14 Kasım 2024 04:14

Buyrun cinnet ortamına...

Futbol topu

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

İnsanlık tarih boyunca kendi etnik köken ya da inanç aidiyetini diğerlerinden üstün, özel, ayrıcalıklı kabul eden düşüncelerin sebep olduğu çok büyük acılar yaşadı. Dünyanın,-savaşların, çatışmaların, gerilimin sürdüğü- günümüzdeki haline bakıldığında insanlığın geçmişte yaşadığı acılardan ders aldığı söylenemez.

Ders almak bir yana, günümüzde “üstün/özel/ayrıcalıklı aidiyet” kaynaklı gerilimlere, fanatik taraftarlık olgusu üzerinden futbol kulübü aidiyeti de eklenmiş ve böylece yeni bir ayrışma, düşmanlık ve çatışma alanı ortaya çıkmış durumda.

Futbol, din ve milliyetçilikle birlikte çağımızın en yaygın fenomeni. Kendi kulübüne üstün, ayrıcalıklı nitelikler atfedip diğerlerini aşağılayan, kötüleyen, küçümseyen fanatik futbol taraftarlığı yaklaşımı da bir tür -kurumsal- ırkçılık sayılabilir…

Muktedirler, insanların futbola gösterdikleri yoğun ilginin farkına varmalarından bu yana, sürekli olarak bu ilgiyi bir yandan ranta, diğer yanda iktidarlarını korumalarına yardımcı olacak bir koza dönüştürmenin yollarını aradılar. Buldular da.

Fanatik taraftarlık, iktidar sahiplerinin bütün amaçlarına karşılık vermesi bakımından ideal bir olgu. Hem rant kanallarını çeşitlendirdiği, hem de kitleler arasında yapay bölünmüşlükler, kronik gerilimler yaratarak zamanın ve enerjinin yanlış yerlerde tüketilmesine yol açtığı için. Bu nedenle de fanatizm düzen sahipleri ve onların kontrolündeki medya tarafından alabildiğine besleniyor, kışkırtılıyor, köpürtülüyor.

Öte yandan işin kültürel ve ahlaki boyutu ise günden güne aşınıp eriyerek neredeyse tamamen yok olma aşamasına geldi. Oyuna, barındırdığı yüksek gerilime ve çatışmacı yaklaşıma yakışan, ahlaki duyarlılıklardan ve kaygılardan bütünüyle arınmış bir söylem ve eylem tarzı hakim oldu.

Gidişat tüm dünyada bu yöndeyse de ülkemizde durum daha bir endişe veriyor…

Neredeyse her gün kulüpler söz düellosuna girişiyor. Hakarete varan karşılıklı atışmalar, suçlamalar havada uçuşuyor. Gerilimin bu denli yükselmesinin sonunda iş, cinsiyetçi küfürler üzerinden sözel şiddete kadar gidiyor. Şunu da vurgulamak gerekir ki, cinsiyetçiliğin küfürler aracılığıyla beslenip yeniden üretilmesi de fanatizmin sonuçlarından biri. Fiziksel şiddetin devreye girmek için uygun koşullar beklediği de başka bir gerçeklik…

Egemenler için iyi, hoş olsa ve onların çok işine yarasa da fanatizmi belli bir seviyede tutmak mümkün değil. Fanatizm sınır bilmez, bir kere gemi azıya aldıktan sonra engel tanımaz ve artık onu durdurmak mümkün olmaz. Bu bağlamda işi taşkınlığa ve fiziksel saldırganlığa vardırmasının örneği de pek çoktur.

Öyle ki, fanatizmin damga vurduğu spor alanları giderek cinnet ortamına dönüşürken en çok taraftara sahip olan “büyük” takımların kendi aralarındaki maçlar ancak binlerce polisin gözetiminde oynanabiliyor.

Deplasmana taraftar götürme yasağı da, bizimkisi gibi toplumsal hayatı yasaklarla düzenlemeye hevesli bir ülkede başka bir güvenlik(!) önlemi olarak dikkat çekiyor...

Garabetliklerle dolu mevcut ortamın sporla uzaktan yakından bir ilgisinin kalmadığını söylemek hiç de yanlış bir saptama sayılmaz.

Herkes fena halde tuttuğu takımdan yana estirilen fanatizm rüzgarına kendisini kaptırmış durumda. İnsanlar bitip tükenmez bir çabayla, tuttukları takımın temiz, diğerlerinin ise kirli olduğunu kanıtlamanın derdinde. Aşağılık bir toplumsal sistemin parçası olan mevcut futbol düzeninde hiçbir kulübün temiz kalamayacağını akıl edemeyecek kadar zihinsel esenliğin uzağına savrulmuş görünüyorlar.

İş öyle bir hale geldi ki, toplumsal meselelere duyarlı olduğunu iddia eden ve kendisini düzen muhalifi olarak konumlandıran insanlar bile takım aşkına, hiç utanmadan, sıkılmadan, kulüp yöneticisi kimliğiyle bu alanda boy gösteren ülke burjuvazisinin en önde gelen tiplerini cansiperane biçimde savunup, onların arkasında hizalanabiliyorlar.

Tuttukları takımı “halkın takımı”, “emekçilerin takımı” gibi sıfatlarla tanımlayarak taraftarlıklarına gerekçe uydurmaya çalışmaları ise ayrı bir komiklik…

Onların arasından birisi bile fanatizm lağımından kafasını kaldırıp, “Yahu biz ne yapıyoruz, bu altı üstü bir oyun, bu oyunu türlü komplekslerin tatmin aracı haline getirmek ve yönetici kılığındaki sömürgen kalantorların kendi aralarındaki kibir, prestij, gurur kavgasının tarafı olmak bize yakışmaz” diyemiyor.

Diyemediği için de, aklın ve mantığın tamamen devre dışı kaldığı bu cinnet ortamı dağdan yuvarlanan kar topu misali hızla büyüyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa