21 Kasım 2024 04:37

Tutuculuğun bedeli

Vincenzo Montella

Fotoğraf: Roberto Vicario CC BY-SA 3.0

Paylaş

Montella’nın Karadağ yenilgisini berbat saha zeminine bağlayacağı belliydi. Bizim futbol kültürümüzde yenilgilerden ders çıkarmanın değil, yenilgilere mazeret üretmenin daha ön planda yer aldığını onun da öğrendiği anlaşılıyor. Zeminden şikayet etmek iyi hoş da Karadağ başka bir zeminde mi oynadı sanki? Ama Karadağ, futbolun gerçekliğini göz ardı etmeden mevcut koşullara uygun bir oyun anlayışıyla mücadele ettiği için sahadan istediğini elde ederek ayrıldı…

Futbolda bu tür sürpriz yenilgiler olabilir. Bu gayet doğal ve anlaşılabilir bir şey. Lakin skoru bir kenara bırakıp oyuna bakıldığında kayda değer bir şey bulmak o kadar zor ki…

İyi oynarsın, sağlı sollu ataklarla rakibini bunaltır pek çok pozisyona girersin, bunun yanında ceza sahası civarından atılan şutlarla rakip kaleyi yoklarsın ama yine de yenilebilirsin. Yani tatmin edici bir oyun sergilemene karşın öngörülemeyen pek çok sebepten ötürü sahadan eli boş ayrılabilirsin. Böyle bir yenilgi sürpriz sayılsa da anlaşılabilir.

Ama daha önce oynadığı 5 grup maçında sadece bir gol atabilen ve hiç puanı olmayan bir takıma 3-1 yenilmek nedir?

Hadi, topu kullanmanın ve pozisyon yaratmanın ekstra efor gerektirdiği ağır bir sahada sadece bir gol atabildin, bunu anladık. Peki niye gol yiyorsun? Hem de üç tane…

Rakip gerek futbola yapılan ekonomik yatırım gerekse de oyuncu potansiyeli ve kalitesi açısından Türkiye’nin yanında çok çok mütevazı bir takım.

Böyle bir rakip karşısında sahadan en azından beraberlikle bile ayrılmayı beceremiyorsan, bundan sonrası için de işin hiç kolay değil demektir…

Futbolun en temel gerçekliği, oyunu mevcut koşullara uygun şekilde oynamaktır.

Şiddetli yağmur nedeniyle zemin ağırlaşmış ve dakikalar ilerledikçe daha da ağırlaşacağı çok açık. Bu koşulların gerçekliği ise oyunu mümkün olduğunca havadan uzun paslarla oynamaya çalışmaktır. Ağırlıklı olarak havadan uzun paslarla oynanan oyunda ise pivot santrforlu bir oyun planını tercih etmek gerekir. Gerektiğinde duvar olup verkaçlara kanal açacak, gerektiğinde topu saklayıp arkadaşlarına boş alan yaratacak, gerektiğinde ise kanatlardan yapılacak ortalarda rakip savunmayla boğuşacak, onların dengesini bozacak bir merkez santrfor. Böylesi bir zeminde ihtiyacı en çok hissedilen oyuncu…

Biz ise koşulların dayattığı gerçeklere adeta meydan okuyarak yerden kısa ya da araya atılan paslarla sonuca gitmeye çalıştık. Bunun dışında, yapılan ortalara kafa vurabilecek fiziğe sahip bir hücum oyuncumuz da sahada yoktu zaten. Bu oyun kurgusu ve oyuncu tercihleri, rakibin işini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramadı…

Montella, “Bugün fiziksel gücü yüksek oyuncular tercih etseydik oynayacağımız futbol alışılmışın dışında olurdu” diyor.

Hem zemini kastederek koşullar alışılmışın dışındaydı diye şikayet ediyorsun hem de alışılmışın dışına çıkmamak adına oyunu koşullara uygun şekilde oynamıyorsun.

Koşullar, fiziksel güce daha çok ihtiyaç duyulacak şekilde alışılmışın dışındaysa, o zaman senin de koşulların gerektirdiği değişiklikleri hayata geçirip fiziksel gücü yüksek oyuncuları tercih etmen ve alışılmışın dışına çıkman gerekirdi.

“Ben her türlü koşulda, oyun anlayışımdan asla ödün vermeden oynarım” diyorsan da o zaman zeminden yakınmaya ve “Bugün sahada futbol maçı yoktu” gibisinden boş laflar etmeye hakkın olmaz...

Bir takım, olağan dışı koşullar söz konusu olduğunda, bu duruma uyum sağlayabilecek farklı oyun anlayışlarını hayata geçirebilmeli. Güçlü takım olmak, taktiksel elastikiyete, strateji çeşitliliğine sahip olmayı gerektirir.

Farklı koşulların doğurduğu gerçeklikleri ve bu gerçeklikler doğrultusunda hayata geçirilmesi gereken değişiklikleri hiç umursamadan “Rakibin, havanın, sahanın durumu ne olursa olsun ben bildiğimi oynarım” demek, sadece tutucu bakış açısını yansıtmaz, aynı zamanda -Karadağ karşısında olduğu gibi- takımı sürpriz yenilgilere açık hale de getirir…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa