29 Kasım 2024 06:55

Birleşik ve genel mücadele için

Çayırhan madeni işçileri Ankara'ya yürüyor

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş / EVRENSEL

Paylaş

Çayırhan’da madendeki ve santraldeki 2 bin işçi özelleştirmeye karşı direnişe geçti. İşçiler özelleştirme kararı geri çekilinceye kadar direnişi sürdürmekte kararlılar. Bazı siyasi partiler ve çeşitli kuruluşlar işçilere destek vermek üzere Çayırhan’a gittiler. Ama işçilere en önemli ve anlamlı destek sınıf kardeşleri olan Zonguldaklı madencilerden geldi. Doğrudan üretimi etkileyen bir kararla üretimi yavaşlattılar ve Çayırhanlı sınıf kardeşlerine desteklerini ilan ettiler. Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Hakan Yeşil, “Özelleştirme kararından vazgeçilmemesi durumunda Çayırhan'da eylem yapan enerji ve maden işçilerinin vereceği kararlar doğrultusunda her türlü mücadeleye hazır olduklarını” açıkladı. Madencilerin sloganı “Birlikten güç doğar” oldu.

Bu dayanışma eylemi sözlerle ve ziyaretlerle ifade edilen desteğin ötesine geçerek, doğrudan üretimi etkileyen özelliği ve sonuna kadar kararlılığı dile getirmesiyle sınıf dayanışmasında yıllardır beklenen ve özlenen bir biçimi hayata geçirmiş oldu. İşçiler çeşitli açıklamalarında özelleştirmenin yağmacı karakterine dikkat çekiyorlar ve önce yaşanan özelleştirme örneklerinde işçilerin içine itildikleri hak kayıplarının, sefaletin boyutlarına vurgu yapıp, ülkenin yağmalanmasına karşı mücadele edeceklerini açıkça dile getiriyorlar. İşçiler şimdi iktidarın ve vurguncu sermayenin özelleştirme ve madencilik adına ülkenin yağmalamasına karşı mücadelenin en ön safındalar. Onlardan beklenen de zaten buydu. Özelleştirme tecrübelerinin işçilerin bilincinde yarattığı ilerleme açıkça görülüyor.

Ama ülkenin yağmalanması, yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekilmesi sadece işçilerin sorunu mu? Özelleştirme ve yağma en vahşi biçimde uygulanan alan olan madencilikle sınırlı mı? Elbette değil. AKP iktidarı döneminde petrokimyadan, şeker fabrikalarına, enerjiden gıdaya, ulaştırmaya kadar pek çok alanda özelleştirme yapıldı ve bu uygulamalarla ülke halkının yoksullaşmasının, açlığa düşürülmesinin çok yakın bir ilişkisi bulunuyor. Eğitim ve sağlık kendi haline terk edildi. Hastanelere çeteler, eğitime tarikatlar yuvalandı. Emekçi halk kendilerinin soygunundan oluşturulan bütçe aracılığıyla havalimanlarına, köprülere, kara yollarına, tünellere, hastanelere haraç öder gibi para ödüyor.

Özelleştirmelerin, kamu-özel iş birliklerinin, yap-işlet-devret modellerinin halkın sırtına yüklediği fatura, emekçi halkın pahalılıkla, enflasyonla, düşük ücret ve maaşlarla daha da yoksullaşmasını, yaşamının zindan edilmesini beraberinde getirdi. Bu sistem ancak baskı ve terörle sürdürülebilirdi ve iktidar sesini çıkaran her kesime şiddetle saldırarak ülkeyi açık cezaevine çevirdi. Ama iktidarın ve vurguncu sermayenin her saldırısı aynı zamanda bu saldırı ile karşı karşıya kalan kesimlerin mücadelesi ile yanıtlandı. Ama bu mücadeleler kararlı ve militan olmakla birlikte mevzi, birbirinden kopuk, güç ve eylem birliğinden yoksun olarak gündeme geldi.

Bugün yaşanan ekonomik ve politik saldırıların bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlı olduğu daha iyi anlaşılıyor. Politik örgütlenme, söz ve basın özgürlüğü yoksa, ekonomik ve sosyal haklar için mücadelede çok cılız ve zayıf kalıyor. Birleşik ve genel bir mücadele olmazsa, kısmi ve yerel başarılar kazansa da, yerel ve mevzii direniş ve mücadeleler iktidarın genel saldırısını püskürtmekte yetersiz kalıyorlar. Madenciler birleşik ve genel mücadelenin ilk kıvılcımını tutuşturdular. Bütün iktidar ve sermaye güçleri şimdi bu kıvılcımın büyük bir yangına dönüşmesini tüm güçleri ile engellemeye çalışıyorlar. Yeni Zonguldakların, üstelik tüm ülkeyi saracak biçimde gelişme ihtimali uykularını kaçırıyor.

İktidar ve vurguncu sermaye kendi cephelerini güçlendirme, faşist ve gerici uygulamaları olağanlaştırma peşinde. Emekçi halk yığınları da işçi sınıfının merkezinde olduğu kendi cephelerini kurma ve sağlamlaştırma görevi ile karşı karşıyalar. Saldırı cephesine karşı mücadele cephesi, mevzii, yerel ve parça parça direniş ve mücadeleleri birleştiren, geliştiren ve aynı hedefe büyük bir güçle vurmasını sağlayacak olan birleşik ve genel mücadele. Ekonomik saldırıları püskürtenin, demokratik hak ve özgürlükleri kazanmanın, iktidarı çökertmenin yolu bu mücadelelerden geçiyor. Birlikten güç, güçten ekonomik ve politik kazanımlar doğuyor. Böyle bir mücadelenin yolunu tutmak için bugünkü koşulların son derece uygun olduğu açık değil mi?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa