‘America’ mı, ‘Amerika’ mı?
Fotoğraf: AA
18’inde benzin istasyonundan 70 dolar çaldı diye “belirsiz süreli” hapse yollanan ve bir daha dışarıya salınmadan 29 yaşında California’da hapishanede gardiyanlarca başından vurularak öldürülen Kara Panter Partisi üyesi George Jackson “Amerika” diye yazıyordu. İngilizce yazılışında oraya “k” harfi koyanlar hem kelimenin Almanca telaffuzunu yakalayıp faşizm göndermesi yapıyor, hem de sondaki o “k” sesinin Ku Klux Klan’daki “k”lerden biri olduğunu vurguluyorlardı 1960’lar ve ’70’lerde. Tecrit ve işkenceler arasında içeriyi bizzat, dışarıyı da mektuplarıyla örgütleyen Jackson, 1971’de öldürülmeden kısa süre önce son yazılarında ABD’den “Dördüncü Reich” diye bahsediyordu.[1]
Jackson ve arkadaşlarının ırkçı, ayrımcı Jim Crow yasaları dönemine ve bu dönemin köleci şiddetine karşı verdikleri devrimci mücadele yıllarından ve aynı yıllardaki Vietnam Savaşı barbarlığından bugüne gelelim: Yine aynı “Amerika” telaffuzu çınlıyor. Son seçimlerde Kaliforniya’da mahkumların köle olarak çalıştırılması uygulamasının kaldırılması teklifi referandumda reddedildi. ABD’de mahkumların ücretsiz ya da örneğin saatte bir dolardan az ücretle çeşitli işlerde zorla çalıştırılması, yani köle olarak çalıştırılması, yasal.
HILLARY VE BILL CLINTON’IN KÖLELERİ VARDI
İşte bu uygulamayı kaldırmak için liberalizmin ve Demokrat Partinin kalesi Kaliforniya’da referanduma sunulan teklif, hiçbir muhalefet olmamasına rağmen yüzde 53 ile reddedildi. Bugün hâlâ Louisiana’nın pamuk tarlalarında silahların gölgesinde zorla çalıştırılan mahkum köleler var. Biraz daha öteye gideyim, 2016 seçimlerinin kaybedeni Hillary Clinton, eşi Bill Clinton ile Arkansas’taki vali konaklarında mahkum köleler çalıştırdıklarını bizzat kitabında yazmış, bunu da valilikte “maliyetleri düşüren” ve “uzun süredir devam eden gelenek” diye utanmadan normalleştirmişti.[2]
Bugünkü İsrail toplumundan biliyoruz ki yerli halkların soykırımı ve mülksüzleştirilmesini sürdürebilmek, kendisini üstün, diğerlerini aşağı gören, başkasının evini, toprağını, hayatını alabilecek insanlar yığınının varlığını gerekli kılıyor. Bu yerleşimci sömürgeci barbarlık için ABD’den, Avrupa’dan hâlâ yerleşimci ithali devam ediyor İsrail’e. Bununla birlikte ve aynı anda, bu soykırım ve mülksüzleştirme sürecinin bizzat kendisi ve sürekliliği de bu tip yığınları yeniden ve yeniden üretiyor. Amerika’nın kuruluşu da böyledir; yerli halkların soykırımı ve siyahların köleleştirilmesine dayanır. Amerika’nın bağımsızlık günü diye kutlanan 4 Temmuz 1776’ya, Jackson ve yoldaşlarının mücadeleleri dönemine ve ABD’nin bugününe birer çentik atsak ve bu üç noktayı kesintisiz bir hatta birleştirsek, bu hat soykırım, emperyalizm ve kölecilik hattı olur.
ABD’NİN KURULUŞU YA DA KÖLECİ KARŞI DEVRİM
Ünlü tarihçi Gerald Horne 4 Temmuz 1776’yı ABD’nin bağımsızlık günü olarak değil, köle ayaklanmalarının zirvesinde gerçeklesen köleci bir karşı devrim olarak tanımlar. Kendilerini Amerikan yerlileri ile müttefik gören ve sürekli ayaklanan siyahlar, köleliğin kaldırılması ihtimalini İngiltere saflarında beyaz yerleşimcilere karşı savaşmakta bulunca bu beyaz yerleşimciler panikle köleciliği kurtarmak ve genişletmek için “bağımsızlık” savaşına girişiyor.[3] 1776 sonrası köleliğin yaygınlaştığı ve Afrika köle ticaretinin önderliğini üstlenen bir ABD ve bu köleliğin körüklediği yükselen bir kapitalizm görüyoruz. O antikolonyal anlatılarla süslenen, gizlenen meselenin altı üstü bu.
LAHEY’İ İŞGAL KANUNU
Büyük oranda normalleştirilmiş, hatta görünmez kılınmış mahkum köleliğinin yanında bugün yine bir soykırım var; bu kez İsrail eliyle Filistin’de yürütülen soykırım. Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) bile artık tahammül edemediği katliam ve etnik temizlik devam etsin diye ABD yine bir ateşkes önergesini reddetti; BM Güvenlik Konseyinde, henüz birkaç gün önce. Ardından da UCM’nin Netanyahu kararını tanımadığını açıkladı Biden-Harris yönetimi. Üstelik seçimi kaybetmiş şu anki yönetiminin politik olarak kaybedecek hiçbir şeyi yokken. Birçok tanınmış senatör de UCM’yi “kanguru mahkemesi” olarak aşağılamak için sıraya girip, mahkeme ve mahkemenin üyelerine karşı hemen yaptırım uygulanmasını talep etti. ABD Lahey’deki mahkeme binasını bombalarsa şaşırmam. Zaten ABD yasalarına da uygun olur. Halk arasında “Lahey işgali yasası” olarak bilinen, “Amerikan Askerlerini Koruma Kanunu”na göre ABD, Lahey’deki mahkemeden birini kaçırmak isterse askeri güç kullanabilir.[4]
Hapisteyken Marx ve Lenin kitapları ile tanışmış, ölümü ABD tarihinin en büyük hapishane ayaklanmalarından biri olan Attica ayaklanmasının kıvılcımlarından biri olmuş George Jackson, son kitabında “Bu ülkenin egemen sınıfının uyguladığı şiddet, aşırılıkları açısından bugün ne yeryüzünde ne de tarihte başka hiçbir ulusla boy ölçüşemez” diye yazmış ve devam etmişti: “ABD hükümeti ve savunduğu her şey, temsil ettiği her şey, yok edilmeli.”
[1] Jackson, L. George. 1972. Blood in My Eye.
[2] https://www.currentaffairs.org/news/2017/06/the-clintons-had-slaves
[3] Horne, Gerald.2014. The Counter-revolution of 1776: Slave Resistance and the Origins of the United States of America.
[4] https://www.hrw.org/news/2002/08/03/us-hague-invasion-act-becomes-law
- ABD emperyalizminin Suriye’ye karşı uzun savaşı 15 Aralık 2024 04:15
- ABD’de emek düşmanı bütçe: Milyarderler kemer sıkma istiyor 08 Aralık 2024 04:25
- Emek yanlısı referandumlar ve Trump’ın soytarıları 17 Kasım 2024 04:10
- ABD seçimleri: Soykırım yürütmek kazandırmadı 06 Kasım 2024 15:22
- Seçimler soykırım karşıtı hareketi eritemedi 03 Kasım 2024 04:40
- Soğuk ve sıcak savaşlar 20 Ekim 2024 04:25
- ABD seçimlerinin anahtarı hâlâ Gazze'de 13 Ekim 2024 04:15
- ABD medyasının ‘değerli ve değersiz kurbanları’ 06 Ekim 2024 04:35
- İçeride faşizm dışarıda faşizm 29 Eylül 2024 04:51
- ABD medyası ve ‘tarafsız’ gazeteciliğin sınırları 22 Eylül 2024 04:49
- Harris-Trump televizyon gösterisi: Göçmen düşmanlığı ve İsrailcilikte yarıştılar 11 Eylül 2024 10:15
- İşçiler ABD seçimlerinin neresinde? 01 Eylül 2024 03:24