Gazetecileri yargıdan kim koruyacak?
Fotoğraf: Furkan Karabay'ın kişisel arşivinden
Medyayı dördüncü kuvvet belleyen, yasama, yürütme ve yargıyı denetleyen bir unsur olarak tarif eden liberal düşüncenin yine tıkandığı bir yere geldik çattık. Yasama ve yürütmeyi denetleyen yani hakkında haber yapan, kamu adına soru soran gazeteci bağımsız olmayan bir yargı sisteminde nasıl korunacak? Yargının bağımsız olması mümkün mü? Eşi bir gecede SPK’ya atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili soruya Adalet Bakanı “mevzuata uygun” demekle yetinirse hangisi bağımsız oluyor adalet bakanı mı, savcı mı?
Bunu kime sormak lazım diye düşünürken aklıma Selçuk Kozağaçlı geldi. Onun 10 Kasım 2021’de Gazete Duvar’da yayınlanan, Hapishane Defterleri’nden de ulaşabileceğiniz “Hakim olsaydım” başlıklı yazısına başvurdum. Kendi davası için diyor ki Kozağaçlı, “Ben hâkim olsaydım kültürel, siyasal, ideolojik açıdan bana hiç benzemeyen; polisin, savcının, iktidarın hoşlanmadığı hatta bırak iktidarı, beni -bile- hâkim yapmış güzelim rejime muhalif bir adamı bu dosyayla karşıma dikseler adil yargılar mıydım?” Cevabını bekletmiyor: “Hayır.”
Kavala, Kozağaçlı, öncesinde tutuklu gazetecilerden biliyoruz, hâkimin tahliye kararlarının yok sayıldığını. Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılıyor diyeceksiniz, haklısınız. Peki hakimlerin hiç mi özgür alanları yok? Aşağıda sıraladığım kararlar mesela, tepeden talimatla mı verildi?
Mezopotamya Haber Ajansı (MA) editörü ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, gazetecilik faaliyetlerinin "örgüt kurmak ve yönetmek" ve "örgüt üyesi olmak"la ilişkilendirilmesi nedeniyle yargılandığı ve yaklaşık 10 ay tutuklu kaldığı davadan beraat etti.
Belgeselci Sibel Tekin, 15 Aralık 2022’de belgesel çalışması için Ankara Tuzluçayır’da yaptığı çekimlerin ardından ihbar gerekçesiyle 16 Aralık’ta ev baskınıyla gözaltına alındı. Bir gün sonra tutuklandı, bir buçuk ay cezaevinde kaldı. Sonunda elde yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle beraat etti. Başından beri herkes elde kanıt olmadığını biliyordu.
Artı Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, Diyarbakır'da 18 gazeteciye yönelik soruşturmayı yürüten savcı ve gazetecilerin tutuklanmasına karar veren Sulh Ceza Hâkiminin tayin haberini yayımladığı gerekçesiyle “terörle mücadelede görevli kişileri hedef gösterme” suçlamasıyla açılan davanın dördüncü duruşmasında beraat etti. Topuz tutuklanmamıştı ancak Fırat Can Arslan o kadar şanslı değildi, aynı dosyaya bakan savcı ve hâkimin tayin haberini yaptığı için 100 gün tutuklu, hatta tecrit altında kaldı. Ardından beraat etti.
Furkan Karabay, Gerçek Gündem internet sitesinde yayımlanan "Mafya davasında rüşvet kavgası tutanaklarda" başlıklı haberde aleni yapılan duruşmanın tutanağa geçen ifadelerini yazdığı için 28 Aralık 2023'te gözaltına alındı, bir gün sonra tutuklandı 11 gün cezaevinde kaldı. Karabay, "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" ve "kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret"le suçlanıyordu, üçüncü duruşmada beraat etti. Şimdi yine aynı "suç"tan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasının ardından İstanbul Başsavcısı ve vekilinin geçmiş soruşturmalarını haberinde konu edindiği ve sosyal medyadan paylaştığı için yine sabahın bir saatinde gözaltına alındı, tek bir soru sorularak tutuklandı. Bu sefer "terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterme" ve "hakaret"in yanına bir de "dezenformasyon" suçu eklenmiş. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama kaçmasını gerektirecek ya da delilleri gizleyecek bir durum yoktu. Çağrılsa ifadeye de gelirdi. Çağırmayıp gözaltına alanlarsa ne terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterdiğine (bilgiler herkese Google mesafesindeydi) ne hakaret ettiğine ne de haberindeki bilgilerin gerçek olmadığına dair bir kanıt sundular. Tutuklama yoluyla ceza vermeyi tercih ettiler çünkü Furkan yine beraat edecek.
“Yargılamaya soyunan iktidara da talip kabul edilir. Elde edemez veya elde tutamazsa hesabını öder. İkinci hisse doğrudan hâkimi ilgilendirir. İnsanlara adil davranmayarak zulmettiysen, işin sonunda Kral baban (devlet diye de okuyabilirsiniz) bağışladığında bile mazlum unutmaz, hesap sorar” diyor Kozağaçlı. Zekeriya Öz bağımsız, hatta başına buyruk bir savcı değil miydi?
Adalet derken yargı bağımsızlığı gibi teknik bir detaydan söz etmiyoruz. ABD’de eylül ayında Gallup tarafından yapılan bir anket Cumhuriyetçilerin, hemen hiçbir kuruma güvenmezken, yargıya güvendiğini ortaya koyuyordu. Çünkü Trump’ın atadığı hakimler iş başındaydı.
Furkan mektup yazmış, kitapsız, insansız Silivri’de, ama yaptığının suç değil gazetecilik olduğundan herkesten daha fazla emin. Yine çıkacak, yine yazacak. Gazetecilerin, avukatların, siyasetçilerin, hak savunucularının, belgeselcilerin cezaevinde olması yargısal bir sorun değil siyasi bir sorun. Kavgayı buradan kurarken sadece iktidara değil topluma seslenmek, eşitliği, özgürlüğü ve tabi adaleti sahiplenmek gerekiyor.
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50