21 Kasım 2024 04:43

Çetelere bütçe

SES Samsun 'Yenidoğan Çetesi' açıklaması

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi kabul edildi, biliyorsunuz. Sağlığa ayrılan bütçenin yetersizliği bir yana, sağlığın kendi içinde bu yetersiz kaynağı da tedavi hizmetlerine ayırdığına bir kez daha tanıklık ettik. Komisyon görüşmelerinde yapılan eleştiriler uzayın derinliklerinde dolaşırken, Bakanlığa ulaşamadı her zamanki gibi.

 

Karşılaştırmalar hep OECD ülkeleri ortalamaları ile yapıldığı için, bazı rakamlarla bu karşılaştırmaları ben de paylaşayım. Toplam hekime müracaat sayısı 2023 yılında 973 milyon 519 bin 87 olmuş. Bu demektir ki, bir yıl içinde her birimiz 11.4 kez hekime gitmişiz, dolayısıyla her ay bir sağlık kurumunu ziyaret etmişiz. Bu ziyaretlerin 4.9’u aile hekimimize, 6.5’i ise bir hastaneye olmuş. OECD ülkelerinde bir yıllık sağlık kurumu başvurusu ortalama yedi, bu ortalamanın da ancak üçte biri hastane başvurusu imiş. Oran ters dönmüş durumda, ancak bütçe görüşmelerinde kabul gören Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 27'sinin koruyucu sağlık hizmetlerine, yüzde 72'sinin ise tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılacağına, önceki yıllarda da bu dağılım benzer olduğuna göre kışkırtılmış sağlık talebimizin ulaştığı nokta açık. Birinci basamağın bütçeden aldığı dörtte birlik paya karşın, başvuruların üçte birini alıyor olmaları bu alanda çalışan sağlık emekçilerinin özverili üretimine de işaret ediyor ama korumanın daha ucuz olduğu da muhakkak. Tek sorun kârlı bir alan olmaması.

 

Türk Tabipleri Birliği ve Diyarbakır Tabip Odasının yaptığı açıklama neden daha etkili ve ucuz bir korumayı tercih etmediğimizi, sağlığın dönüşümünün hangi aşamaya geldiğini çok iyi özetliyor: “1980'li yıllarda halkın gündeminde olmayan, ancak sermayenin gündeminde bulunan ve 12 Eylül cuntası eliyle halka dayatılan ‘sağlıkta özelleştirme politikaları’, yeni bir aşamaya geçmiştir. Kapitalist sağlığın parçaları olan ‘sağlıkta özelleştirme’ ve ‘sağlıkta ticarileşme’, artık ‘sağlıkta çeteleşme’ ile de kendisini yoğun bir şekilde ortaya koymaktadır.” Bütçe görüşmeleri arifesinde başlayan çete yargılaması bu çeteleşmelere yalnızca bir örnek.

 

Meslek örgütümüze kulak vermeye devam edelim: “Yıllardır süren sağlıktaki kapitalist saldırılar, insan sağlığı üzerinden kuralsız para kazanma ve kâr hırsı, usulsüzlükler, kirli ilişkiler ve çeteleşmeye dönüşmüştür. Ülkemizde hayatın her alanına gittikçe daha da nüfuz eden ve iktidarla iç içe hal almış çeteler, kolay para kazanma alanı olarak gördükleri sağlık sektöründe de artık çekinmeden ve saklanmadan ortaya çıkmıştır. Yenidoğan servislerinden başlayarak, artık gizlenemeyen çeteleşmenin sağlığın her alanında bulunduğunu biliyoruz. Ancak yazılı, görsel ve sosyal medyada sansür ve ceza tehdidi nedeniyle kamuoyunun bilgilenmesi eksik kalmaktadır.” Yalnız sağlık alanında değil her alanda konuşanın vay haline. Kamuoyunu yanlış yönlendirmekten hemen hapsi boylayabilirsiniz. Nasuh Mahruki’nin tutuklanması örneklerin en tazesi.

 

Bütçe, sağlık harcamalarımızın beşte birini cepten yaptığımızı söylüyor, ben onların yalancısıyım. Tabii parası olan için, yoksa yaşamlarımız tehdit altında. “Yoksul emekçiler, acil servis kuyrukları, uzun randevu süreleri ve ertelenen tedaviler nedeniyle kamusal sağlık hizmetlerine erişememektedir. Kamusal sağlık hizmetinin de performans, mesai dışı ödeme ve taşeron hizmetler uygulamalarıyla özelleştirilmiş olması bunda önemli bir rol oynamaktadır. Kamuda hizmet alamayan insanlarımız özele gitmek zorunda kalmaktadırlar. Özelde SGK ödemesine ek olarak ceplerinden yasal sınırların çok üzerinde fark ücretleri ödemektedirler. Böylelikle özel sektör kamu kaynaklarıyla beslenmektedir. Nitekim özel sektörün son 20 yıldaki gösterdiği büyüme dikkat çekicidir.” TTB açıklamasını bütçe görüşmeleri başlamadan önce yapmıştı. Görüşmelerde bu büyümenin göstergesi özel hastane sayısının AKP döneminde yüzde 111, yatak sayısının ise bunun üç katı, tam yüzde 345 arttığı rakamlarla da doğrulanmış oldu. O yatakları doldurmanın türlü halleri var, çetesiz olmaz!

 

Çeteler yalnız kapitalist neoliberal ekonominin tüketimi kışkırtmasıyla ortaya dökülmüyor elbette. Ürettiği rıza ile hak öznesi olmaktan vazgeçmemizi göz ardı etmeyelim.  Demokrasi, şeffaflık, adalet ve hesap verebilirlik mekanizmalarından da vazgeçip nesneleştiğimiz ölçüde çeteleşmeler büyüyüp gelişiyor. Öyleyse hak öznesi yurttaşlar olmaya devam.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa