10 Kasım 2024 05:07

​​​​​​​Patronlar asgari ücreti nasıl silaha dönüştürür?

Fotoğraf: cleanpng

PAZAR
Paylaş

Asgari ücret tespit dönemleri, şirketlerin ultrakârlarına ve servet yoğunlaşmasına dair söz söylemekten imtina eden, buna karşılık, ücretleri baskılama, alım gücünü düşürme ve kitlesel işsizlik reçeteleri sunan burjuva iktisatçıların mahşer gününe dönüyor. Asgari ücrete dair zam oranları telaffuz edildikçe hükümetten, işveren sendikalarından ve patron örgütlerinden koro halinde itirazlar ve eleştiriler yükseliyor.

Ankara Ticaret Odası Başkanı “Yapılan zam, iğneden ipliğe her şeye zam olarak yansıyor ve bu da enflasyonla mücadele sürecini uzatıyor” derken, Türkiye İhracatçılar Meclisi başkanı “Artışın sadece çalışanları değil, ülkenin genel rekabetçiliğini de göz önünde bulundurarak belirlenmesi” gerektiğine dikkat çekti. TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclis başkanı asgari ücrette yüzde 30’un üzerinde artışa itiraz ederken, TÜSİAD başkanı “Orta yolu bulmak zorundayız. Gerçekleşen enflasyona göre yaparsak ekonomik program bozuluyor” dedi.

İşçilerin ekonomik haklarını korumakla görevli sendika konfederasyonları ise -işveren sendikalarının güdümünde- göstermelik açıklamalar ve taban basıncını kontrol etmeye dönük günübirlik eylemlerle yetiniyor.

Tespit dönemlerini bu kadar önemli hale getiren faktör, asgari ücretin sadece bir ücret konusu olmamasıdır. Sermaye sınıfı açısından, ulusal ölçekte sermaye birikim rejiminin niteliğini, Türkiye kapitalizminin uluslararası kapitalizme eklemlenme biçimini ve uluslararası iş bölümündeki konumunu ilgilendiren çok yönlü bir gündemdir.

TÜM ÜCRETLER ASGARİ ÜCRETE

Türkiye, ücretli çalışanlar cumhuriyetine dönüyor. TÜİK’in “ücretli çalışan istatistikleri”ne göre sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında 15 milyon 883 bin 831 ücretli çalışan işçi var. SGK’nin aralık 2023 verilerine göre ise 4/A, 4/B, 4/C sistemlerinde 25 milyon 358 bin 22 aktif sigortalı çalışan var. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının mevsim etkilerinden arındırılmış verilerine göre ise, iş gücü 35 milyon 831 bin olmasına karşın aktif çalışan 32 milyon 776 kişidir. Kayıt dışı istihdam ve göçmen emeği de ilave edildiğinde ücretli çalışan sayısı daha da artmaktadır.

Nüfusun yarıya yakınının ücretli emek ordusunu oluşturduğu Türkiye’de asgari ücretle veya yakın ücretle çalışan sayısı, buna eşlik eden piyasa despotizmi ile birlikte yükseliyor. 2002’de asgari ücret altında ücretle çalışanların toplam çalışanlara oranı yüzde 24.4 iken 2022’de bu oran yüzde 33.8’e yükselmiştir. DİSK-AR’ın hesaplamasına göre 2002’de asgari ücretin iki katından fazla bir ücretle çalışanların oranı yüzde 40.1 iken, bu oran 2022’de asgari ücret ve ortalama ücret makasının daralması sebebiyle yüzde 18.1’e düşmüştür.

Yaklaşık her 10 işçiden 6’sı asgari ücretin yüzde 20 üzerinde bir ücretle çalışırken, bu oran 2002 yılında 10 işçide 4 idi.

Nüfusun tüm katmanlarının proleterleşmesine ve düşük/orta-düşük teknolojili meta ve hizmet üretimine dayalı sermaye birikim modelinde asgari ücret, sadece asgari ücretle çalışanları değil, tüm iş gücü piyasasını şekillendiren bir etken. Bunu hem ücretlerin genel seviyesi hem de ücret pazarlıkları bağlamında görebiliriz. Buna göre:

a) Sendikaların toplu sözleşme taslaklarını oluşturma süreçlerinden farklı iş kollarındaki ücret pazarlıklarına değin, asgari ücret her zaman referans noktalarından birisi olagelmiştir. Asgari ücretin seviyesi, patronların da iş yerlerinde ücretleri belirli bir seviyede tutmasını kolaylaştırır. Asgari ücretin yılda tek artışla sınırlandırılmasıyla birlikte kimi iş yerlerinde patronlar ücret pazarlığını asgari ücret artışına endekslemeye çalışıyorlar. Pek çok iş yerinde işçiler maaşlarındaki erimeyi asgari ücretle karşılaştırarak yapıyorlar.

b) İhracata dayalı ekonomi modelini ayakta tutan ucuz iş gücü havuzunun büyümesi amacıyla asgari ücret, ortalama ücrete dönüştürülüyor. TÜİK işgücü maliyeti istatistikleri, asgari ücret ile ortalama ücret makasının kapanışını ortaya koyuyor. 2012 yılında brüt asgari ücret, brüt ortalama ücretin yüzde 44’ü iken, bu oran 2016’da yüzde 53’e, 2020’de yüzde 73’e yükseldi.

Kovid-19 salgınında yoğunlaşan servet transferi döneminden itibaren gelir düzeyleri belirgin şekilde bozulmuş, tüm maaşlar asgari ücrete yakınsanmıştır. TEPAV tarafından hazırlanan “Türkiye’de maaş ve ücretlerin asgari ücrete yakınsaması raporu”na göre iş gücü havuzunun büyük kısmını oluşturan imalat sanayiindeki ortalama ücret ve maaş ödemeleri, 1974-2002 yılları arasında asgari ücret bandından yüksekte iken, 2005 yılından itibaren asgari ücrete yaklaşmıştır.

ULUSLARARASI İŞ BÖLÜMÜ VE ASGARİ ÜCRET

Türkiye kapitalizminin uluslararası iş bölümündeki rolleri arasında en önemlisi, iş gücü ve coğrafi kaynaklarını yabancı tekellerin kullanımına ve kontrolüne açmak olarak değerlendirilebilir. Bu doğrultuda ücretlerin baskılanması, diğer bir ifadeyle emek maliyetlerinin düşük oluşu yabancı sermayeye “avantaj” olarak sunulur.

Ne kadar çok çalışan, asgari ücretle ya da asgari ücrete yakın ücretlerle çalıştırılırsa, patronların emek maliyeti hızla düşürülür ve böylece farklı alanlara yatırım yapabilmelerinin önü açılır. TÜİK’in en son 2022 yılında yayımladığı sanayi ve hizmet istatistiklerine göre, Türkiye’de finans ve sigorta faaliyetleri hariç şirketlerin üretim değeri 9.85 trilyon liraya yükselirken, emek maliyetleri 1 trilyon liraya geriledi. Şirketlerin emek maliyetinin üretim değerine oranı 2012 yılında yüzde 13, 2016 yılında yüzde 15 iken, 2022 yılında yüzde 10’lara kadar düştü.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinin sitesinde de “nitelikli ve rekabetçi iş gücü” başlığı altında emek profilinin yaş durumu, verimliliği ve eğitim durumu hakkında veriler bulunur. Rekabetçi modelde Türkiye’deki çalışma sürelerinin uzunluğu ve emek verimliliği “avantaj” ve “fırsat” olarak sunuluyor.

İhracatçılar tarafından sürekli dile getirilen emek maliyetlerinin yükselişi nedeniyle rekabet gücünün zayıflaması bir söylemden çok daha fazlasını barındırır. Uluslararası meta ve hizmet zincirlerinde Türkiye’deki şirketleri alt-işverenlik ilişkileriyle kendisine bağlayan veya doğrudan yatırımları bulunan yabancı sermaye, ücret artışlarını yakından izlemektedir. Dünyada ucuz emek rezervleri oluşturarak yatırım portföyünü buna göre şekillendiren yabancı sermaye, sadece Türkiye’nin meta zincirlerindeki, transit ticaretteki ve bölgesel konumuna göre iş yapmaz. Uzun süreli üretim ve yatırım kapasitesini belirlerken ücretleri de dahil eder.

Ücretler genel seviyesinin asgari ücrete göre belirlendiği ve şekillendiği bir ortamda, IMF Türkiye Masası Şefi James Walsh “Asgari ücret artışında, geçen yıl olduğu gibi enflasyonun ciddi şekilde yükselmesine yol açacak bir artış yapılmamalı” demiştir. IMF’nin ağustos ayında yayımladığı Türkiye için “4. madde gözden geçirme raporu”nda ise “Fiyatlar, ücretler ve kira gibi diğer sözleşmeler yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlenmeli” ifadesi kullanılmıştır. Bunun anlamı somut enflasyon verileri yerine, hükümetin sermaye gruplarına bakarak oluşturduğu “beklentiler” üzerinden hareket edilmesi gerektiğidir. Bu da işçi sınıfının doğrudan aleyhine işleyecek bir projeksiyondur.

ASGARİ ÜCRET POLİTİKASI

Asgari ücretteki yüzdesel ufak artışlar, hanelerde bir miktar rahatlamaya yol açsa da, işçiler çok yakından biliyor ki, fiyatların durmadan yükseldiği bir dönemde bir yere kadar işe yarayacaktır. İşçileri “paragöz” veya “açgözlü” gösterenlerin aksine, her bir işçi asgari ücretin reel anlamını ve gündelik yaşamdaki sınırlarını yakından bilmektedir. Aynı zamanda işçiler, her şeyin fiyatı durmadan zamlanırken, 2003’ten bu yana gıda fiyatları ise 31 kat artarken, mutfakta hissedilen gerçek enflasyonun yüzde 100’ü bulduğu bir dönemde asgari ücrete yapılacak yüzde 20-25’lik bir zammın hiçbir işe yaramayacağını da yakından bilmektedirler.

Milyonlarca işçiyi, emekçiyi ve ailelerini ilgilendiren asgari ücret, Türkiye’nin gündemi olduğu kadar, uluslararası kapitalizmin ve iş bölümünün de bir konusudur. Ücret artışının frenlenmesi emek maliyetlerinin düşürülmesi ve rekabetçi modelin canlandırılması anlamına gelir. Kısacası uzlaşmayacak iki çelişki arasında makyajlanan bir orta yol bulma arayışı söz konusudur. Bu nedenle asgari ücret, bir sınıf meselesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa