26 Kasım 2024 04:41

Kayyım

İzmir'de kayyım eylemi.

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/Evrensel

Paylaş

12 Eylül Anayasa’sının 127. maddesinde “görevle ilgili bir suç nedeniyle” içişleri bakanı kararıyla görevden geçici olarak uzaklaştırma düzenlemesi getirilmiştir. Buradaki yaklaşım devlet memurlarını yargılama ile ilgili düzenlemelere benzemektedir. Bir devlet memuru da görevi ile ilgili bir disiplin suçu işlerse soruşturmanın selameti açısından soruşturma sonuna kadar geçici olarak açığa alınır, açığa alındığı sürece de maaşının yüzde yetmiş beşi kendine ödenir, soruşturma sonucu ceza verilmezse kesilen yüzde yirmi beş maaşları da kendisine ödenirdi. Bu uygulamanın seçilmiş kişiler için de uygulanması demokrasiye aykırıdır öncelikle. Doğrusu nedir? Seçilen kişi bir suç işlemişse disiplin açısından seçildiği organ tarafından, ceza soruşturması için ise yine seçildiği organın izni ile geçici uzaklaştırmaya vb. uğrayabilir. Örneğin milletvekilleri için böyledir. TBMM milletvekillerinin disiplin ya da ceza soruşturmasında izin mercidir. 12 Eylül Cuntası Anayasa’nın 127. maddesi ile yerel yönetimleri merkezi idareye bağlamış, merkezi idareyi yerel yönetimlerin amiri ve vesayet organı yapmıştır. ‘82 Anayasası’nın yürürlüğe girişine kadar ise yerel yönetimler doğrudan Askeri Cunta ve Sıkıyönetim Komutanlıkları tarafından atanmıştır. 2016 OHAL Darbesi de tıpkı 12 Eylül darbecileri gibi yerel yönetimlere doğrudan atama yapmak için 674 sayılı KHK ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’na bir ek yaparak “…terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılan” yerel yöneticiler yerine içişleri bakanı ve valilere kayyım atama yetkisi vermiştir.

Cumhur İttifakının getirdiği düzenleme aslında Anayasa’nın 127. maddesine de aykırıdır. Çünkü orada geçici görevden uzaklaştırma söz konusu ve yasal düzenlemeye göre o geçici sürede görevden uzaklaştırılanın yerine yerel yönetim meclisleri bir vekil seçiyor. Görevden uzaklaştırılan aklanırsa vekilin görevi sona eriyor, uzaklaştırılan görevine dönüyor. Cumhur İttifakı ise 12 Eylül generalleri gibi seçilenleri görevden alıp yerine kendisi atama yapıyor.

Anayasa Mahkemesi 12 Eylül Anayasa’sı ve Belediye Kanunu ile getirilen düzenlemede vekil olacak kişinin seçilme yerine atamayla gelmesini 1987 ve 1988 tarihli kararlarında “Yerel yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsımak ve hukuka aykırı bir müdahale oluşturmak” olarak değerlendirmiştir.

Aynı Anayasa Mahkemesi 2016 OHAL KHK’leri hakkında ise AYM’ye iptal başvurusu yapılamayacağına karar vermiştir. Hatta OHAL KHK’lerinin hükmünün OHAL kalktıktan sonra devam etmesini de onaylamıştır.

Türkiye’nin sürekli sıkıyönetim ve OHAL rejimleri ile yönetilmesi AYM’yi bugün dahi rahatsız etmemiştir.

Mevcut düzenleme ve 12 Eylül ile getirilen eski düzenleme ise Türkiye tarafından bazı maddelerine çekince konarak imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın düşünsel özü ile uyumlu değildir. Şart, yerel özerklik kavramını tanımlarken, yerel hizmetlerin “Doğrudan, eşit ve genel oya dayanan gizli seçim sistemlerine göre serbestçe seçilmiş üyelerden oluşan ve kendilerine karşı sorumlu yürütme organlarına sahip olabilen meclisler veya kurul toplantıları tarafından kullanılacaktır” ifadesini kullanmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, görevden uzaklaştırılan ve yerlerine kayyım olarak vali yardımcıları atanan Diyarbakır Sur Belediye Başkan Vekili Azize Değer Kutlu ve Diyarbakır Hani Belediye Başkanı Abdurrahman Zorlu’nun bireysel başvurularını üç sene önce 24 Kasım günü karara bağladı. Başvurucular haklarında herhangi bir suçlama yapılmadan, savunması alınmadan ve delillendirilmeden keyfi bir şekilde görevlerine son verilmesi ve mahkemenin yalnızca davalı idarenin ileri sürdüğü hususları dikkate alması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, mahkemeye erişim hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini; Abdurrahman Zorlu’nun KHK ile 5393 sayılı Kanun’a madde eklenmek suretiyle savunması alınmadan görevinden uzaklaştırıldığını, söz konusu durumun yetki aşımı olduğunu ayrıca açılan davada mahkemenin yürütülen soruşturmayı yeterli görüp sadece davalı idarenin savunmasına itibar ederek haksız bir şekilde davasını reddettiğini, hakkında yürütülen soruşturma dosyasının mahkeme tarafından incelenmediği gibi sonucunun da beklenmediğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini; özel hayata saygı hakkı başlığı altında, avukat yardımından yararlanmadan, suçlamaları öğrenip bu konuda karar alıcıları etkileyecek şekilde karşı görüşlerini hazırlayıp sunma imkânı bulamadan, haklarındaki iddialara dair tüm deliller taraflarına bildirilmeden siyasi saikle işlem tesis edildiğini; yerel seçimler sonucunda seçildikleri görevlerinden herhangi bir seçim olmaksızın 674 sayılı KHK ile alınmaları ve yerlerine kayyum atanması nedeniyle serbest seçim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

AYM, Anayasa ve kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin de kapsamına girmesi gerekir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan hak, yasama organının seçimi ile ilgili olup Anayasa’nın 127. maddesi uyarınca mahalli idare niteliğinde olan belediye organlarının seçimiyle ilgili ihlal iddiaları bağımsız bir hak olarak sözleşme kapsamında değerlendirilmediğinden bu hakka yönelik ihlal iddialarının bireysel başvuru konusu yapılabilmesi mümkün değildir

Öte yandan Yüksek Seçim Kurulu kararları, Anayasa’nın 79. maddesinin ikinci fıkrası gereği yargı denetimi dışında bırakıldığından Anayasa’nın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerin bireysel başvuru konusu olamayacağına dair 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca da başvurucunun iddialarının bireysel başvuruya konu edilmesi mümkün değildir diyerek bütün ihlal iddialarını ret etmiştir.

Egemen güçler haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin üçüncü ve kilit parti olmasını tek adam sistemi ile HDP ve devamı partilerin çok sayıda yerel yönetimi kazanmasını da 674 sayılı KHK ile etkisizleştirmeye çalışmıştır. Şimdi de Irak ve Suriye’deki Kürt bölgesel yönetimlerini Devlet Bahçeli’nin başlattığı iç Kürtlerle barış, dış Kürtlerle savaş ile etkisizleştirmeye çalışıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa