Sermayeye ‘Çayırhan’ mezadı: Stratejik kurumları üç kuruşa satıyorlar
Fotoğraf: Maden-İş
Türkiye’deki stratejik kamu varlıklarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmenin tarihi 1980’lerin ortalarına uzanır. Liberal piyasa ekonomisine geçiş için hazırlanan 24 Ocak Kararlarının dayattığı finansal serbestleşme, kamunun üretimdeki rolünü azaltmayı ve kamu varlıklarını parça parça satmayı hedefler. Kamunun yatırımlarını azaltarak üretimden çekmeyi amaçlayan bu politikalar, şirket egemenliğini güçlendirirken Türkiye’yi daha dışa bağımlı hale getirir.
1986 yılında küçük satışlar ve işletme hakkı devriyle başlayan özelleştirmeler, 2002’lerden sonra yerini büyük ölçekli satışlara bıraktı. 1986-2023 yılları arasında, işçi ve emekçilerin birikimi olan toplam 71 milyar 481 milyon dolar tutarında kamu varlığı altın tepside şirketlere sunuldu. 1986-2003 yılları arasında 8 milyar 240 milyon dolarlık özelleştirme yapılırken, AKP’nin iktidara geldiği yıldan bugüne (2004-2023) bu rakam 63 milyar 241 milyon dolara yükseldi.
PETKİM, Türk Telekom, ERDEMİR, TÜPRAŞ, Sümerbank, SEKA, Kütahya ve Amasya Şeker Fabrikaları, Eti Maden işletmeleri, Petrol Ofisi, TÜMOSAN, Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait limanlar, THY, madenler gibi onlarca stratejik kamu kurumunun tamamı ya da hissesi değerinin çok altında yerli ve yabancı tekellere satıldı. Her satış işlemiyle enerjide, sağlıkta, imalatta, ulaşımda, iletişimde, halkın kullandığı hizmetler daha pahalı hale gelirken, bu kurumları alan şirketler dudak uçuklatan kârlar elde etmeye devam etti.
Şimdi ise Çayırhan Termik Santrali ve maden sahaları satış listesinde.
Ankara Çayırhan Termik Santrali ile Çayırhan Linyit İşletmesine ait taşınır ve taşınmazlar 2000 yılında Turgay Ciner’in sahibi olduğu Park Termik şirketine 20 yıllık işletme hakkı devri sözleşmesi ile kiralanmıştı. 2020 yılında sözleşme bitimini müteakip tekrar devlete geçti. 2021 yılında Resmi Gazete’de yer alan cumhurbaşkanı kararına göre, Elektrik Üretim AŞ’ye (EÜAŞ) ait termik santralin “varlık satışı” yöntemiyle, maden sahalarının ise “İşletme hakkının verilmesi” yöntemiyle tamamen özelleştirilmesine karar verildi. İhale teklif süresi 4 Aralık 2024 tarihinde sona eriyor.
Yaklaşık 500 maden işçisi 20 Kasım’da sabah vardiyasında kendilerini madene kapatarak özelleştirmeye karşı işaret fişeğini ateşledi. Uzun yıllardır özelleştirmelere karşı bu denli çarpıcı ve kitlesel bir hareketlilik olmazken Çayırhan maden işçileri kamuoyunun dikkatini buraya çekmeyi başardı.
Hem Evrensel gazetesi hem de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi adına Çayırhan’da termik santral ve maden sahalarında direnişe geçen işçilerle yaptığımız görüşmelerde, özelleştirme sürecinin çok boyutlu fotoğrafı daha net görüldü.
Termik santral ve maden sahası işçileri özelleştirmelere kesinlikle karşı olduklarını söylüyorlar. Dünyada enerji krizinin yaşandığı bir dönemde ulusal enerji kaynaklarının devlet kontrolünde kalması gerektiğini belirterek, stratejik kurumların satışına itiraz ediyorlar. Çayırhan santralinin kurulu gücünün 620 megavat olduğunu, burayı satın alacak şirket ya da şirketlerin hazır işleyen bir kurumu değerinin çok altında bir fiyata satın alacaklarını belirtiyorlar.
Türkiye’nin enerji üretimi ve dağıtımı 14 elektrik tekeli için 21 EDAŞ bölgesine bölüştürülmüş durumda. Şayet Çayırhan Termik Santrali de özelleştirilirse, kamunun elektrik üretimi kurulu gücündeki payı yüzde 20’ye gerileyecek.
Santral işçileri planlanan satışın sadece santral ve maden sahalarını değil, buraları da içine alan çok büyük bir araziyi kapsadığını vurguluyor. Bir santral işçisi “Burayı alan koca beldeyi de alacak,” diyerek mülk satışının büyüklüğünü ifade ediyor.
Özelleştirme kapsamına baktığımızda EÜAŞ’a ait Çayırhan Termik Santralinin kullanımındaki taşınmazlar, Çayırhan Linyit İşletmesinin kullanımında bulunan taşınır ve taşınmazlar, EÜAŞ adına kayıtlı ruhsatlar ve bu ruhsatların kapsadığı maden sahaları, Uluköy ve Karaköy Mahallelerinde bulunan taşınmazlardan oluşan geniş bir ölçek, satış kapsamına alınıyor.
Görüştüğümüz işçilerden biri, satış için öngörülen bedelin düşüklüğünü şöyle ifade ediyor: “Sadece lojmanların arazi ve konut fiyatlarının muhammen bedeli satış için telaffuz edilen rakama denk geliyor. Santrali ve maden ocaklarını yanında eşantiyon gibi veriyorlar.”
İşçiler özelleştirme nedeniyle iş güvencesinin ortadan kalkacağını, ücretlerin düşeceğini, işten çıkarmalar olacağını, çalışmaya devam edecekler açısından ise mobbing ve baskının artacağını düşünüyor. 2000 yılında Ciner Grubuna geçtikten sonra santral içinde yüksek basınç ve sıcaklık altında çalışan işçilere yeterli iş güvenliği ekipmanı verilmemiş, maliyetlerden kaçınmak için en niteliksiz ve ucuz ürünler tedarik edilmiş. Kamuya geçtikten sonra denetim ve kontrol artınca taşeron şirketlerde de olsa belirli bir standart yakalanabilmiş. İşçiler “Devletin gölgesini üzerimizde hissettik” diyerek kamusal üretim ve denetimin özel sektörden daha iyi olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca enerji krizi nedeniyle gelişmiş ülkeler termik santrallerini yeniden açarken bu “stratejik kalelerin” satışının ülkeyi büsbütün zora sokacağını söylüyorlar.
Büyük ölçekli ve kârlı devlet işletmeleri düzenli gelir ve döviz sağlayarak devletin finansman ihtiyacını karşılamakta, ülkenin dışa bağımlılığını azalttığı gibi kamunun sermaye karşısındaki özerkliğini de artırmaktadır. Maden ve termik santral işçileri bu nedenlerle özelleştirmelere karşı olduklarını, satılmaması gereken kurumların satılmasıyla dışa bağımlı hale geldiğimizi söylüyorlar.
6 Şubat depremlerinde Çayırhan maden işçileri vardiyadan çıktıkları gibi uçakla arama-kurtarmaya giderken, santral işçileri de normalde bir hafta sürecek mobil enerji istasyonunun sökümünü bir günde yapıp gecesinde deprem bölgesine taşımışlar. “Bize böyle teşekkür ediyorlar,” diyerek sitemde bulunan işçiler, bu kurumların devletin elinde kalmasını, haklarının korunmasını, iş ve gelir güvencesi istiyorlar.
İşçiler kararlı ve moralleri yüksek.
- Özelleştirmelerden olağanüstü hale: Grev yasaklarının ekonomi-politiği 22 Aralık 2024 04:55
- Emeğin ‘anayasasızlaştırılması’ 17 Aralık 2024 06:00
- Patronlar yoksulluğu nasıl silaha dönüştürür? 17 Kasım 2024 04:30
- Patronlar asgari ücreti nasıl silaha dönüştürür? 10 Kasım 2024 05:07
- Özel sağlık sektörünün sermaye birikimi ve teşvik dinamikleri 23 Ekim 2024 08:25
- Cumhur İttifakının ‘iç cephesi’ sermayenin iç güvenliğidir 13 Ekim 2024 04:36
- ‘Protego ergo obligo’: Güvenlik devletinin ekonomi politiği 29 Eylül 2024 05:02
- Türkiye kapitalizminin ‘kriz’ine doğru 16 Eylül 2024 05:14
- MESEM: Kullan-at işçilik ve artık nüfus 12 Eylül 2024 05:59
- Despotik emek rejimine ‘güvenceli esneklik’ 25 Ağustos 2024 04:47
- Kurtlu yemekler, tahtakurulu yataklar, ölesiye çalışma: Türkiye Köle Pazarı 21 Ağustos 2024 05:11
- Afrika’daki Türk şirketlerin egemenliği ve devlet biçimi 04 Ağustos 2024 05:26