Trump kime karşı?
Fotoğraf: Paul Hennessy/AA
Trump’ın ABD seçimlerini açık farkla kazanmasının ülke içindeki siyasi ve sosyolojik nedenleri ve olası sonuçları üzerinde bir mutabakat oluşmuş gibi. Örneğin, Cumhuriyetçi eyaletlerdeki Demokratlar çocuklarının alacağı eğitimden kaygı duydukları için Demokrat eyaletlerde iş bakmaya başladılar bile. Ancak, Trump’ın dış politikası ve bunun dünya siyasi ve iktisadi dengelerine etkisi konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Bu da şaşırtıcı değil çünkü Trump’ın seçim kampanyasındaki vaatleri kendi içinde çeliştiği gibi, bu vaatler kabinesinde dış politikadan ve ekonomiden kimin sorumlu olacağına bağlı olarak bambaşka bir yöne de kayabilir. Bu belirsizlik karşısında Çin ve Avrupa Birliği gibi büyük güçler de henüz kesin bir tutum belirleyemiyor.
Bu belirsizlik o kadar yoğun ki, yeni Trump döneminden en çok kimin kaygılanması gerektiği konusunda dahi görüş ayrılıkları var.
Trump ve Vance’ın seçim kampanyası sırasındaki NATO’yla ilişkileri sınırlandırma tehditleri AB’yi NATO’ya muhtaç olmadan Rusya’ya karşı savunma stratejileri geliştirmeye itti. Bu stratejilerin içinde ortak savunma bütçesini arttırma, sivil teknoloji sektöründe özel sermayeyi Çin’in yaptığı gibi askeri teknoloji üretmek için seferber etme gibi yöntemler var.
Avrupa’da Çin ve Rusya aralarından şu sızmayan müttefikler olarak görüldüğü için, ABD tarafından rahat bırakılmış bir Rusya’nın Ukrayna’yı tamamen işgal edeceği ve Çin’in de buna destek vereceği düşünülüyor. Oysa, Çin için savaşın yoğunluğunun artması, tedarik zincirlerinin yeniden aksaması anlamına geliyor. Çin’in yeni Trump dönemine dair en büyük kaygısı ekonomik çünkü Trump, ekonomik hedefler için askeri müdahalelerde bulunmayacağını defaatle belirtti ve olası bir Çin müdahalesine karşı Tayvan’ı savunmayacağını açıkladı.
İktisadi alandaysa, Trump döneminin nasıl bir tehdit oluşturacağı Çin için dahi açık değil. İki ülke arasındaki ticaret savaşları, Trump'ın öngörülemez hamleleri sayesinde daha görünür hale geldi, ancak aslında Çin'in yükselişini engelleme gerekliliği, ABD'de siyasi yelpazenin her iki kanadının da birleştiği bir nokta. Bu yüzden, Trump'ın seçim kampanyası sırasında vadettikleri ile kabinesi belli olduktan sonra izleyeceği dış politika programı örtüşmeyebilir, ancak ekonomik alanda korumacı politikaları sürdüreceği öngörülebilir. Bu korumacı politikalar ticaret kotalarına odaklanırken, Çin’i tedarik zincirlerinden uzaklaştırmaya yönelik yapısal çabalar geri planda kalabilir; çünkü Trump, küresel üretim ağları içinde bir iş bölümünü Amerika’nın gücünü zayıflatmak olarak görüyor. Örneğin, Tayvan’ın çip teknolojisini Amerika’dan çaldığını iddia etti, oysa Tayvan, Hollanda’yla beraber ABD’nin çip tedarik zincirinin önemli bir parçası.
Trump’ın ikinci dönemi bu şekilde belirsizliklerle dolu olacağından, Çin öncelikli olarak doğrudan bir çatışmaya girmeden kendi tedarik zincirlerini ve Küresel Güney’deki müttefiklerinden oluşan ağlarını güçlendirme yoluna gitmeye başladı bile.
Afrika ve Ortadoğu gibi Kuşak ve Yol girişimi yatırımlarının ağırlıkta olduğu bölgelere daha fazla ve daha nitelikli yatırım sözü verdi. Güneydoğu Asya, eğer Trump yüzde 60’a varan ek vergileri, ülkede enflasyonu arttırmak pahasına, gerçekten yürürlüğe koyarsa, Çin’deki fabrikalar Güneydoğu Asya’ya taşınacağından zaten kârlı çıkacak. Bu olasılığa karşı, Çin, bölgeyi ve hatta bölgede en güçlü rakibi olan Hindistan’ı BRICS genişlemesiyle kendi ağlarına çekmekte.
Çin’in Trump’ın ikinci dönemine karşı aldığı önlemler arasında ABD’nin geleneksel müttefikleriyle arayı düzeltmek de var. AB ve üye ülkeler arasında Çin’le ekonomik ilişkilerin nasıl sürdürüleceğine dair bir anlaşma olmadığı uzun zamandan beri açıktı. Örneğin, elektrikli araçlara getirilecek vergiye bile zorlukla karar verebilmişlerdi. Çin, bu karara rağmen Avrupalı üreticiler ve hükümetlerle teması kesmedi. Özellikle, yeni Trump döneminde güçlenebilecek bir Rusya’ya karşı Çin, Avrupa’nın yüzüstü bırakmakta zorlanacağı bir partner haline geliyor.
Avrupa, Trump, Xi, Modi, Orban ve hatta Putin gibi otoriter liderlere olan sempatisini her fırsatta dile getirdiği ve vadettiği sosyal politikalar da muhafazakar olduğu için de endişeli. Ancak, herkes bu sefer daha hazırlıklı. Otoriter Trump iklim gündeminden ya da kalkınma programlarından bir kez daha çekilirse, bu sefer kendini yeni yüksek teknoloji üretim ağlarından izole etmiş bulabilir.
Yeni Trump döneminin zararı en çok kime dokunacak, kimse bilmiyor. Ancak, Çin de AB de önceden hazırlanmaya çalışıyor.
- BRICS'i birleştiren nedir? 29 Ekim 2024 12:33
- Avrupa Küresel Geçit'te yol ayrımında 22 Ekim 2024 05:00
- Çin ekonomisi batıyor mu, batırıyor mu? 08 Ekim 2024 04:45
- Maymun Kral çıplak 17 Eylül 2024 05:00
- Kuryeler örgütlenebilir mi? 03 Eylül 2024 04:55
- Amerikan seçimlerinde Çin faktörü 20 Ağustos 2024 05:06
- Çin, Haniye suikastını nasıl yorumluyor? 06 Ağustos 2024 05:00
- Türkiye, ne AB’ci ne Çin’ci olabilir mi? 23 Temmuz 2024 05:10
- Çin'in artan öz güveni 02 Temmuz 2024 04:31
- Avrupa seçimlerine Çin’in tepkisi, ilişkilerin geleceği 18 Haziran 2024 04:29
- Yarın Üçüncü Dünya Savaşı çıkacak mı? 04 Haziran 2024 06:39
- Ejderha yılı Çin’e liderlik getirecek mi? 13 Şubat 2024 04:44