26 Kasım 2024 06:48

Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları

Kan Emiciler – Bir Marksist Vampir Komedisi

Ekran görüntüsü, 'Kan Emiciler – Bir Marksist Vampir Komedisi' filminden alınmıştır.

Paylaş

Kapitalist sermayenin vücut bulmuş halidir. Sermaye ölü emektir, vampir misali canlı emeği emer. Yönetmen Julian Radlmaier, Karl Marx’ın Kapital’de sıkça başvurduğu vampir metaforunu, kelimenin birinci anlamıyla alıyor. Şu sıralar Mubi’de gösterimde olan Kan Emiciler- Bir Marxist Vampir Komedisi sinema ve edebiyat dünyasına türlü göndermeler içerirken ‘vampirinizi ya da sermayedarınızı nasıl seversiniz’e de komik cevaplar arıyor. Neticede kimi sermayedar göze ilk bakışta vampir gibi görünmüyor.

Galiba Türkiye’de en az sermayedar gibi görünenler medya patronları. Özellikle iktidar yandaşı olmayanlar kendilerini demokrasiye adamış hayırsever izlenimi yaratıyor. Medya kendi pazarında para kazandıran bir yatırım değil, aksine büyük zararlara katlanmayı gerektiriyor, bir de üstünde RTÜK’ün kılıcı sallanırken iktidardan ihale almak isteyen patronlardan başka kim, neden ister ki bu işe girmeyi?

Türkiye’de medya sahipliği iktidarla mesafesi üzerinden çok berraklaştı, kimilerine göre kutuplaştı ancak bir o kadar da işe yaramaz hale geldi, özellikle iktidar açısından. Bu yüzden bazı gri alanlara ihtiyaç var. Son günlerde gündeme gelen yeni açılacak gazete ve televizyon beklentileri biraz bu gri alanları doldurmaya işaret ediyor. Candan Yıldız T24’te şimdilik sadece söylenti düzeyinde olan yeni medya girişim haberlerini derleyip sahiplerinin neden gizli tutulduğunu sordu. İddialar daha çok medyadan haber veren internet sitelerinden yayılıyor, kimi istifalar bu iddiaları doğrular gibi görünüyor. İddiaya göre yeni kurulacak mecralardan birinin adı Nefes’miş. Hem televizyon hem de basılı gazete hazırlıkları yapılıyormuş. Turgay Ciner’in büyük iddia ve yatırımla girdiği gazete piyasasında dokuz senede pes ettiği düşünülürse yeni sermayedarın ya çok parası var ya da öyle düşünülsün istiyor. Yıldız’ın da belirttiği gibi Kocaeli’nde Nefes diye bir yerel gazete var. Belki bu işten kârlı çıkacaklardan biri odur. Nefes TV adıyla bir marka başvurusu da yapılmış. Kanalın patronunun Sözcü’nün de avukatlığını yapmış İsmail Yılmaz olduğu söyleniyor. Ben şirkete dair herhangi bir kayıt bulamadım ancak herkesin emin olduğu avukatlık yaparak bu sermayeye ulaşılamayacağı, yani arkasında başka bir isim var, kim olduğu bilinmiyor.

Radikal’in yalnızca gazete değil televizyonla da geri döneceği epey zamandır konuşuluyor, heyecan yaratıyor. Geçen hafta Gazete Pencere ile Yavuz Selim Demirağ arasında yaşanan polemik bu heyecanın göstergesi. Arkasındaki isimler bunun bir Aydın Doğan mirası gibi düşünülmesini istemişler, bence akıllıca bir taktik, bugünkü koşullarda Doğan medyasını özleyen çok isim var. Ancak gerçeğin er geç ortaya çıkacağı belliydi, Doğan Grubu 2018’de Hürriyet Gazetecilik’i satarken içinde Radikal de vardı. Bir süre sonra arşivinin kapanması bunun en önemli kanıtı. Radikal, sol liberal sayılabilecek bir çizgideydi. Gazeteden ayrılanlar bugün internette çeşitli mecralarda o boşluğu dolduruyor. O halde bugün başka bir isim yerine Radikal’e kimin, neden ihtiyacı var? Eski Radikal çizgisinde bir gazete belki mümkün, ama televizyon kanalına RTÜK lisans verecek mi? Arkasında kim olduğuna bağlı.

Medya sahipliğinin ne kadar sisli bir alana dönüştüğüne dair daha somut bir örnek verelim. Ekol TV’nin Mubariz Mansimov’a ait olduğunu düşünüyoruz değil mi? Mansimov da kanala gitmiş, neden bu işe girdiği sorusuna “Sesimi duyurmak istiyorum” yanıtı vermişti. Şirketin ticari kayıtlarının hiçbir yerinde Mansimov’un ya da ortağı olduğu düşünülen birinin adı geçmiyor. Bir önceki dönem Sivas Belediyesi’nin AKP’li Meclis Üyesi Hatice Kurt Vizyon 58 kanalının sahibiydi. Kurt, AKP’li olmasına rağmen 2021’de isyan etmiş “Yeter artık. Basını özgür bırakın, basın işini yapsın!" demişti. Mart 2024’te satılan kanalın adı Ekol TV oldu ve Ersan Şen’in aldığı söylendi. Ersan Şen’in de adı hiçbir yerde geçmiyordu. Kanalın sahibi görünen Ilgın Sinanoğlu, bir televizyon sermayesi biriktiremeyecek kadar genç bir isimdi. Halen kanalın yönetim kurulu üyesi görünüyor. Ancak geçen eylülde Ekol TV tek ortaklı bir anonim şirkete dönüşüyor, sahibi de Mansimov değil Emrah Doğru. Kendisini Show TV Yurt Haberleri Müdürlüğü’nden hatırlıyoruz. Sezgin Baran Korkmaz sarsıntısıyla kanaldan ayrıldığı ancak ardından Haber Türk’e geçtiği söylenmişti. İnsanlık adlı bir dergisi ve bu dergi adına ödül verdiği isimler var. 2019’da Sezgin Baran Korkmaz’a, geçen yıl Hamidiye Etfal Hastanesi Basın Danışmanı Hüseyin Bayoğlu'na verilmiş. Yılın gazetecisi Sabah gazetesinden Abdurrahman Şimşek seçilmiş. Doğru, makam ziyaretlerini seven biri, ziyaretleri karşılık da buluyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, son olarak eski Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin iade-i ziyaretleri duyurulanlardan. Doğru’nun sesini duyurma biçimiyle Mansimov’unki epey farklı ve sorular barındırıyor.

Demokrasilerde toplumun medyanın ardındaki gerçek sermayeyi bilme hakkı var. RTÜK’ün sitesine girdiğinizde şirket isimlerinden başka bir şey görmüyorsunuz. TV100’ün patronu olduğunu bildiğimiz Necat Gülseven’in genişleyen medya yatırımlarını Bahadır Özgür yazmıştı. Medya sermayesinde gri alan giderek yayılıyor. Gazetecilik adına olduğu kadar okuyucu için de yükselen bir risk bu. Türkiye’de sermaye medyasının yaptığı habercilik patronunun çıkarlarından ayrı düşünülemez çünkü editöryel bağımsızlığı koruyacak mekanizmalar yok.

Başta sözünü ettiğim Kan Emiciler filminde patronunun vampir olduğuna inanmayan Lyuvoschka’ya işçiler “peki neden onun boynunda ısırık izi yok?​” diye soruyor. RTÜK’ün işini yapmadığı bu gri sisli havada kimlerin ısırılmadığına bakmak yol gösterici olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa