17 Kasım 2024 04:32

Sömürü için yabancı hukuk

İnşaat işçileri

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Kamu kaynaklarının talanı üzerinden devasa büyüklüklere ulaşan inşaat şirketleri sadece Türkiye’de büyümüyor. İçeride önemli bir sermaye birikimi ve deneyim elde eden beşli çete ve diğer büyük inşaat şirketleri, Rusya’dan Sahra Altı Afrika’ya, Ortadoğu ve Avrupa’ya kadar birçok ülkede iş alıyor. Bu işlerde çalıştırılanlar da ülkemizden götürülen işçiler, teknikerler ve mühendisler oluyor. On binlerce inşaat işçisi geçici süreyle yurt dışında çalışıyor.

Yurt dışında çalışma, özellikle döviz kurunun baskılanmadığı dönemlerde ücret bakımından cazip olduğundan tercih edilmekte. Ancak bir o kadar da yoğun çalışma, yoğun sömürü demek. Ayda en fazla bir pazar tatil hakları var. Ücrete dahil sistemle yani karşılıksız olarak haftada 25-30 saat fazla mesai yapıyorlar. İnşaat işçileri, Türkiye’de de yıllık izin hakkı, çalışmadan hafta tatilinde ücret alma hakkı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti gibi temel konularda yasanın dahi uygulanmadığı koşullarda çalışıyor. Ama en azından bu haklarını dava yoluyla elde etme şansına sahipler.

MAHKEMELER YABANCILAŞTI

Yurt dışı çalışmalarında ise 2020 yılından bu yana mahkemeler de kapı duvar olmaya başladı. Çünkü her fırsatta yerlilikle, millilikle övünenler, sıra işçilerin haklarına gelince “Kendi hukukumuzu uygulamayız” demeye başladılar. İnşaat patronlarının sendikası İNTES’in gerek akademi, gerekse yargı çevrelerinde yürüttüğü yoğun faaliyetin de etkisiyle Yargıtay görüş değiştirdi ve yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelerde, “Sözleşmede belirlenen hukuk uygulanır” demeye başladı.

İŞKUR’UN PATRONLARA KATKISI

Peki sözleşmedeki hukuk nasıl belirleniyor dersiniz? İŞKUR tarafından hazırlanmış tip sözleşme ile belirlenmektedir. Bu tip sözleşmede çalışma süresi, fazla çalışma, hafta tatili, genel tatiller, fesih ve tazminatlar gibi konularda çalışılan ülke mevzuatının geçerli olduğu, eğer o ülke mevzuatında hüküm yoksa Türkiye hukukunun uygulanacağı yazılmaktadır. İŞKUR’un hazırladığı sözleşmeyi işçinin müzakere etme ve değiştirme hakkı olmadığı gibi imzalamadan yurt dışında çalışma imkanı da bulunmamaktadır.

Ancak sözleşmedeki bu düzenleme hukuken geçersizdir. Çünkü Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde, “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir” denilmek suretiyle genel işlem koşulları tanımlanmıştır. Hemen sonrasında, 21. maddede de “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır” denilmektedir. Yazıyı yasa metinlerine boğmadan, devam maddelerine göre de İŞKUR sözleşmesindeki hukuk seçiminin genel işlem koşullarına aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunu belirtmekle yetinelim.

İÇTİHAT DEVAM EDECEK

Ancak bu geçersizlik maalesef Yargıtayca dikkate alınmıyor. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 27. maddesinde yer alan “Tarafların seçtikleri hukuka tabi olduğuna” ilişkin düzenlemeyi uygulayan Yargıtay, on binlerce işçinin yasadan kaynaklanan haklarına kavuşmasını engelliyor.

Bu mesele Yargıtay kararlarını değerlendirme seminerinde de tartışıldı. İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneğinin her yıl düzenlediği seminer 8-9 Kasım tarihlerinde yapıldı ve Yargıtayın yeni içtihadının devam edeceği anlaşıldı.

İŞ HUKUKUNUN ÖZÜNE AYKIRI

Halbuki iş hukuku, iş ilişkilerinde daha güçsüz olan işçinin korunması amacı ile doğmuş bir hukuk dalıdır. İşçi, işverenine karşı ekonomik ve kişisel yönden bağımlılık içerisindedir ve taraflar eşit konumda değildir. Bu nedenle sözleşme serbestisi, sıra işçi patron ilişkilerine gelince sosyal kamu düzeni kuralları ile sınırlandırılmıştır.

Son dönemde akademide ve yargıda iş hukukunun bu özellikleri bilinçli bir şekilde göz ardı edilerek liberal yorumlar eşliğinde işçi hakları sınırlanmaktadır. Yabancı ülkelerde, Türk şirketleri tarafından çalıştırılan işçilerin yararlanacağı hukuka ilişkin yorumu da bu çerçevede ele almak gerekir.

Sadece iş hukuku alanında her yıl yüzlerce makale, onlarca seminer ve sempozyumda yasa, tüzük, yönetmelik ve tüm mevzuat ekseninde mahkeme kararları tartışılmakta ve içtihat oluşturulmaktadır. Ama yabancı hukuku uygulayan mahkemeler, sadece çeviri kanuna bakılarak düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda karar vermektedir. İş oy devşirmeye gelince “yerli” ve “milli” olanlar; daha çok sömürü ve kâr için “yabancı hukuk” eliyle işçi haklarını sınırlamaktadır.

Mahkeme ve seminer salonlarının kürsülerinde azınlık da olsalar, salondan gelen liberal yorum eleştirilerine alkışlarıyla katılanların çokluğu, sınırsız sömürü düzeninin değiştirme umudunu ve imkanını diri tutuyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa