Medyanın arama tekeli ile imtihanı

Fotoğraf: Mitchell Luo/Unsplash

Google’ın arama algoritmalarındaki son değişiklikler, özellikle iktidar yanlısı olmayan medya kuruluşları için ciddi bir krize dönüşmüş durumda. Bu değişiklikler sonucunda bazı medya kuruluşlarının internet trafiğinde yüzde 80’e varan düşüşler yaşandı. Bu dramatik düşüş, beraberinde önemli gelir kayıplarını da getirdi. Öyle ki birçok medya kurumu için bu kayıplar, varlıklarını sürdürebilme noktasında hayati bir tehdit oluşturuyor. Bu durumun habercilik üzerindeki etkilerini tartışmadan önce, sürecin nasıl bu noktaya geldiğini anlamak önem taşıyor.

Google, arama motoru sektöründe tartışmasız bir hakimiyete sahip. Şirket, küresel pazarın yüzde 90.7’sine, Türkiye’de ise neredeyse tamamına (yüzde 99.4) hakim. Bu güçlü pazar konumu 15 yıldan uzun süredir devam ediyor. Son yıllarda sosyal medya platformları habere erişim yöntemlerini bir ölçüde çeşitlendirse de Google haber kuruluşları için hâlâ en önemli trafik kaynağı olmaya devam ediyor. Özellikle gelirlerinin büyük kısmını çevrim içi reklamlardan sağlayan medya kuruluşları için Google’dan gelen trafik hayati önem taşıyor.

Google’ın medya kuruluşları için vazgeçilmez konuma gelmesinin ardında, yıllar içinde oluşan karmaşık bir bağımlılık ilişkisi yatıyor. Haber kuruluşları, Google’dan daha fazla trafik çekebilmek için kendi yapılarına uygun çeşitli stratejiler geliştirdiler. Bazı kuruluşlar, haber değeri taşımayan ve bilgi içermeyen, sadece arama motoru sonuçlarında üst sıralarda yer almak için tekrarlı cümlelerden oluşan içerikleri açıktan yayımlamayı tercih etti. Diğerleri ise bu tür içerikleri düzenli okuyucularından gizleyerek yayımlama yolunu seçti. Bu pratikler sonucunda medya kuruluşlarının hem gelirleri hem de Google’a olan bağımlılıkları giderek arttı.

Türkiye’de iktidar yanlısı olmayan medyanın Google’a olan bu bağımlılığı, içinde bulunduğu ekonomik koşullar düşünüldüğünde kısmen anlaşılabilir bir durum. İktidar, kendinden yana olmayan medya kuruluşlarının kamu kaynaklarından yararlanmasının önüne sürekli engeller koyuyor. Bu medya kuruluşlarından bazıları fonlarla ayakta kalmaya çalışıyor ancak bu fonlar genellikle yetersiz kalıyor ve beraberinde bağımlılık tartışmalarını getiriyor. Bu durumda, muhalif medya için geriye sadece çevrim içi reklam gelirleri ve okuyucu desteği kalıyor. Her ne kadar bazı yayınlar abonelik modelleriyle kayda değer başarılar elde etmiş olsa da genel resme bakıldığında medya kuruluşlarının çoğu, Google trafiğine bağlı gelir modelinin kısır döngüsüne hapsolmuş durumda.

Kısıtlı kaynak ve personelle ayakta kalmaya çalışan yayın kuruluşlarını, Google’ın önceden duyurduğu bu değişikliklere hazırlıksız yakalandıkları için eleştirmek adil olmaz. Üstelik Google, arama algoritmasındaki değişikliklerin detayları konusunda tam bir şeffaflık göstermiyor. Nitekim çok sayıda SEO uzmanı istihdam eden büyük medya kuruluşları bile bu süreçte trafik kaybı yaşadı. Bu durum, Google’ın sadece ana hatlarını açıklayıp teknik detaylarını gizlediği değişikliklere ne ölçüde hazırlanılabileceği sorusunu gündeme getiriyor. Ancak bu zorunlu bağımlılık ilişkisinden kaynaklanan krizi “iktidar yanlısı olmayan medyaya yönelik sansür” olarak nitelendirmek de gerçeği yansıtmaz.

Google’ın arama motoru pazarındaki tekel konumu ve bu gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanması, medya kuruluşları için ciddi bir sorun teşkil ediyor. Şirketle anlamlı bir diyalog kurabilmek için ya Rupert Murdoch gibi kendi hükümetinin desteğine sahip bir medya devi olmak ya da güçlü bir hükümet destekli medya konsorsiyumunun parçası olmak gerekiyor. Ayrıca ABD’de Google’ın kaybettiği tekel davasının orta ve uzun vadede yaratacağı sonuçlar da belirsizliğini koruyor. Bu karmaşık tabloda üç temel konuyu derinlemesine tartışmamız gerekiyor: Google’ın haber ekosistemine şekil veren tekel konumunun nasıl dağıtılabileceği, habercilik faaliyetlerinin kamu kaynaklarıyla adil bir şekilde nasıl desteklenebileceği ve gücünü okurlarından alan alternatif gelir modellerinin nasıl oluşturulabileceği.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et