonra da Mardin, Batman ve Halfeti belediye başkanları görevden alınarak yerlerine yine kayyım atandı. Garip şeyler oluyor ülkede. Farkındaysanız hiç yadırgamıyoruz. Her şeye alıştırdılar bizi. Neredeyse biri çıkacak, bu ülkede diploması olan bilgi ve söz sahibi aydınların çalışmasına, fikir üretmesine, eleştirel yazılar yazmasına karşı çıkacak. Kim bilir belki yapay zeka kullanarak gerçek zeki insanları toplumdan uzak tutmayı beceren bir projenin peşinde de olabilir iktidar.
Her şeyi anlıyorum da bu ülkede milliyetçilik adına kazık yiyen pek çok aydını, halen cezaevinde bulunan Kürtlerin o tilki masallarına nasıl inandığını bir türlü kafam almıyor. Öyle ya bizim kuşak modası geçmiş bir kuşak. Öyle görülüyor. Ama bizim kuşağın inançlarına olan bağlılığı, dürüstlüğü, insanlık durumuna bakış açısı ömrümüz boyunca değişmedi. Dolayısıyla böyle yalpalamalara, olmayacak dualara amin demelere bizden paso. Nuri Bilge Ceylan’ın deyişiyle “Yalnız ve güzel ülkem bindi bir alamete gidiyor kıyamete.” Şöyle bir etrafınıza bakının. Sokakta, çarşıda, pazarda kimi sorsanız geleceğinden endişeli. Bu toplum nicedir gülmeyi unuttu. Acılarla, ağıtlarla geçen bir zaman diliminde gelece karşı duyulan endişe insan yüzlerine yansıyor. İlla ki bir çözüm bulacaksanız önce bu ülkenin insanını, kadınını, çocuklarını güven içinde yaşatacak, emeklisine onca yıllık emeğinin karşılığını sağlayacak bir düzene ulaştırın toplumu. Ayrımcılığı kaldırın, kadın erkek eşitliğine karşı çıkmaktan vazgeçin.
Yazılarımı izleyenler bilir, Fransız Şair ve Senarist Jacques Prévert’i çok severim. Ve şiirlerini yazılarımda sık sık kullanırım. Prévert’i Türkçeye aktaran çevirmen sayısı da bir hayli. Örneğin Eray Canberk, Metin Cengiz, Orhan Suda bir çırpıda aklıma gelenlerden bazıları. Bu yazıyı da Eray Canberk’in bir Prévert çevirisiyle bitirelim:
“ÇİÇEK DEMETİ”
N’apıyorsunuz orda küçük kız
Elinizde yeni koparılmış bu çiçeklerle
N’apıyorsunuz orda genç kız
Elinizdeki bu çiçeklerle bu kurumuş çiçeklerle
N’apıyorsunuz orda güzel kadın
Elinizdeki bu solmuş çiçeklerle
N’apıyorsunuz orda yaşlı kadın
Elinizdeki bu ölmüş çiçeklerle
Savaştan galip çıkanı bekliyorum.
- Ellerinize ve yalana dair 18 Aralık 2024 03:18
- Eski dostlar 11 Aralık 2024 04:29
- Acılı ve ayıplı günler 04 Aralık 2024 06:35
- Korku üzerine 27 Kasım 2024 04:35
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47
- Çivisi çıkmış toplumda çocuk olmak 18 Eylül 2024 04:28
- Çıkmaz sokak 11 Eylül 2024 04:44