07 Kasım 2024 05:41

Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde?

Devlet Bahçeli

Fotoğraf: TBMM

Paylaş

Olayların ve “beklenilmeyen gelişmeler”in birbiri ardına yaşanması şaşırtıcı olmayabilir ama Türkiye’nin bu bakımdan bir özgünlük gösterdiği pekala açıktır. Son bir ayda ise birbiriyle bağdaştırılması zor görülen birçok olay bir arada ya da birbiri ardı sıra yaşandı. Hem Türkiye’nin son kırk yılında daha belirgin ve etkili olmak üzere toplumsal ölçekli sorunların en önemlilerinden biri haline gelen Kürt sorununun “Çözümüne kapı aralayabilir” açıklamaları yapıldı hem de askeri harekatlar yoğunlaştırıldı. Buna kayyım atamaları eşlik etti ve AKP grup yetkilileriyle iktidar arpalıklarından semiren gazeteciler kayyım politikasının devam edeceğini açıkladılar. Saray karargahından yapılan açıklamalara bakılırsa Erdoğan “Müjde verme”ye devam edecekti!

Devlet Bahçeli, “Türkiye Yüzyılı‘nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir” diyor ve Öcalan için çağrısının arkasında olduğunu yineliyor! “Ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan terörist başı, terörün bittiğini söyleyecekse haydi DEM grubuna gelsin söylesin, umut hakkından da istifade etsin. Teklifimde ısrarlıyım, sözümün arkasındayım” diyen Bahçeli, Erdoğan ve bazı generallerle birlikte HÜDA PAR’lı Zekeriyaoğlu’nun elini havaya kaldırırken de “Dışa karşı iç cephenin kuvvetle örülmesi” çağrısı çıkaranlarla birlikte iş birlikçi Kürt politikacıların yanı sıra Çakıcı gibi adı organize suç örgütü liderliğine çıkmış kişilerle arzı endam ederken de bu güdü ve amaç öncelliklerden biri olarak öne çıkıyor. “Türk ve Türkiye Yüzyılı”ndan bahisle “Kürt kardeşlerimizle tek yüreğiz, bölücü teröre karşı aynı cephedeyiz” diyen Bahçeli, “Türk ve Türkiye Yüzyılı'na açılan kapıları sürgülemek isteyenlere toplu vuran yürekler marifetince engel olmalıyız. Yeni yüzyılda, yeni Türkiye ortamında, yeni hayat ve yeni siyaset çerçevesinde; tarihin taşlarını milli gayeyle, insanlarımızın tırmanmak istedikleri mertebelere çıkaracak yolları inşa etmek için döşemeliyiz. Çatışmaya ve yok etmeye değil, anlamaya ve bir arada yaşamaya dönük bir strateji geliştirmekten ve bu suretle inisiyatif üstlenmekten çekinmemeliyiz” diye konuşuyor.

Bu sözleri duyanlar, Erdoğan’ın “bilge” övgüsüyle desteklediği Bahçeli ve partisinin sermaye karşıtı mücadelede yer alanlara ve Kürtlerin ulusal taleplerinin karşılanmasını isteyenlere karşı tank-top-bomba destekli saldırı politikalarının amansız savunucusu olmaktan vazgeçtiğini sanacak! Oysa daha iki hafta önce "Kürt sorunu diye bir sorun yoktur ve olmayacaktır. Sorun bölücü terördür ve o da bitirilecektir" diyen de aynı kişiydi. Nitekim, gruptaki konuşmasında da o, “Sözde Kürt sorunu kanlı emperyalistlerin tuzağıdır. Sözde Kürt sorunu bölücü terörün hain ve kanlı eylemlerini sakladığı ihanet kılıfıdır. Sorun yaygarası koparanlar, en başta Kürt kardeşlerimizin canı ve varlığı üzerinde pazarlık yapan namertlerdir” demektedir.

Bahçeli’nin söyleminde çok net şekilde ifadesini bulan imhacı politika, Kürtlerin yoğun olarak yaşamakta oldukları alanlarda ve “dağ”da yürürlüktedir. Bahçeli, “Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır; silahlı eşkıyayı temizlemek kaçınılmazdır, siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır. Kürt kardeşlerimizle aramıza hiçbir mihrak giremez. Kürt kardeşlerimizi Türk milletinden ayrıştırmaya hiçbir şerefsizin eylem ve provokasyonu kafi gelemez. Teröre tolerans sıfırdır, terör örgütünün ürediği neresi varsa orası meşru hedeftir. Kürtler başka, terör örgütü başkadır. İkisini birbirine karıştırmak en vahim cinayet, ülkemize ve milletimize yapılacak en şedit kötülüktür. Kürtler kardeşimizdir, milletimizin eşit ve onurlu mensuplarıdır, terör örgütü ise Türkiye düşmanlarının taşeronu, hunhar maşası, silah tutan kuklasıdır” diyor ve DEM Parti’yi, yani aslında ona oy veren milyonlarca insanı, PKK’ye karşı tutum almaya çağırıyor.

Öcalan, kurucusu olduğu ancak 25 yıl gibi bir süredir pratiğinin dışında bulunduğu örgütüyle ya da onun bir bölümüyle karşı karşıya gelmeye; DEM Parti ile Kürt halk kitleleri PKK’ye karşı tutum almaya çağrılırken, uzun on yıllardır Kürt halk kitlelerine karşı sürdürülen baskının yol açtığı yıkım ve yorgunluk malzeme ediniliyor ve “Türk ve Türkiye Yüzyılı” iddiası ve “dış düşman” tehdidi söylemiyle yayılmacı dış politika için alan açılmak isteniyor. Dışa karşı pazarlıkta içeride tahkim ve takviyeye ihtiyaç duyuluyor. Ne ki göz önündeki gerçekler, birileri yok dediğinde ortadan kalkmıyor: Bahçeli-Erdoğan’ın ya da çeşitli sermaye partilerinde bir araya gelen şövenist politikacılarla yağmacı siyasetin nemasından pay alan yazar-gazetecilerin yok dedikleri Kürt sorunu, ulusal istemlerinin reddi nedeniyle vardır. “Bölücü terör örgütü” olarak gösterilen örgüt -ya da örgütlerin de üretici kaynağı- başlıca nedenidir. Terörden nemalanan ve bu sorunu Kürt-Türk ve diğer işçi ve emekçilerin kendilerinin sınıfsal siyasi-sosyal ve iktisadi talepleri etrafında birleşik bir mücadele hattında dövüşmelerini engelleme hedefiyle bağlı çözümsüz tutarak istismar eden de tekelci burjuva iktidarı ve onun güncel politik-askeri temsilcileridir. “Sözde Kürt sorunu” demek “sözde Kürt” demek gibi bir şeydir ve somut gerçekliğe düpedüz aykırıdır. Kendi ana dilinde türkü söyleyip halay çeken gençlerin dipçik-süngü zindana götürüldüğü bir ülkede sorun yok deseniz kaç yazar? Kürt politikasının “Eşit yurttaşlık hakkının anayasal güvenceye alınarak yaşamın tüm alanlarında kabul edilmesi ve uygulanması”na evrildiği bir durumda dahi bu istemleri reddeden gericiliğin halk kitlelerine de ülkeye de düşmanlıktan başka verdiği bir şey olamaz. Bahçeli’nin eli, saldırılarla yıldırma çağrısı doğrulsunda havalanırken, hiç de muamma içermeyen inkarcı sözler -buna yedekte beslenen ve içeride dışarıda Türk burjuva yayılmacı politikasına adapte olmaya hazır iş birlikçi Kürt oluşumlarının çabaları da eklenmeli- beklenti yaratarak etkisizleştirmeyi hedefliyor. Bunlara karşı gerekli olansa tüm milliyetlerden emekçilerin şoven gerici politikaları reddetmesidir.

Kürt, Türk ve diğer ulus ve ulusal topluluklardan emekçiler evet kardeştir ama inkar ve baskıyla ayrımcı politikayı dayatmada ısrar edenler bu kardeşliği dinamitlemeyi sürdürüyorlar. Halk kitleleri kendi iradelerine karşı çekilen devlet yönetimi sopasını kırma anlayışında birleşmeden bu saldırılar ve bu yanıltıcı atraksiyonlar devam edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa