28 Kasım 2024 04:36

Geçinemeyenler

Türk-İş mitingi

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçe, halktan çok patronların taleplerini dikkate aldığı gerekçesiyle eleştiriler aldı. İlgili bakanların bile bütçe ödeneklerini savunmakta zorlandığı 2025 bütçesi, önümüzdeki haftadan itibaren Meclis Genel Kurulunda görüşülmeye başlanacak.

Son 23 yılda, ülke tarihinin en yüksek vergi miktarı (3 trilyon dolar/104 trilyon lira) toplanmış olmasına rağmen, merkezi bütçeden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay neredeyse yarı yarıya azaltıldı. AKP iktidarları döneminde halktan toplanan vergiler ve devlet borçlanmaları dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin en az iki katı büyüklüğündeki bir kaynağın iç edildiği ortaya çıkıyor. Aynı süreçte, kimlerin nasıl zenginleştiği ve halkın büyük bölümünün derin yoksulluğa nasıl itildiği biliniyor.

Toplumun geniş kesimleri, satın alma gücü açısından geçmiş yılları arar hale getirildi. “Geçinememek”, temel harcamaları sürekli artarken gelirleri bu artışı karşılamayan milyonlarca emekçinin ortak sorunu haline geldi. İşçiler, kamu emekçileri ve emekliler; artan hayat pahalılığı, enflasyon ve derinleşen yoksullukla mücadelede toplumun örgütlü kesimlerinden yeterince destek göremediği için kendilerini yalnız hissediyorlar.

Gıda ürünlerinden temel ihtiyaç maddelerine kadar yapılan zamlar, yüksek kiraların körüklediği barınma sorunu, kış aylarıyla birlikte yükselen ısınma ve elektrik giderleri, maaşların alım gücündeki erimeyle birleşerek toplumun büyük bir bölümünü etkileyen büyük bir geçim krizi yarattı.

İktidarın halkın yaşamını daha da zorlaştıran ekonomik, sosyal ve siyasal politikaları karşısında, toplumun örgütlü kesimlerinin bölünmüş bir mücadele yürütmesi, zamların, düşük maaş artışlarının ve adaletsiz vergi politikalarının kolayca hayata geçirilmesine yol açıyor. Oysa bu politikaların hedefi sadece toplumun belli bir kesimi değil, tüm emekçiler.

Uzun süredir ücretli çalışanlar ve emekliler, enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında “Geçinemiyoruz” diyerek her platformda tepkilerini dile getiriyorlar. Ancak bazı sendika ve konfederasyonların sadece kendi üyelerine yönelik dar bir mücadele anlayışı benimsemeleri, bu süreçte çözümü zorlaştırıyor. Oysa herkes biliyor ki, ortak sorunlar ancak birlikte ve birleşik mücadele ile çözülebilir.

30 Kasım Cumartesi günü KESK’in öncülüğünde Ankara’da “Geçinemiyoruz, yoksulluğa karşı mücadelede birleşiyoruz” başlıklı bir miting düzenlenecek. Bu mitingi sadece kamu emekçilerinin ve emeklilerin taleplerini dillendirdiği bir eylem olmanın ötesinde, ‘geçinemiyoruz’ diyen tüm emekçilere yönelik bir mücadele çağrısı olarak görmek gerekiyor.

Aralık ayının ilk yarısında asgari ücret zammı belirlenecek ve patronlar, zammın resmi enflasyonun altında olması için bastırıyor. Benzer şekilde, kamu emekçileri ve emeklilere ocak ayında yapılacak maaş zammının yüzde 15 civarında olması bekleniyor. Bu arada zamlar ve vergi artışları hız kesmeden devam ediyor. Bu tablo, yoksulluğun sistematik bir sorun haline geldiğini ve çözümünün ancak ortak mücadeleyle mümkün olabileceğini gösteriyor.

“Geçinemiyoruz, yoksulluğa karşı mücadelede birleşiyoruz” şiarı, toplumun farklı kesimlerini ortak bir hedef etrafında birleştirmek açısından kritik bir öneme sahip. Bu nedenle 30 Kasım’da Ankara’dan yükselecek sesin sadece “Geçinemiyoruz” diyenlerin çığlığı olarak kalmaması, sonrasında gerçek anlamda birleşik mücadelenin örgütlenmesi için yeni bir başlangıç olarak görülmesi gerekiyor. Bu nedenle yürütülen mücadele, sadece 30 Kasım mitingiyle sınırlı kalmadan, 1 Aralık’tan itibaren bütün fabrikalarda, iş yerlerinde, okullarda, hastanelerde, vergi dairelerinde, yaşamın her alanında devam etmek ve ortak bir noktada buluşmak zorunda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa