15 Kasım 2024 04:12

Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik

Almanya Federal Meclisi

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Almanya’da ekonomideki durgunluk, tekellerin daha fazla kâr ve mali destek arayışı, halk arasında artan güvensizlik 6 Kasım’da SPD-Yeşiller-FDP koalisyon hükümetinin dağılmasına yol açtı. Der Spiegel dergisinde bu hafta anlatılan hükümetin dağılma hikayesine göre, zenginlerden daha az vergi alınmasını savunan Maliye Eski Bakanı Lindner’in kapalı kapılar arkasında erken seçim arayışında olduğu anlaşılıyor. 23 Şubat’ta yapılmasına karar verilen erken seçimlerde FDP’nin meclis dışında kalma olasılığı epey yüksek. SPD ve Yeşiller de oy kaybına uğrayacak. Son anketler baz alındığında, üç koalisyon partisinin 2021’den bu yana toplam oy kaybı yüzde 20 civarında.

Bu da halkın son üç yıl içinde izlenen politikalara tepkinin yüksek olduğunu gösteriyor. Tepkinin başlıca nedeni, yaşam standartlarının sürekli düşmesi, gelecek kaygısının artması. Toplam açısından bakıldığında üç yıl içerinde Avrupa’nın en zengin ülkesi Almanya’da dağılan “trafik lambası” hükümeti sayesinde zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum derinleşti. Bütün emekçiler yoksullaştıkça, ekonomideki durgunluğa rağmen tekeller ve onların yöneticileri daha da zenginleşti. Hem de rekor düzeyde.

Hafta başında Almanya’daki borsalar Dax, Mdax ve Sdax’a kayıtlı şirketlerin yöneticilerinin 2023’teki gelirlerinin ortalama yüzde 11 arttığı basında yer aldı. Denetim firması EY’nin araştırmasına göre, üç borsaya kayıtlı tekel ve şirketlerin her bir yönetim kurulu üyesi, ikramiyeler de dahil olmak üzere, ortalama tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 2.65 milyon avro gelire sahip oldu. Yönetim kurulu başkanı olan CEO’ların yıllık ortalama ücretleri ise yüzde 16’lık bir artışla ortalama 3.7 milyon avroya ulaştı.

Durgunluğa rağmen yöneticilerin maaşları rekor düzeyde artmış, işçilerin maaşı reel olarak düşmüş. Bunun en somut örneğini binlerce işçiyi işten atacağını, üç fabrikayı kapatacağını ilan eden Volkswagen (VW) tekelinde görmek mümkün. Yatırımcı Koruma Derneğine göre, VW’nin CEO’su Oliver Blume’nin geçen yılki maaşı yaklaşık 10.3 milyon avroydu. Onu 9.1 milyon avro ile Adidas CEO’su Bjørn Gulden, 9 milyon avro maaşla Deutsche Bank CEO’su Christian Sewing takip etti. EY, DAX’a kayıtlı 40 tekelin CEO’larının ortalama yıllık maaşının 5.7 milyon avro olduğunu saptadı.

Maaşlara baktığımızda yıllık 36 bin avro brüt maaş alan bir VW işçisinin Blume’nin bir yıllık maaşını kazanması için tam 286 yıl çalışması gerekiyor. Buna rağmen Almanya’nın en fazla maaş alan CEO’su Blume, kısa bir süre önce tasarruf planları kapsamında işçilerin maaşlarından yüzde 10 kesinti yapılması gerektiğini açıklamıştı. Bu tablodan yola çıkan IG Metall Genel Başkanı Christiane Benner, işçilerinden yüzde 10 feragat isteyen yönetim kurulu üyelerine maaşlarından feragat etme çağrısı yaptı. Benner, VW’nin kâr ortaklığı adı altında hissedarlara dağıttığı paranın geri alınmasına ise karşı. Halbuki, tekelin hissedarlarının aldığı para da rekor düzeyde. ZDF Heute’de yer alan habere göre, VW 2021-2023 yılları arasında hissedarlarına yaklaşık 22 milyar avro dağıttı. Sadece geçtiğimiz yıl dağıtılan miktar 4.5 milyar avro. Tekel aynı yıl tam 18 milyar avro net kâr yapmıştı.

Kârı tekel yönetimine ve hissedarlara “helal” gören sendikacının faturanın zenginliğin asıl yaratanı işçilere kesilmesi karşısında ne kadar direnebileceğini hep birlikte göreceğiz. Gerçek zarar değil, “kârdan zarar” olduğu koşullarda işçilerin maaşından yapılması planlanan kesinti işçi sınıfını daha fazla yoksullaştırma siyasetinden başka bir şey değil. Sömürücü kapitalistler, büyük hissedar Piech ailesi ve Porsche’nin keyfine değen yok! Halbuki tam da bu kriz ve durgunluk koşullarda, sendikanın VW’nin tamamen kamulaştırılması, yöneticilerin de işçiler kadar maaş almasını savunması gerekiyor.

Tekeller ve yöneticilerinin maaşlarında rekor artışların olduğu devrik hükümet döneminde emekçi sınıflar arasında yoksulluk da rekor kırdı. Hans Böckler Vakfı tarafından kısa bir süre önce yayımlanan rapora göre, “1990’ların sonu ve 2000’lerin başında Almanya’da gelir eşitsizliğinde önemli bir artış oldu. 2010 yılında Gini değeri* 0.282 iken bu 2021’de 0.310’a çıktı. Uluslararası kıyaslamalarda oldukça yüksek bir oran.” (WSI-Verteilungsbericht 2024)

Aynı rapora göre, 2021’de Almanya’da halkın yüzde 17.8’i yoksulluk içinde yaşıyordu. Yüzde 11.3’ü de aşırı yoksulluk içindeydi. Yoksulluk oranı 2010’da yüzde 14.2, aşırı yoksulluk ise yüzde 7.8 idi.

Açıklanan veriler 2021’e kadar ekonomideki gelişmelerin yarattığı etkilerle ilgili. Buna bir de ekonomideki güncel gelişmeler, 2022’de başlayan Ukrayna savaşıyla birlikte aratan enerji fiyatlarını eklediğimizde, yoksullaşmanın ifade edilen tablodan da fazla olduğu net bir şekilde söylenebilir. Artan yoksulluk, bunun sorumlusu partilere ve kapitalist sisteme, onun demokrasisine güvensizlik özellikle yoksul emekçi kesimler arasında önceki yıllara kıyasla hızla artıyor. Almanya siyasetteki son gelişmelerin asıl olarak ekonomik ve sosyal gelişmelerle bağlantılı olduğu böylece bir kez daha görülmüş oldu. Bütün bunlar eşitsizliklerin kaynağı kapitalizme karşı mücadele için yeni olanaklar anlamına geliyor.

* Gini değeri, 0-1 arasında bir ulus ya da bir sosyal grup içindeki gelir eşitsizliğini temsil etmeyi amaçlayan bir istatistiksel dağılım ölçüsüdür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa