Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek
Fotoğraf: Evrensel
Erdoğan rejimi özellikle 2015 darbe girişiminden bu yana iktidar alanını genişletmek ve elde tutmak için aynı stratejilere dayanıyor: Toplumsal kutuplaşmayı artırmak, algı yönetimi tekniklerine başat bir rol vermek, yargı ve kolluk aracılığıyla baskı kurmak, kurumları ele geçirmek, gerektiğinde kurum tabelasını değiştirmeden işlevini başkalaştırmak, ülke düzeyinde oligarklar ve yerel düzeyde yandaş aileler üzerinden bir kayırmacılık ağı yaratmak, ülke içi ve dışından derlenen gerekçelerle ve önü kesilmeyen şiddetle korku iklimini daim kılmak. Bu stratejiler, her geçen gün daha da “derinleşen” bir devlet yapısı ve yoksulluğun kitleler üzerindeki pasifleştirici etkisiyle birleştiğinde, otoriterliğin daha önce görülmemiş biçimlerinin yolu açılıyor.
Bu yönelim, ekim ayından itibaren “çözüm” kadife eldiveni içine gizlenen demir bir yumruk eşliğinde bir üst aşamaya sıçratıldı: CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınmasından sonra Esenyurt’un adım atılamaz hale getirilişi, DEM Parti yönetimindeki Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerine kayyım atanmasını protesto edenlere uygulanan şiddetin düzeyi yeni bir döneme geçildiğini gösteriyor. Esenyurt Belediyesi önüne kurulan çelik kafes, CHP’li belediye meclis üyelerinin 16 gün boyunca binaya alınmaması, 16 günün ardından yeniden asılmış olsa da CHP'nin "grup toplantı odası" tabelasının polis nezaretinde sökülmesi ve bunların göstere göstere yapılması bir eşiğin aşıldığının kanıtı.
İktidar ‘etki ajanlığı’ düzenlemesinde de ısrarlı. Geçtiğimiz mayıs ayında gelen tepkiler üzerine “9. yargı paketi” taslağından çıkarıldıktan sonra tekrar gündeme getirilen ve TBMM Adalet Komisyonundan geçen “etki ajanlığı” düzenlemesi yoğun tepkiler üzerine bir defa daha geri çekildi. Ancak, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in "Kanun teklifinin tamamının çekildiği doğru değil… Daha sonra bu düzenlemeyi tekrar gündemimize alacağız" açıklaması sevinmek için erken olduğunu gösterdi. Yasalaşması durumunda gazetecinin, akademisyenin, hak savunucusunun, dokunulmazlık zırhı bulunmayan siyasetçinin ve değişik meslek gruplarından kanaat önderlerinin faaliyet alanını şu andaki Esenyurt Belediyesi önündeki meydana benzetecek olan tasarının çöpe atıldığını düşünmek için bir neden yok. Nitekim düzenledikleri konserlerde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin ardından CHP'li Beykoz Belediyesinde de inceleme başlatılması, DEM Parti’li belediye başkanlarından 38’i hakkında PKK ile ilişkili olma iddiasıyla “değerlendirme” yapıldığı bilgisi baskı yöntemlerinden vazgeçilmeyeceğini gösteriyor.
Erdoğan rejimince çok önceden planlandığı belli olan, geniş kapsamlı siyasal ve askeri hamleler içeren ve otoriterlik düzeyinde negatif yönde bir sıçramaya denk gelen bu adımlar, muhalefet yapma biçimlerinde de bir dönüşümü ve etkili muhalif bir sıçramayı kaçınılmaz kılıyor.
* * *
Türkiye gibi siyasal iktidarın genellikle ‘tek adam’ın kararına dayandığı, kuralların ihtiyaca göre değiştirildiği otoriter ortamlarda muhalefetin kötürüm edilmesi için birbirine benzer taktikler uygulanıyor. Yasama-yürütme-yargı arasındaki ayrımın buharlaştığı ülkelerde muhalif faaliyetin halkın dışına itilmesine ve devlet kurumlarının içine çekilmesine gayret ediliyor. ‘Yargı’nın ‘yürütme’nin bir uzantısı olarak işletildiği, yasama organının içinin boşaltıldığı otoriter düzlemlerde resmi kurumlara hapsedilen muhalefet daha kolay izlenip, hakkından daha kolay gelinebiliyor.
Buna karşılık, baskı altında olsa da seçim yapılabilen ve muhalif partilerin belli bir noktaya kadar varlığını sürdürebildiği eksik demokrasilerde, muhalif partiler arasında iş birliği imkanları aranıyor. Koşullar uygun olduğunda, ‘altılı masa’ya benzer formüller hayata geçiriliyor. Siyasal iktidarın kolluk kuvvetini siyasal sürece çekinmeden dahil ettiği bu gibi ortamlarda muhalefetin iktidara yönelik tepkisini genellikle ılımlı bir dil ve düzeyde ifade ettiği görülüyor. Ancak ‘normalleşme-yumuşama’ gibi sözcüklerle tanımlanan ve daha çok iktidarın politikalarını meşrulaştırmaya yarayan bu gibi yöntemlerin başarı oranı yüksek değil.
2021 yılında yayımlanan “Zararlı Kutuplaşma, Otokratikleşme ve Muhalefet Stratejileri - Pernicious Polarization, Autocratization and Opposition Strategies” başlıklı makalede, Türkiye gibi dayatılmış bir kutuplaşmanın yaşandığı, demokrasisi sınırlı rejimlerdeki muhalefet stratejileri karşılaştırmalı bir biçimde tartışılıyor. Makalenin Yazarları Murat Somer, Jennifer L. McCoy ve Russell E. Luke, kutuplaşmadan geri çekilerek pasif bir şekilde kaçınmanın istenen sonucu yaratmayacağını ifade ediyorlar. Bunun yerine çözümün ‘Dönüştürücü bir yeniden kutuplaştırma stratejisi’nden ve ‘yeni bir demokrasi ekseni’ yaratılmasından geçtiği görüşünü savunuyorlar. Yazarların en az bu saptama kadar önemli bir diğer bulgusuna göre, muhalefetin strateji ve uygulamalarında yeni yöntemlere başvurmaları halinde, zararlı kutuplaşmanın etkisi azaltılıp, otoriter planlar tersine çevrilebiliyor.
* * *
CHP’nin kendi belediyesine ve DEM Parti’li belediyelere kayyım atanmasından sonra enerjik bir muhalefet sürdürmeye çalıştığını görüyoruz. Ancak, parti kültürü, alışkanlıkları ve üye yapısı dikkate alındığında İstanbul’da 300 bin üyeye sahip bir partinin muhalif adım ve manevralarının ‘zamanın otoriter ruhu’nu kavrayan bir siyasal akıldan çıktığını ve yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Daha da artacağı sinyalleri verilen hegemonik baskının üstesinden gelebilmek için çıkara, algı yönetimine ve korkutarak teslim almaya dayalı kutuplaşma yerine emeğe, dayanışmaya, adalete, ahlaka ve kişisel beklentileri arka plana itmeye dayalı, yararlı ve çoğul bir kutuplaşma içinde kesişme noktaları üzerinden bağlar kurulması önemli. Bu bağlar kurulurken, siyasal partiler arasında ortak gündem ve değerlerin saptanıp yaygınlaştırılmasının planlanacağı masalarda karşılıklı oturmak kadar, ‘Biber gazını 40 yaşından sonra tadanlar’ın muhalefetinin, siyasal tercihleri gereği bu deneyimi çok önceden yaşayanların parti ve kümeleriyle yapılan iş birliğiyle zenginleştirilmesi de büyük önem taşıyor.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00