18 Kasım 2024 04:20

İkinci Trump dönemi ve Latin Amerika

Fotoğraf: Beyaz Saray

Paylaş

Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından ikinci Trump döneminin küresel ve bölgesel muhtemel sonuçları da önemli bir gündem konusu haline geldi. İkinci Trump döneminin Marco Rubio gibi özellikle Venezuela ve Küba konusunda en şahin kanadı temsil eden isimlere yer vermesi, ABD’nin Latin Amerika’da izleyeceği dış politikanın hangi yönde ilerleyeceğini göstermesi açısından önemliydi. Marco Rubio’nun, Venezuela’da iktidarın gerekirse zorla ve dış müdahale ile değiştirilmesi gerektiği yönünde argümanları, en önemli önceliklerinden biri ülkeye göçmen akışını durdurmak olan bir hükümet için çok da anlamsız seçenekler olarak gelmeyecektir. Aynı şekilde zaten ekonomik olarak darboğazda bulunan Küba’nın üzerindeki blokajın gevşetilmesi umudu bir başka bahara kalacaktır.

Bununla birlikte Arjantin’in Patetik Başkanı Javier Milei ile Brezilya’nın Eski Başkanı Jair Bolsonaro dışında Trump’ın ikinci döneminin bölgede ne sağ ne de sol çizgideki siyasetçiler açısından olumlu karşılanacağı düşünülmeli. Javier Milei ve kız kardeşinin Trump ve Musk ile birlikte çektirdiği fotoğrafları sosyal medyadan paylaşmaları, Milei’in Trump ile konuşmasında Trump’ın Milei için ‘Benim en favori liderim sensin’ dediği iddiası, bir sosyal medya siyasetçisi olan Milei için bulunmaz bir fırsat olarak kullanıldı. Milei her zamanki bayağılığı ve ergenliği ile küresel solun ‘komünist’ Kamala Harris’in seçimleri kaybetmesi ile ağladığını iddia etti. Hiç şüphesiz Milei ve ekibi kişisel ilişkilerin önemli rol oynayacağı Trump’ın ikinci döneminde mevcut ilişkilerini kullanarak ABD’den ekonomik yardım sağlanması ümidini taşıyor.

Ancak bununla birlikte bölgeyi asıl etkileyecek konulardan biri bölge ülkelerinin Çin ile olan ekonomik ilişkileri olacak. İkinci Trump döneminde ABD ile olan ilişkilerin derinliğini ideolojik yakınlıklar değil Çin’e karşı alınan tutumlar belirleyecek. Milei’in nefret ettiği ‘komünizm tehlikesi’ne rağmen ülkesinin tarımsal ürünlerinin en önemli ithalatçısı olan Çin ile olan ilişkilerini nasıl geliştirmeye çalıştığını biliyoruz. Önümüzdeki dönemde ise ABD’nin Çin ile olan ekonomik savaşın bölgede Çin ile büyük dış ticaret hacmine sahip ülkeler açısından büyük bir sorun teşkil edecek.

Çin Lideri Xi Jinping, daha geçen hafta Peru’da bölgenin en büyük limanının açılışını gerçekleştirdi. Yapımı neredeyse on yıldır süren ve Çin sermayesinin en önemli küresel yatırımlarından biri olan Chancay Mega-Limanı Pasifik ticaretinde önemli bir role sahip olacak ve Çin’in bölge ülkeleri ile olan dış ticaretinin maliyetini ve nakliyat süresini önemli ölçüde düşürecek. Şimdiden Latin Amerika’nın Singapur’u olmak rüyaları gören Peru’nun Trump yönetimi ile ilişkilerinin nasıl etkileneceğini zaman gösterecek.

Belki de ABD ile ilişkilerinde en zorlu döneme giren iki ülke ise Meksika ve Kolombiya.

Göçmen meselesinde ABD Meksika’yı sınırlarını daha sert bir biçimde koruması için zorlayacak. Bu zorlamada ise hem ticaret silahı kullanılacak hem de Meksika’daki uyuşturucu kartellerine daha sert bir politika izlenmesi talebi gündeme gelecek. Bunun ilk işaretini ABD’nin mevcut Meksika Büyükelçisi Ken Salazar’ın geçen haftaki açıklamaları vermiş bulunuyor. Diplomatik nezaketin sınırlarını aşan bir biçimde Eski Başkan Andres Manuel Lopez Obrador’un pasifist politikalarının işe yaramadığı yönünde eleştirilerde bulunan büyükelçi, ABD’nin Meksika ile olan ilişkilerinde ne yöne bir değişimin gerçekleşeceğinin de habercisi gibi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa