Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor
Görsel: DALL-E
31 Mayıs’ta yapılan yerel seçimden beri yeni ve önemli bir tartışmamız var. Eğer demokrasi güçleri engelleyemezse, yeni ve bir önemli bir sorunumuz daha olacak: Etki ajanlığı!
Konu geçtiğimiz mayıs ayında Meclis gündemine getirildi. Haziran ayında Genel Kuruldan geçirilerek yasalaşması için AKP ve MHP’li vekiller seferber olduysa da medya, akademik çevreler ve Meclisteki muhalefet milletvekillerinin tepkileri karşısında geri çekilmek zorunda kalınmıştı. Daha doğrusu Meclisin 3. yasama yılında (ekim ayında) Meclis gündemine getirilmesi kaydıyla geri çekilmişti.
Ekim başından beri de “etki ajanlığı” tartışması yeniden medya ve siyasetin gündemine geldi. Bu hafta içinde de Meclise getirilmesi bekleniyor.
TBMM Genel Kurulunda bu hafta getirilmesi beklenen Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16. maddesine, Türk Ceza Kanunu (TCK)’de yapılacak değişiklikle “devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” bölümüne, “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilmesi” eklenecek. Eğer eylem “Savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş"se bu ceza 8 yıldan 12 yıla kadar çıkabilecek!
TMY, OHAL, DEZENFORMAYON YASALARI YETMEDİ
Genel olarak bakıldığında iktidarlar halkın şikayet ettiği sorunları çözmek, halkı rahat ve mutlu hayat sürmesini sağlama iddiasıyla iktidara gelirler. AKP iktidarı da bu iddiaları çok yüksek sesle ifade ederek iktidara geldi. Ama geçmiş 23 yıllık iktidarı boyunca halkın şikayet ettiği sorunları çözmek yerine sorunları istismar ederek, bunları kendilerinden önceki iktidarları suçlayarak, kara propaganda yöntemleriyle üstünü örterek, din ve milliyetçilikle ambalajlayarak kabul edilebilir hale getirmeye çalıştı. Bunlar yetmediğinde yargıyı tek adama bağlayarak, TMY’yi OHAL’i yasa ve Anayasa’yı tanımazlığı, keyfi yönetimi pervasızca kullanarak iktidarını sürdürdü.
Nitekim halk açlıktan işsizliğe, enflasyondan ülkenin yer altı ve yer üstü servetlerinin iç ve dış sermaye tarafından yağmalanmasına, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasından sosyal güvenliğe, eğitimden sağlığa… hayatın her alanında boğazını sıkan sorunlarla boğuşurken, iktidarın kendi eseri olan bu büyük sorunları çözmek yerine halkın bu sorunlar üstünden ortaya çıkan tepkilerini önlemek için yeni “suç” ve “cezalar” ihdas etmeye yöneldi.
2022 ekim ayında “dezenformasyonu önleme” iddiasıyla ”dezenformasyon yasası”nı çıkardı. Gazetecileri, sosyal medyada fikirlerini söyleyerek tepkilerini dile getiren, sokak röportajlarında iktidarın uygulamalarını eleştiren yurttaşları susturmayı amaçladılar. Ama o da yetmemiş olmalı ki şimdi de “Devletin; iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknoloji, kültür… gibi devletin yararına aykırı görülen fiilleri” “etki ajanlığı”, kısaca “casusluk”la suçlayarak halk tamamen susturulmak isteniyor.
‘SORUN VAR’ DEMENİN BİLE YASAKLANMASI AMAÇLANIYOR
Çünkü tek adam rejimi artık sorunları çözme umudunu da yitirdiği için bu soruları çözmek yerine “Sorun var” diyenleri, yaşanan sorundan iktidarı, uygulamalarını sorumlu tutanların sesini tamamen kesmek için seferber olmuş bulunuyor.
“Dün dündür bugün bugündür” diyerek tutarsızlığın, yalanın, demagojinin siyasetin meşru yöntemi haline gelmesinin baş sorumlusu bir politikacı olan Süleyman Demirel, artık ülke ve halkın karşı karşıya kaldığı sorunları çözemez hale geldiğinde, “Eğer meseleleri mesele yapmazsanız meseleler mesele olmaktan çıkar!” diye mugalataya başvurarak meşrulaştırmayı amaçlamamış mıydı!
Erdoğan-AKP iktidarının 23 yıl sonra geldiği yer artık sorunları çözüyor görünmek, hatta istismar ederek sürdürmekten de ibaret değil. Çünkü artık sorunları istismar ederek elindeki devasa medya ve devlet imkanlarını sorunların üstünü örtmeyi de başaramadığı için “Sorun var” demeyi, “Sorunların nasıl çözülebileceğini”, gündeme getirmeyi de yasaklamaktır!
Demirel’in deyimiyle meseleleri mesele olarak görmeyi yasaklayarak mesele olmaktan çıkarmaktır!
BİLEREK YAPILAN MUĞLAKLIK: KİŞİYE GÖRE SUÇ YA DA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ!
Bu hafta TBMM Genel Kuruluna gelmesi beklenen “etki ajanlığı” düzenlemesinde suç tarifinin muğlak olması, dolayısıyla eleştirinin ajanlık ve ifade özgürlüğü arasında ayrım için nesnel ölçütlerin olmaması eleştiriliyor. Muğlaklık elbette bilerek istenerek yapılan bir şey. Çünkü suçlama yapılan eyleme göre değil “Eylemi kimin yaptığına göre cezalandırma” amaçlanıyor.
İki yıldır “dezenformasyon yasası”nın uygulanmasında bunun nasıl yapıldığını görüyoruz.
Burada daha önemli olan bu yasayla kimlerin suçlanmasının amaçlandığıdır.
Elbette burada ilk hedef medya ve gazetecilerdir.
“Etki ajanlığı” yasasıyla tehdit edilen kuşkusuz gazeteciler ve medyadır. Bu düzenleme ile yandaş olmayan gazeteciler. Nitekim daha yasanın yeniden gündeme gelmesinden beri gazeteciler ve basın meslek örgütleri yasanın ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünü tehdit ettiğini öne sürüyorlar. 22 Ekim’de ortak açıklamada da “etki ajanlığı” düzenlemesinin “basın özgürlüğü için ciddi bir tehdit” olduğu uyarısında bulunulmuştu. Muhalefet partilerinin çeşitli sözcüleri de de düzenlemenin iktidarı eleştirenlere ve tepki gösterenlere karşı “cadı avına” dönüşebileceğini belirterek yasa teklifine karşı çıkmıştı.
SADECE MEDYA DEĞİL HER YURTTAŞ, SENDİKALAR VE EMEK ÖRGÜTLERİ DE TEHDİT ALTINDA!
Ama “etki ajanlığı” düzenlemesi sadece gazetecileri, muhalefet partilerini, onların sözcülerini tehdit etmiyor. Sosyal medyada, sokak röportajlarında iktidarın politikalarını eleştiren herkes “etki ajanlığı” ile suçlanması tehdidi altında olacaktır.
Bütün bunların da ötesinde iktidarın ekonomik politikalarını eleştirecek olan sendikalar, emek örgütleri, çeşitli türden dernekler, birlikler ve onların yapacakları, gösteriler, bu eylemlerde iktidarı eleştiren sloganlar, pankartlar, yapılacak konuşmalar iktidar politikalarına yönelik eleştiriler, yapılacak miting, grev, direniş ve gösterilerin içeriğine bakılarak, “Bunlar şu ya da bu yabancı ülkenin, şu ya da bu Türkiye düşmanı odağın işine gelir…” diye yorumlanarak “etki ajanlığı” ile suçlama tehdidi altındadır.
Kısacası iktidarın politikalarını eleştiren kişi ve kurumlar “etki ajanı” suçlamasının tehdidi altındadır.
Bu yüzden de yasanın çıkarılmasına karşı, eğer çıkarılabilirse uygulanmasına karşı mücadele de tehdit altında olanların ortak mücadelesi olduğu ölçüde anlamlanacaktır.
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14
- İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor 12 Ekim 2024 05:03
- 10 Ekim Katliamı davası bölgede barış mücadelesinin alanı olarak da önemli 09 Ekim 2024 04:57
- 'İç cepheyi güçlendirelim' çağrısı, muhalefet ve emek güçlerine arkamızda hizalanın çağrısıdır! 06 Ekim 2024 04:41
- İktidar neden yapamayacağı bir anayasayı gündem yapmak için bu kadar uğraşıyor? 03 Ekim 2024 04:55